Eğitim, LGS ve Öğretmen Ataması…
Eğitim, LGS ve Öğretmen Ataması…
Süleyman Yılmaz1
Geçtiğimiz günlerde Liseye Geçiş Sınavı (LGS) sonuçları açıklandı. Alanlara göre, Türkiye 2022 LGS ortalaması;
20 soruluk Türkçe testinde 9,22
10 soruluk İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük testinde 5,54
10 soruluk Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testinde 6,45
10 soruluk Yabancı Dil testinde ise 4,59
20 soruluk Matematik testinde 4,74
20 soruluk Fen Bilimleri testinde 9,50 oldu.
Sınav sonuçlarına göre 193 öğrenci ful çekti ve tam 500 puan aldı. Diğer yandan tam 200 Bin öğrenci (sınava girenlerin beşte biri) sıfır puan aldı. Geçen yıllara göre herhangi bir değişim, ilerleme olmamış. Sıfır çeken öğrenciler üzerinde ciddi bir egzersiz, kafa yorma, düzelmesine dair herhangi bir çaba da olmamış. Kimlerin ful çekmesinden ziyade, bu sıfır çeken 200 bin öğrenciyi gündeme alıp, odağa oturtmamız lazım. Neden bu kadar öğrenci sınav adına hiçbir şey yapamamış veya yaptığı sorular yeterli gelmeyip, sıfır veya altına düşmüş? Bu sene soruların da kolay olduğu belirtilmesine rağmen bu bilinçsiz hazırlığın arka planı nedir?
Bu sonuçlar yakında açıklanacak TYT ve AYT sonuçlarının da işaret taşlarını oluşturuyor. Bir kısmını Pandemi sürecinin online eğitimine verebiliriz. Teknolojinin beraberinde getirdiği bağımlılık kültürüne verebiliriz. Kişisel olarak düşüncem, hala okuma kültürünü yaygınlaştırmak hususunda zafiyetimiz yüksek. Kitap okumayı henüz sevemeyen, telefonu, bilgisayarı kısaca internet üzerinden metaverse dünyaya bağımlı bir nesil ile karşı karşıyayız. Bölgesel eşitsizlikler, imam hatipler üzerinde pozitif ayrımcılıklar da cabası. Okullarımızda biraz gayreti öne çıkan öğretmenler ve okul yöneticileri maalesef özel bir gayretle imam hatiplere kanalize ediliyor.
Tam da bu sırada 20 Bin öğretmen atamasına esas olacak, alanlara dönük kontenjanlar açıklandı. Kontenjanlarda aslan payını, ayrılan 7503 kontenjan ile okul öncesi öğretmenliği aldı. Elbette okul öncesine yoğunlaşmak gerekir. Eğitimin temeli aileden ve okul öncesinden atılıyor. Ama bu diğer branşları hiçe saymak anlamında olmamalı. 2000’li yıllar ve sonrasında üniversitedeki temel bilimlerde ciddi kontenjan problemi yaşanmıştı. Temel bilimler alanlarına tanınan kontenjanlar dolmuyordu ve bu kontenjanlar peyder pey pasif duruma geçmeye başlamıştı. Bu problem halen devam ediyor. Bu alanları öğretmen alımlarındaki kontenjan nedeniyle öğrencilerin tercih kapsamına girmiyor. Neden girmiyor, çünkü istihdam edilmesi zor bir alan. Bu alanları tercih ettirebilmek için burs programları bile sunuldu ama nafile. Bir kere oluşan olumsuz algıyı değiştirmek o kadar kolay olmuyor. Ciddi bir adım mı atılıyor? Hayır! Burslar çözüm mü? İlk beş bine ve on bine girenlere kademeli burs veriliyor. Peki, ilk beş bine giren öğrenci temel bilimleri neden tercih etsin? Dört yıl burs aldınız, sonra atamanız yapılmıyor. Öğretmen atamalarında temel bilimlere tanınan kontenjana bakalım; Fizik 306, Kimya 232, Biyoloji 174, Matematik 714, temel bilimlerin toplam kontenjanı 1426. Bu toplam kontenjan okul öncesinin beşte biri bile değil. Temel bilimler olmadan bilim ve teknoloji olabilir mi? Ülke olarak bilim ve teknolojide ilerleyebilir miyiz? Asla! Bu kadar öğretmen atmasını gören genç neden temel bilimleri tercih etsin ki? Bu bölümler yine makûs talihine mahkûm olmaya devam edecekler. Aynı sonuç sosyal bilimler için de geçerlidir.
Öte yandan MEB 2023 vizyonu gereğince okullarında Tasarım-Beceri Atölyelerini yaygınlaştırmak istiyordu. Hatta Bilim ve Sanayi Bakanlığı TÜBİTAK üzerinden Dene-Yap Atölyelerini yaygınlaştırmak istiyor. Peki, STEM uygulamaları, robotik, kodlama, yazılım, tasarım, yapay zekâ için ilgili öğretmenlik alanlarına yeterli kontenjan tanındı mı? Birlikte bakalım; Fen Bilimlerine 480, İlköğretim Matematiğe 1004, Bilişim Teknolojilerine ise sadece 112 kontenjan veriliyor. Tasarım ve Beceri temelli bir eğitim için bu kontenjanlar yeterli mi? Asla!
Yine öğretmen atamalarında belirlenen kontenjanlardan sonra en büyük sorun, KPSS sonrası yapılan mülakatlar. Hala mülakatların yapılması alımların objektif yapılmasına gölge düşürmektedir. KPSS sınavından yüksek skorlar alan öğretmen adaylarının mülakatlarda düşün puanlar alması ve atanamaması, büyük bir yıkıntı ve hayal kırıklığı değimlidir? Öğretmen adayları severek tamamladıkları ve ne hayallerle bekledikleri mesleğine kavuşamamanın psikolojik travmasını nereye sığdıracağız. İkbal endişesi, toplumda yer bulamama, ailesine karşı mahcubiyet öğretmen adaylarını bunanlıma sürüklemektedir. Bugün bir sendika üye sayısının milyonu aşmasını gururla dile getiriyor. Aynı sendika okul, ilçe ve il yöneticilerinin belirlenmesinde amil unsur. Aynı sendika öğretmenlerin mülakatında yer alacak isimlerin belirlenmesinde amil unsur. Bu sınavdan sağlıklı bir sonuç çıkabilir mi? Kişisel düşüncem; hayır!
Eğitimi, sınav sonuçları ve öğretmen kontenjanı ile değerlendirmek istedim. Arapça herkesin bildiği bir deyim: "Kellim kellim layenfa" denilir yani, "konuş konuş faydası yok, boşuna" anlamındadır. Biz yine de onuncu köye kadar doğruları konuşmaya devam edelim. Eğitim olmazsa, ne ekonomi, ne adalet, ne ahlak, ne de sürdürülebilir kalkınma olabilir.
Bol ve ciddi eğitimli günler dileğimizle…

Yorum Yazın