AĞAÇ ORMAN ve TABİAT SEVGİSİ
Son zamanlarda meydana gelen ve insanlığı tehdit eden bazı tabiat felaketlerinden sonra Çevre ve Tabiatla ilgili konular daha çok konuşulmaya başlandı.
Tabiatıın ve ağaçların önemi daha iyi anlaşılmaya başlandı!. Rabbimiz Allah Kur’anda: “O, (Allah) Gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler ve ağaçlar onunla meydana gelir Allah o su ile size; tahıl, zeytin, hurma, üzüm ve her türlü meyvelerden bitirir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ders alacak ibret vardır.” (Nahl-10,11) buyurduğu gibi Allah’ın biz insanlara bahşettiği çok değerli nimetlerden biri de meyveli ve meyvesiz ağaçlardır, birbirinden güzel ve bereketli bağlar ve bahçelerdir. Binlerce ağaçtan oluşan zümrüt yeşili ormanlardır. Şu bir gerçektir ki; İnsan, doğumundan ölümüne kadar ağaca ve ormana muhtaçtır. Zira, hayatımızda kullandığımız birçok eşyanın ham maddesi ağaçtır. Yediğimiz birçok meyvenin yuvası ağaçtır!. Isındığımız ve kullandığımız ateşin maddesi ağaçtır… Gölgelendiğimiz ve dinlendiğimiz birçok gölgelikler ağaçların gölgesidir!.. Bizler için oksijen depolayan, bulutların oluşmasına, yağmurun yağmasına, topraklarımızın sulanmasına ve bereketlenmesine vesile olan ağaçlar ve ormanlardır. Çeşitli sel felaketlerini ve toprak kaymalarını önleyen; ağaçlar ve ormanlardır. Ağaçsız ve ormansız bir dünyada yaşamak mümkün olmadığı gibi, ağaçsız ve ormansız bir dünya düşünmek de mümkün değildir. Çok zaruri olmadıkça agaçları ve ormanları kesmekten kaçınmalıyız. Ağaçlık ve ormanlık alanlar; meskenler, madenler ve ticari ve sanayi tesisler için feda edilmemeli. Evleri ve sanayi tesislerini her yere yapabiliriz ama her yerde ağaç yetiştiremeyiz. Yoksa Nasrettin Hocanın deyimiyle “Kendi bindiğimiz dalı kendimiz kesmiş oluruz ki, bu bizim için bir felaket demektir!.” Bir gün ormanda gezerken büyük bir alanın ağaçlarının kesildiğini gören Osmanlı Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet, hemen şu fermanını yayınlar: “Bundan böyle kim ki izinsiz yaş ağacı kese, hemen başı kesile!.”
İnsanların çeşitli ihtiyaçlarının kaynağı ve ham maddesi olan ağaçlar, ve ormanlar aynı zamanda insanların gönlünü ferahlatan ve zindeleştiren ve tabiatı süsleyen ilahî birer ziynettirler!..Cıvıl, cıvıl öten kuşlarıyla, şarıl,şarıl akan dereleri ve pınarlarıyla, rengarenk ve mis kokan çiçekleriyle ağaçlar ve ormanlar; Cenâbı Allah’ın, insana huzur veren birer Cennet nimetidir. Bu nimetler için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Rabbimiz Allah Kur’anda: “Göklerde ve yerde olan her şey Allahı tesbih eder.” (Teğabün-1) buyurduğu gibi ağaçların,çiçeklerin, ormanların ve diğer bitkilerin bir özelliği de bizler gibi her dâim Allahı tesbih ediyor olmalarıdır. Bir bahar günü talebeleri, hocaları Mahmut Hüdâi Hazretlerine birer demet çiçekle gelirler. Ama öğrencilerinden biri eli boş gelir. Bunu gören Mahmud Hüdâi Hazretleri talebesine latifeyle şöyle der: “Ne o, sen koskoca kırda, bana getirecek bir çiçek bulamadın mı?” Talebesinin verdiği cevap mânidardır: “ Hocam! çok çiçek buldum. Ama gördüm ki; elimi uzattığım her çiçek Rabbimizi tesbih ediyor. Kıyıp da onları koparamadım.” İşte, her insan, çiçeğe, ağaca ve ormana yaklaşırken bu düşünceyle yaklaşmalı!..Çiçeği, ağacı ve ormanı sevmeli ve korumalıdır.
Dinimiz ağaç dikmeyi ve tabiatı imar etmeyi ibadet sayar. Dikilen her fidan ve her ağaç için onu dikene Allah katında artarak devam eden sadaka sevabı vardır. Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: “Kim bir ağaç dikerse, insanlar ve canlılar o ağacın meyvesinden ve gölgesinden faydalandıkları her an için o kimseye sadaka sevabı vardır.” Bir gün Halife Hârun Reşit yolda giderken yaşlı bir kadının fidan dikmekle meşgul olduğunu görünce, merak eder ve atından iner yaşlı kadının yanına gelir ve şöyle der: “Ey Anacığım! bu yaşlı halinle ne diye fidan dikmek için uğraşıp duruyorsun? Senin ömrün bu ağacın meyvesini yemeye yetecek mi? Bu uğraşın, bu çaban nedir böyle?” Yaşlı kadın şu cevabı verir: “Ey oğul! Bizler bugün, bizden öncekilerin diktiği ağacın meyvelerini yiyoruz.. Ben de bu fidanı dikiyorum ki, bizden sonra gelenler, meyve yiyebilecek bir ağaç bulabilsinler!.” Kadının bu sözü, Harun Reşid’in çok hoşuna gider ve adamlarına, ona bir kese altın vermelerini işaret eder. Keseyi alan yaşlı kadın Harun Reşit’e şu latifeyi yapar: “Bak oğul!.. Gördün mü, benim diktiğim fidan daha şimdiden meyvesini vermeye başladı.” Kadının bu sözü Harun Reşid’in daha çok hoşuna gider ve kadına bir kese altın daha vererek oradan ayrılır. İşte, Ağaç, çiçek ve orman sevgisi, tabiat sevgisi böyle olmalı! İmanınız kavi, ibadetlriniz makbul amelliniz sâlih, ömrünüz huzurlu, feyizli ve bereketi olsun!
Cumanız mübarek olsun!
(muallimosman)
























































Yorum Yazın