Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Mülakat…
Süleyman Yılmaz1
Öğretmen, bir çocuğun yetişmesinde ebeveynden sonra en önemli, en etkili bir eğitim bileşeni, unsurudur. Diğer mesleklerde alan bilginiz oldukça önemlidir. Öğretmenlik mesleğinde ise bilginizle beraber, gönlünüz, fedakârlığınız, vicdanınız işleyişe katılması gerekiyor. Çünkü yetiştirmek istediğiniz hammaddenin mayası, insandır, ikbalimizdir. Bu esastan öğretmenimizin nitelikli vasatta yetişmesi, donanımlı olması, pedagojik unsurlara sahip olması, nasıl bir insan şekillendirmek istediğimiz sorusunun cevabı, anahtar kelimesi olacaktır. Biz öğretmenleri yüceltmeliyiz ki, onlar da ikbalimizi yüceltebilsin.
Mağdur edilen, haksızlığa uğrayan, zihninde geçim kaygısı olan, imkânsızlıklar ve eşitsizliklere maruz bırakılan bir öğretmen takdir edilmelidir ki, kendi problemlerini aşamadan, başkasına samimane yardımcı olamaz. 2021’in sonuna doğru Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi hazırlandı. Kimler tarafından, hangi saikler ile hazırlandığı bilinmeyen kanun teklifi 12 maddeden oluşuyor. Malım, ilk dört madde amaç ve kapsamdan oluşmaktadır. Kanun teklifinde dikkati çeken en önemli madde; öğretmenlik mesleği, aday öğretmenlik döneminden sonra "öğretmen", "uzman öğretmen" ve "başöğretmen" olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacak. Hâlihazırda kariyer basamakları 2005 yılında zaten vardı. Sadece uzun zamandır sınav yapılmıyordu! Uygulamada sıkıntılar vardı. Bu maddeyi bağlayan esas konu, uzman öğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatı yüzde 20'den yüzde 60'a, başöğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatı ise yüzde 40'tan yüzde 120'ye yükseltilecek olmasıdır. Ama bu durum öğretmenleri şimdiden polarize etti. Peki, uzman öğretmen ve başöğretmen nasıl tanımlanacak? Asıl nirengi noktası burası. Bir liyakat esası olmalı.
Madde ne diyor?
Uzman öğretmen için herhangi bir kademe ilerleme cezası almadan öğretmenlikte 10 yılını doldurmuş ve bu süreçte 180 saatten fazla Uzman Öğretmenlik Eğitim Programı'nı ve mesleki gelişim alanlarında uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olanlar başvurabilecek ve yapılacak yazılı sınavda 70 puan alması gerekecek. Başöğretmenlik ise, uzman öğretmenlikte 10 yılını doldurmuş ve bu süreçte 240 saatten fazla Başöğretmenlik Eğitim Programı'nı ve mesleki gelişim alanlarında uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olanlar başvurabilecek ve yapılacak yazılı sınavda 70 puan alması gerekecek. Yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar uzman öğretmen unvanı için öngörülen; doktora eğitimini tamamlayanlar ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulacak.
Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı alanlara her unvan için ayrı ayrı olmak üzere bir derece verilecek. Yüksek lisans diploması ile uzman öğretmenlik verilmesi ve 1 kademe ilerlemesine, Doktora diploması ile başöğretmenlik verilmesi ve 1 derece ilerlemesine
kimsenin itirazı yok! Sorun, kademeli 10'ar yıl ve sınavların objektif, şeffaf olup olmayacağında.
Eğer bu kanun yasalaşacaksa, öğretmenleri ilgilendiren en önemli konu sözleşmeli, kadrolu öğretmen ayrımının giderilmesi olmalı. Ücretli öğretmenlerin statüleri iyileştirilmeli. Özür grubu tayinleri aile bütünlüğünü korumak, öğretmenin huzur ve güvenini sağlamak açısından daha insani hale dönüştürülmeli. En önemlisi de öğretmen alımlarında şeffaflıktan uzak işleyen, haksızlık, eşitsizlik, adam kayırma ve torpilin şaibesinin yükseldiği “MÜLAKAT” sürecinin kaldırılmasıdır. Bu durum kamuoyunu alabildiğine rahatsız etti. KPSS’den derece yapan öğretmen adaylarının mülakat puanlarının çok düşük olması ve yaşanan mağduriyetler. Haksızlığa maruz kaldığını iddia eden öğretmenlerin, kaç gündür gözlerine uyku girmediği, yemeden içmeden kesildiğini söyleyerek, 84 milyonun huzurunda gözyaşı dökmesi, kamuoyu vicdanını sızlattı. Öğretmen yetiştiren bir kurumun dekanlığını yapmış, öğretmen adaylarına şahsiyet, özbenlik, bilgi donanımı kazandırmak için projeler üretmiş bir akademisyen olarak, bu meselenin takipçisiyim.
Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum”, der. Biz bırakın köle olmayı, öğretmenlerin hakkını koruyamazsak, büyük vebal altındayız. İsterseniz sesli düşünelim; mülakat sınavını yapan komisyon haksızlıkla bir öğretmen adayını eleyip, yerine hak etmeyen birini ikame ederse ne olur? Yaptığı haksızlıktan dolayı kul hakkına girmez mi? Bunun mahşerdeki hesabı ne olur? Haksızlık yaptığı öğretmende, hatta ailesinde derin yaralar açılmaz mı, sisteme karşı güven bunalımı, travmalar olmaz mı? Son bileşen hak etmediği halde bir başkasının yerine atanan öğretmenin bir ömür boyunca sağlayacağı haksız kazanç, kendisi ve aile bireylerinin sofrasına haram lokmaya dönüşmez mi? Ben bir ilahiyatçı değilim, ama ilahiyatçıların dillendirmediği bu hususları kamu vicdanı adına dilendirmek zorunda kalan bir eğitimciyim. Sizler de vicdanınıza danışın. Haksızsam, hocam haksızsınız deyin!
Yorum Yazın