Zülfiyâr
Reel ve sanal dünya…
Süleyman Yılmaz1
Kapitalizm ve popüler kültür bilinçaltımıza hükmederek geçmişe dair tüm geleneksel alışkanlıklarımızı alt üst ediyor. Sağlıktan eğitime, ticaretten ekonomiye, sosyal hayattan siyasete düne dair ne varsa geçti gitti. Bugün tam yeni şeylerin söylenmesi gerektiği bir dönemdeyiz. Önümüzde akla, bilime, teknolojiye hitap eden bir Batı, duygulara, kalbe hitap eden bir Doğu gerçeği var. Birinde hikmet, diğerinde vicdan hâkimiyeti var. İşte tam bu eşikteyiz ve tercihimizi yapmak durumundayız. Arafta kalmışız ağlayanımız yok.
Bilim ve teknolojideki üstel yükseliş insanoğluna büyük bir konfor sundu. Akıllı evler, akıllı arabalar, akıllı tahtalar, akıllı televizyon ve telefonlar, hatta insansız akıllı araçlar dört bir yanımızı kuşatmaya başladı. 1734’lerde dini hassasiyet (!) ve taassuplarımızla İbrahim Müteferrika’ya kızmıştık. İstanbul’daki rasathanelerden gökyüzünde melekleri gözlüyorlar diye top gülleleri ile kuleleri yerle bir etmiştik. Yine aynı hassasiyetle (!) pozitif ilimleri medrese eğitiminden çıkardık, soru cevap yöntemiyle sorgulama kültürünü terk ettik. Hazerfan’ı sürdük, Yunu’su, Mevlana’yı anlamadık, Nesimi’nin derisini yüzdük, Hallacı Mansur’u, Şeyh Bedrettin’i astık. Sonuçta, bilim ve teknolojide, astronomide, edebiyatta, sanatta, kültürel alanlarda muasırlarımızın çok gerisinde kaldık. Tersi olsaydı belki de teknolojiyi ve nimetlerini bugün biz ihraç edecektik.
Bugünkü medeniyeti hazıra bize müthiş bir nimet sunuyor. Sunuyor ama bizden de bir şeyleri götürüyor. Eğitimde özellikle pandemi süreciyle online eğitim ve tv üzerinden eğitim geleneksel eğitimin kodlarını değiştirdi. Bunu fırsat bilen vahşi kapitalizm bilinçaltımıza hükmederek, düşünce dünyamızı hipnoz ederek, bizleri esareti altına aldı. Hitap ettiği z-kuşağına dünün basmakalıp düşüncelerinden uzak, daha bağımsız gibi gözüken ama bir yandan yalnızlığa, bireyselliğe ve hedonizme iten bir yandan da duygularını esir alan bir sanal dünya sundu. Bir dönem kuzeyden gelen komünizm cereyanının tesiri olan ateizm, yerini önce Avrupa’nın satanizmine, sonra deizmine, şimdilerde ise sanal ve artırılmış gerçeklik üzerinden hüküm kurmaya çalışan metaverse ve hedonizme evrilmeye başladı.
Artık ebeveynler çocuklarını bir parmak darbesiyle sörf yaptığı hızlı, frekansı yüksek, sanal âlemden alıkoyamaz hale geldiler. Reel olan her şey yerini artık sanal unsurlara terk ediyor. Fecabook bu proje için 10 milyar dolarlık bütçe ayırmış, binlerce insan istihdam edecek, yüzerce sektör bu alandan farklı boyutlarda para kazanacaklar. Para yerini bitcoine, gerçekte olan arsa, ev, araba, alışveriş yerini tamamen bu sanal âleme terk ediyor. Arkadaşlıklar sanal ortamdan sürdürülecek veya bitirilecek. Moda, hayat tarzını, tasarımı artık metaverse ortamı belirleyecek. Reel dünyanın toplumsal kahramanları, sanal âlemin avatarlarıyla şekillenecek. Sistem duyuları doyuracak ama fiziksel dünyamızı aç ve açıkta bırakacak. Gençler, fiziki kalabalıklar yerine sanal sınırsız arkadaşlıklara yönelecek. Artık aynı sofra etrafında buluşmalar zorlaşacak. Yani dışımızdaki bir güç çocuklarımızı elimizden alacak. Burada en zorlanacak kesim ise bu gelişmelerin farkında olmayan kesim olacak.
Peki, sonuç nereye gidecek? Çağın getirdiği teknolojinin insanlara sunduğu şey sanal ama gerçek. Yani bundan dağ başına gitmek gibi, kendimizi izole etmek gibi kaçış yolu yok. O halde eylem ve söylemlerimizi çağın bu gereklerine göre yorumlamamız gerekecek. Gençleri anlamız ve onlarla aynı frekansta aynı dili konuşmamız gerekecek. Onlara uygun alan oluşturmak ve içerikler belirlememiz gerekecek. Bizlikte zaman geçirmek, ortak aktiviteler, etkinlikler geliştirmek gerekecek. Gençlerden akademik başarı elde edebilmek için hedonizmin sunduğu hazları mümkün mertebe ertelemek gerekecek. Kuvvetli bir irade oluşturmak, takım ruhu kazandırmak gerekecek. Hızlı hareketle birlikte düşünme (tefekkür) becerisini geliştirmek gerekecek. Acımasız rekabet, hırsın ve öfkenin kuşattığı sanal alemden empati, diğerkamlık duygularının geliştirilmesi gerekecek.
Ve hepsinden önemlisi, “Lisan-ı hal, lisan-ı kalden üstündür” kaidesince kendimizin iyi bir rol model olması gerekecek. İşimiz zor, hepimize kolay gelsin…
Günümüzü çok güzel ifade etmişsiniz,umarım hepimiz üzerinize düşeni yapar,gençlere yol yol gösteririz