24 Kasım, Sevgi ve Değer…
Süleyman Yılmaz1
Yeni bir 24 Kasım ve yeni bir Öğretmenler gününü daha ihya ettik. Çoğumuz kendi ortamımızdan hayatımıza dokunan, bugünlere gelmemizde büyük payı, emek ve özverisi olan öğretmenlerimize sevgimizi, saygımızı ilettik. Eli öpülesi öğretmenler için sevgimiz, saygımız elbette bir güne sığıştırılamaz. Hz. Ali’nin ifadesinde bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmak gerekiyorsa, gerek akademik bilgiye, gerekse hayata dair öğrettiklerinin hesabını siz yapınız.
Amir Khan, “Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır”, der. Ne güzel bir ifade! Benim de ilkokul öğretmenim tam bu tarifteki gibi saygıdeğer bir isimdi. İlkokulu Hatay Payas Şehit Çevik İlkokulunda okudum. Rahmetli öğretmenim Safiye Çelen tam beş yıl bizim hayata hazırlanmamızda mihmandarımız oldu. Ortaokulda, lisede, üniversitede, yüksek lisansta, doktorada kısaca eğitimimin her safhasında memleketime gittiğimde uğradım, elini öptüm, halini sordum. Kendisini kaybettikten sonra yine öğretmen olan eşiyle diyalogumuz devam eder. Şimdi biz de öğretmeniz ve bizim de öğrencilerimizle diyalogumuz böyle devam ediyor.
Amerika Maryland’ta bir üniversitede Sosyoloji bölümünün hocası, son sınıfındaki öğrencilerini bitirme projesini hazırlamaya Baltimore şehrinin kenar mahallelerine bir saha araştırması için görevlendirmiş. Öğrenciler bu kapsamda bölgede yaşayan çocukların sosyo-ekonomik durumlarını araştıracak ve her bir çocuğun geleceği dair beklentilerini inceleyecekler. Öğrenciler, sosyo-ekonomik durumu ve gelir düzeyi düşük olan kenar mahalledeki okula giderler, onlarla sohbet ederler ve hayata dair beklentilerini öğrenip, kayıt altına alırlar. Araştırmayı yapan öğrenciler, okuldaki yaklaşık 200 çocuğun gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını hocalarına araştırma raporu halinde sunarlar. Bu araştırmadan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji bölüm hocası tesadüfen bu çalışmayı bulur ve kendi döneminin öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını ister. Öğrenciler, bölgeden taşınan ya da ölen yirmi öğrenci dışındaki 180 çocuktan 176'sının olağanüstü bir başarı gösterip, o çevrede doktor, eczacı, mühendis, avukat
ya da işadamı olduklarını tespit ederler. Hoca sonuçtan çok etkilenmiştir ve bu konuyu daha derinlemesine incelemeye karar verir. Birer yetişkin olan çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için, her biriyle buluşma, görüşme ve konuşma şansı olur. O dönemin öğrencisi, şimdinin meslek sahibi insanlara sorar;
- O şartlarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?
Sosyoloji hocasının sorusuna verdikleri cevap ise hepsinin aynıdır;
- Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde!
Hoca, bu kez öğretmeni çok merak eder. Hâlâ hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini sürer. Öğretmeni ziyaret etmek için evine gider. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hâlâ dinç duran 84 yaşında bir kadın bulur. Kadına, merakla bu çocukları kenar mahallelerden alıp, başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sorar. Yaşlı öğretmenin gözleri parlar ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirir;
- Çok basit! Ben mesleğimi ve o çocukları çok sevdim, çocuklara değer verdim, der.
Evet, bu meslek böyle saygın bir meslektir. Önce mesleği ve öğrencileri sevmek, onlara değer yüklemek gerekir. Fedakârlık, özveri, görev aşkı gerektirir. Yaptığınız işe değer katmak için vicdan unsurunu işletmek gerekir. Ne mutlu, seven, sevilen, vicdan sahibi emektar öğretmenlere!
24 Kasım Öğretmenler Günümüz kutlu olsun…
Yorum Yazın