MÜMİN TEVÂZU SAHİBİ OLANDIR
Muallim Osman -İnsanın kendisini büyük görmeden, kibirlenmeden, kendisini öne çıkarmadan, başkalarını küçümsemeden, konuşmasında ve davranışlarında mâkul, hoşgörülü ve ölçülü olmasına “Tevâzu” denir. Tevâzu; İnsanın sahip olduğu maddi ve manevi zenginliklerini ve değerlerini çevresiyle paylaşabilmesidir. Tevâzu; imani ve ahlakî bir haslettir. İmanı ve ahlakı güzel olanlar tevâzu sahibi olurlar. Tevâzu hasletini taşıyanlara “Mütevâzi” denir.
Tevâzu; uzağı yakın eden, düşmanı dost yapan büyük insanların meziyetidir. Tevâzu; kötüleri utandıran, iyileri yücelten ulvî bir meziyettir. Tevâzu; ulu insanların vasfıdır. Ululuk ise; büyüklük ve yukarda olmak, üstte olmak, güçlü olmak değildir, yukarda olduğu halde güçlü ve zengin olduğu halde aşağılara inip oralara fayda sağlayabilmektir. İşte tevâzu budur. Bakın güneş yukarda olduğu halde Allah’ın ona vasfettiği tevâzusu ile kainatın her tarafını aydınlatıp ısıtmaktadır. Su yüksek dağlardan aşağılara doğru akarak dağın eteklerine ve ovalara hayat vermektedir. Bunlar; Allah’ın bize sunduğu birer tevâzu örneği nimetlerdir.
Mahlukatın en şereflisi ve en mükemmeli olarak yaratılan insan eğer gerçekten Allaha inanıyorsa; tevâzu elbisesini giyip aç olanı doyurarak, susuz olanı sulayarak, çıplağı giydirerek, güçsüze güç vererek, dertliye derman olarak, borçluya yardım ederek, işsize iş vererek, bilgisize ilim öğreterek “Tevâzu” sahibi olduğunu göstermelidir. Tevâzunun en büyük düşmanı ise “kibir ve “Gurur”dur. Burada yapılacak en önemli şey; Şeytanın hasleti olan Gurur ve Kibirden arınıp, İslâmın iman ve tevâzu elbisesini giymektir. Zira, günümüz insanlarına baktığımızda bu vasfı taşıyan pek az insan görebilmekteyiz. Günümüz insanının pek çoğu gururlu, kibirli ve bencildir. Kibir ve gurur nedeniyle kendilerini hep büyük görürler.Böbürlenerek yürürler. İnsanları hor görürler ve küçümserler. Böylelerinin gözü vardır ama çevresine karşı kör ve duyarsızdırlar. Kulakları vardır ama çevrelerine karşı sağırdırlar. Kalbleri vardır ama çevreye karşı hissiz ve sorumsuzdurlar. Allah böylelerini şöyle uyarıyor:“İnsanları küçümseyip onlardan yüz çevirme! Yer yüzünde böbürlenerek yürüme! Allah kendini beğenip böbürleneni sevmez.” (Lokman-18)
Peygamberimiz dalâlet içinde olan insanları Allah’ın dinine davet ederek, onlara islamı anlatarak, hidayet yolunu göstermek için Tâif’e gittiğinde oradaki insanlar peygamberimize inanmadılar. İnanmadıkları gibi geri dönüşte peygamberimizi taşladılar, gideceği yolun kumları arasına dikenli çalılar gömerek O mübarek insanın ayaklarını kan, revan içinde bıraktılar. Buna rağmen Peygamberimiz onlara kızmadı, kin beslemedi, beddua etmedi. Tevâzu ve vakarından tâviz vermedi. Onlar için Allaha şöyle dua etti: “Ey Allah’ım! Onlar hakikati bilmiyorlar. Onlara merhamet et! Onlara hakikati göster!” Yüce Allah’tan onlar için af ve hidayet diledi. Ve bir sene sonra Allah’ın hidayetiyle Tâifliler Peygamberimize gelerek topluca İslamı kabul ettiler. Peygamberimiz bir gün arkadaşlarıyla oturuyordu ve sohbet ediyordu. Öteden bir yabancı geldi. Peygamberimizle görüşmek istediğini söyledi.. Peygamberimiz üzerine oturduğu sergiden kalkarak gelen misafiri oraya oturttu ve onu dinledi... İşte size sevgili peygamberimizin hayatından iki güzel tevâzu örneği!.. Mütevâzi insan; zenginleştikçe cömertleşen, makam ve mevkisi yükseldikçe insanlara kol, kanat geren, herkesi kucaklayan, merhametli ve şefkatli insandır. Mütevazi insan; her zaman sevgi gönüllüdür, kibir, riya ve gösterişten uzaktır. Mütevazi insan; her an Allah'ın huzurunda olduğunu, Allah'ın kendisini her an duyduğunu, gördüğünü ve aklından geçenleri bildiğini bilir ve bu nedenle hem Allah'a hem de O'nun kullarına karşı mütevâzi olur. Biliniz ki; “Şeref Tevâzudadır. Üstünlük takvadadır. Zenginlik cömertliktedir.” Mütevâzi insan her türlü övgüyü ve teşekkürü yalnız Allah’tan bekler. Yaptığı her iyiliği O’nun rızası için yapar, sadece O’nun rızasını ve sevgisini kazanmak için yapar. İnsanlar teşekkür etsin veya hürmet göstersinler diye değil!.. Ancak şunu da ifade edelim ki, insan; tevâzulu olurken vakarını da korumalıdır. Mütevâzi insanlar için Yüce Allah, Kur’anda şöyle buyurur: “Allah’ın o kulları yer yüzünde tevâzu ile yürürler. Cahiller onlara sataştıkları zaman onlar sataşanla “Size selam olsun” derler.’ geçer giderler. (Furkan-63) İmanınız kavi, ahlakınız güzel, duruşunuz mütevazi ve vakarlı, ameliniz sâlih, ömrünüz feyizli ve bereketli olsun..






















































