Şahsiyet ve Değerler Eğitimi Kitabına Dair…
Süleyman Yılmaz[1]
Bugünkü konumuz; “Milenyum Çağının Unutulan Gerçeği; Şahsiyet ve Değerler Eğitimi” olsun. Bu başlık geçen hafta 3. Baskıya giren kitabımızın başlığı. Sizi önsözüyle baş başa bırakıyorum;
Eylül 2016’da yayınlanan ilk baskının akabinde Şahsiyet ve Değerler Eğitimi üzerindeki mesaimizi yoğunlaştırmamız nedeniyle farklı illerden, çeşitli kurum ve kuruluşlarda meslek mensuplarına yönelik otuzun üzerinde yüz yüze ve online konferans, seminer ve söyleşi için davetler aldık. Metaın manaya galebe çaldığı ve üstün geldiği bir dönemde, üzeri küllenmiş ve yeniden gündemimize güncellenmesi gereken milli, manevi ve kültürel anlamdaki değerlerimizi ilgili muhataplarıyla paylaşmak doğrusu büyük keyif verdi.
Dinleyicilerimizle yapılan paylaşımlarda “akademik başarılar mı, yoksa insani ve ahlaki başarılar mı?” diye bir takas mantığının olamayacağını iki önemli unsurun biri birine tercih edilemeyeceğini, hem akademik başarı, hem de insani ve ahlaki başarının bir arada olması gerektiğini zihinlere kodlamaya çalışıyoruz. Değişen dünya düzeni, gelişen teknoloji ve getirilen yeniliklerle birlikte, medeniyet mirasımız olan kültürel değerlerimiz arada kaynayıp gitmemelidir. Kadim bir millet olmanın bilinciyle bizi biz yapan değerlerimiz yeni kuşaklarda revaç bulmalı ki, şahsiyetli nesiller yetiştirmekten emin olalım. Bu hususta, biz eğitimcilere, ailenin amil unsuru ebeveynlere ve sosyal dokunun tüm katmanlarıyla muhatap olan din görevlilerine mesuliyet ve misyon anlayışında büyük ödevler düşmektedir.
Dileğimiz odur ki, şahsiyetli ve değerlerine sadık bir gençlik için Milli Eğitim Bakanlığının, getireceği yeni eğitim programında tavsiye kararından öte müfredata yansıyan bir karar çıkarmasıdır. Bugün TIMMS ve PISA sonuçlarıyla akademik başarıda at başı giden ülkelerin, duygusal boşluktan kaynaklı intihar, uyuşturucu kullanımı gasp ve cinsel taciz gibi toplumsal travmaya yol açan hususlarda dünya ortalamasının oldukça üzerinde olması; şahsiyet ve değerler eğitiminde aynı başarıyı gösteremediğinin bir nişanesi, işaretidir. Eğitimin nihai çıktısı olan gerek akademik başarıda, gerekse insani ve ahlaki başarıda ön şart çocuklarımızı iyi tanımak ve ilgi alanlarını tanımlamak, kabiliyetlerini, eğilimleri iyi belirlemektir. Bu özellikler çerçevesinde hayata hazırlanan ve sevdiği mesleğe yöneltilen gençler, mutlu ve ruhen sağlıklı nesillerin habercisi olacaktır. Doğal materyallerden yapılan oyuncaklar ve doğal oyunlardan uzaklaşan çocuklarımız, yeni teknolojilerin esaretinde ve bağımlılığında kendilerini sosyal hayattan soyutlamaktadırlar. Z-kuşağının tipik karakteristiklerini taşıyan yeni nesil birdirbir oynamasını bilmeden teknolojinin en son versiyonunu ustalıkla kullanabilmekte, bunu başarırken de kendisini sanal dünyanın boşluğuna salıvermektedir. Enerjilerinin kanalize edildiği, ilgilerinin saygı gördüğü ortamlar sağlanan çocuklar, kararlı ve kendilerini daha rahat ifade ederek, sosyal hayatta yerini başarılı bir şekilde alabilmektedir.
Çocuğun ilk ve en etkili öğretmeni annesi olmak üzere, ebeveyn, okul ve çevre ortamında sunulabilecek pozitif motivasyon ve olumlu rol modeller ile yeni yüzyılın icatlar çıkarabilecek mucitlerini yetiştirebilme şansına kapıları aralamış oluruz. Her bir çocuk ayrı bir dünya ve ayrı bir kabiliyeti temsil eden, gizli bir hazinedir. Onların hünerlerini sergilemesi için tribünden seyretmek yerine, saha da aktif oyuncu olması gerekir ki, tasarımlar yapabilmesi ve bir şeyler üretebilmesi mümkün olsun. Onları bastırıp, sansürlemek ikbalde gelebileceği daha iyi yerlerden mahrum bırakabilir. Hayatın provası olmadığından onlara bu şans zamanında verilmelidir. Ebeveyne düşen gerekli ortamları ve imkânları sağlayıp, gidişatı kontrollü takibidir.
Bugün toplumsal ve kültürel değerlerin yaygınlaştırılması sadece ülkemizin konusu değildir. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve Birleşmiş Milletler (BM) de bu konuda ciddi projeler yürüterek, insanlığın ortak dünya değerlerini oluşturma gayretine girmişlerdir. Köklü bir kültür ve medeniyetin mirasına sahip olan bizler, şahsiyet ve değerler eğitimini es geçemeyiz. Unutulmamalı ki, kâinat ve madde boşluk kabul etmiyor; eğer ebeveynler, eğitimciler ve mevcut eğitim sistemi gençlerimizin dimağlarda boşluk bırakırsa, bu boşluğu pek tabiidir ki menfi unsurlar dolduracaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle “Şahsiyet ve Değerler Eğitimi” kitabımızın yeni baskısıyla Milli Eğitim Camiasındaki eğitimcilere, eğitmen adaylarına, din görevlilerimize, gençliğimize faydalı olmasını diliyorum. Bu vesileyle; kitabımıza katkı veren, yaygınlaşmasına destek veren tüm şahsiyetlere ilgilerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Temmuz 2017, Aksaray
[1] Prof. Dr. ASÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
Yorum Yazın