İMAN MUHASEBESİ
Her insan, şu ölümlü dünyada kendisini huzurlu ve mutlu kılmak için tutunacak bir dal arar. Hayatını ve ömrünü heba etmeden, feyizli ve güzel bir şekilde geçirmek ister. Huzurlu ve mutlu olmak ister. Bunun için de didinir durur!.. İnsan, Allah’ın kendisine lütfettiği akıl ve ilim sayesinde dünya hayatı için birçok yenilikler ve güzellikler elde ederek hayatını modernleştirir. Ancak insan, zamanla bu iki gücün birçok yerde tıkandığını ve kendisine huzur sağlamada yeterli olmadığını, aklın ve ilmin tek çare olmadığını görür!.. Birçok konuda kendisinin zayıf ve güçsüz olduğunu anlar ve çaresizlikler içinde, kendisine huzur ve güven veren daha güçlü ve daha müşfik bir varlığa güvenme ve ona sığınma ihtiyacı duyar. Ve Allaha inanması gerektiğini anlar. İşte bu düşünce; imanın başlangıcıdır. Hz.İbrahim aleyhisselam çocukluğunda Rabbi Allahı bu tefekkürle bulmuştu.
Aslında inanma duygusu her insanın fıtratında vardır. Çünkü, her insan bu formatta yaratılmıştır. Yüce Allah Kur’anda: “ Onlara de ki: gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözler kimindir. Diriyi öldüren, ölüyü dirilten kimdir? Her işi düzenleyen kimdir? Onlar: ‘Allah’tır’ diyecekler. Onlara de ki: ‘O halde Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” (Yunus-31). buyurduğu gibi insan, aklını ve idrakini doğru kullanırsa Allah’ın varlığını anlar ve bilir, O’nu tanır, O’na iman eder ve O’na sığınır. Allah’a inanan ve O’na sığınanlar, O’nu dost edinenler doğru ve huzurlu yolu bulurlar. Böylece hem bu dünyada hem de ahirette mutlu ve huzurlu olanlardan olurlar. Bakınız yüce Allah, bu konuda ne buyuruyor; “Allah, kendisine inanan mü’min erkeklerle mü’min kadınları içinden ırmaklar akan Cennete koyar. Onların günahlarını da bağışlar. Allah katında kurtuluş işte budur.” (Fetih-5)
İşte, insanı değerli ve faziletli kılan, ümitli kılan şey; ondaki “iman” cevheridir. İman; kalbte bir fazilet tohumudur, onu filizlendiren, yeşerten ve güzelleştiren şey ise; insanın ibadetleri,tesbihatları, duâları, yaptığı iyi ve güzel davranışlarıdır. Yani Güzel ahlakıdır. Yani güzel söz ve güzel davranışlarıdır, Allah rızası için yaptığı güzel ve faydalı işlerdir. İnsanlara yaptıkları iyilikler ve yardımlardır. İşte insanı hem bu dünyada hem de âhirette huzurlu ve mutlu kılacak şeylerin anahtarı bunlardır. Bunlar da imandandır. Allah’a inanan insan, imanın yukardaki güzelliklerini yaşayabilmesi ve onun feyzinden faydalanabilmesi için öncelikle imanında samimi olması gerekir. Sonra da imanın gereğini yapması gerekir. Yani Allah’ın emir ve yasaklarına, öğüt ve tavsiyelerine uyması gerekir, kulluğun gereğini hakkıyla yerine getirmesi gerekir. İnsana imanı sevdiren, ve onu güzelleşterin pek çok hasletler ve ameller vardır!.. Hayâ; imanı güzelleştiren bir haslettir. Namaz, dini ayakta tutan ve insanı kötülüklerden alıkoyan ve iyiliklere yönlendiren bir ibadettir. Hac, Allah’a giden Hak yolu gösteren ulvî bir seferdir. Selamlaşmak, hediyeleşmek, ziyaretleşmek, yardımlaşmak imanı bereketlendiren feyizlendiren imanın güzellikleridir. İmanın tadını ve lezzetini yüreğinde ve nefsinde hissedenler ve yaşayanlar Allah’ın dostluğunu ve rızasını elde edenler işte bunlardır. Onlar böylece hem bu dünyada hem de ahirette Allah’ın rahmetine ve ihsanına nâil olurlar. Gerçek kurtuluşu ve gerçek huzuru yakalayanlar işte bunlardır. Allahın gerçek dostu bunlardır. “İyi bilin ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Yunus-62) Bir de: “Benmüslümanım.” “Benim imanım sağlam” “Kalbim temiz” gibi sözlerle kibir ve gururla nefsini yücelterek imanın içeriğinden uzak yaşayanlar vardır. Bunlar mü’min gibi görünüp Allah’ın emir ve yasaklarına ve öğütlerine uymada ihmalkar davranan, haramlardan ve günahlardan sakınmayan kimseler vardır ki, onlar;. İbadet, tesbihat, duâ ve salih amellerden uzak duran veya gösteriş için yapanlardır. Bunlar, mü’min olup da imanın feyzinden ve lezzetinden faydalanamayan ve dolayısıyla Allah’ın rahmetinden, mağfiretinden, ihsanından ve mükafatından mahrum kalanlardır. İşte bunlar da hem bu dünyada hem de ahirette zarara uğrayanlardır.
Şunu iyi biliniz ki; “iman” ile “küfür” arasındaki fark; “Elmas” ile “kömür” arasındaki fark kadar açık ve belirgindir.Nasıl ki Elmas ile kömür aynı Mâden’in parçaları oldukları halde Cenâbı Allah, Elmasa parlaklık ve güzellik vererek onu süs ve takı ziyneti olarak kıymetlendirmişse, kömürü de karartıp ateş yakıtı olarak kılmıştır. “iman” ve “küfür” de biyolojik olarak aynı özelliği taşıyan insanlarda bulunur. Ancak yüce Allah, kendisine ihlasla inanan kullarını “iman” nuruyla aydınlatıp onları değerli ve feyizli kılarken, kalbini “küfür” le karartıp kendisine inanmayan veya imanı gereği gibi yaşamayan âsi kullarının kalbini karartır ve onların Cehennem yakıtı olacaklarını haber verir!... Bu nedenleinsan, “İman muhasebesi” ni iyi yapmalı ve aldananlardan olmamalı. İmanınız güzel ve feyizli, ömrünüz sağlıklı ve huzurlu olsun. Cumanız mübarek olsun! (muallimosman)
























































Yorum Yazın