“SÛİ ZAN” ŞERRE “HÜSNÜ ZAN” HAYRA GÖTÜRÜR
Zan: “ bir kişi veya olay hakkında gerçeği ve hakikati bilmeden, delil olmadan ihtimal ve varsayımlar üzerine hüküm vermektir. “Sû-i zan” insanlara karşı şüpheci ve kötü niyetli olmaktır. insanlar hakkında kötü ve olumsuz duygular taşımaktır. İnsanların sözlerini ve davranışlarını yorumlarken aleyhte hükümler vermektir. “Hüsnü Zan” ise; olaylar ve başkaları hakkında her zaman iyi niyetli volmak, iyi ve güzel duygular taşımaktır. Olayları ve sözleri hayra yormaktır.
İnsanların doğru bir inanca, iyi ve güzel bir ahlaka sahip olmalarını, söz ve davranışlarında fazilet sahibi olmalarını istemek ve arzu etmek güzel bir temennidir. Ancak, herkesi güzel bir düşüncenin ve doğru bir inancın içine sokmak, herkesi güzel ahlak sahibi yapmak kolay değildir. Bu bakımdan herkesi kendi bulunduğu konumu kapsamında değerlendirmek ve insanlar hakkında daima iyi niyet ve hoşgörü sahibi olmak, yani; Hüsnü Zan sahibi olmak en iyisi ve en güzelidir. Hiç bir delil ve şahit olmadan insanlar hakkında Sûi Zan’da bulunmak doğru değildir, dinimizce de haram ve günahtır. Kötü bir huy olan Sû-i Zan; insanı diğer kötü huylara da götürür, yalana, gıybete, iftiraya alıştırır, insanlar arasına kin, nefret ve düşmanlık sokar. Güveni ve itimadı yok eder. Dostluğu ve kardeşliği zedeler. Böyle insanların olduğu yerde huzur, barış ve güven olmaz, samimiyet ve dostluklar da olmaz. Bugün cemiyette meydana gelen birçok kötülüklerin, kavgaların, şiddetin, cinayetlerin, intiharların, temelinde Sû-i Zan olduğunu unutmayın!.. Esasen Rabbimiz Allah Zan’dan sakınmamızı emreder ve Kur’anda şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zandan sakının, çünkü Zannın bazısı günahtır...”(Hucurat-12) Biliniz ki, Rabbimizin günah ve haram kıldığı, birçok çirkinlikler ve kötülükler, zulümler ve cinayetler; Sûi Zan ile neşet eder. Bu nedenle mü’min mutlaka Sûi Zan’dan uzak durmalı. Peygamberimiz zamanında insanları islama davet için gönderilen bir askeri seriyyenin içinde Usâme b. Zeyd de vardı. Muharebe esnasında Usâme kaçan bir düşmana arkadan yetişti onu yere yıktı ve tam öldürecekti ki, adam “Lâ ilahe illallah” dedi. Usâme buna rağmen adamı öldürdü. Bunu öğrenen peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam, Usâmeyi yanına çağırdı ve olayın doğru olup olmadığını sordu. Usâme ”Yâ Rasulüllah olay doğru ama o kişi öldürülmekten kurtulmak için “Lâ ilahe illallah” dedi deyince Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Kalbini açtın da baktın mı?” Bu nedenle sevgili dostlar Sûi Zanda bulunarak asla kötü bir iş yapmayalım. Hem günahı büyük olur hem de azabı!.
İnsanlar hakkındaki niyetimiz ve düşüncemiz mutlaka Allah’ın koyduğu hudutlar içinde olmalı. Şahsî ihtiraslara göre hareket edilirse insan mutlaka hataya düşer, bilerek veya bilmeyerek başkalarına bühtanda bulunmuş (Sûi Zan) olur ve o kimsenin madden veya manen zarara uğramasına sebep olur, kendisi de büyük bir günaha girer. Zira peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: “Müslüman o kimsedir ki, insanlar onun elinden ve dilinden emindirler” Bu bağlamda insanları değerlendirirken, Hüsnü Zan sahibi olmak ve daima insanların iyi ve güzel yönlerini görerek değerlendirmek, insanlar hakkında daima iyi ve güzel temennilerde bulunmak faziletli insan olmanın gereğidir. “Hüsnü Zan imandandır” buyuran sevgili peygamberimiz, Taif’e islamı anlatmak için gittiğinde Taifliler Ona inanmadıkları gibi O büyük peygambere olmadık eziyet ve hakaretlerde bulunmuşlardı. Ama âlemlere rahmet olarak gönderilen O büyük insan, Tâifliler hakkında yine de iyi temennilerde bulunmuş ve hidayet yoluna girmeleri için Allah’a dua etmişti. Ve bir kaç yıl sonra Tâifliler peygamberimize heyet göndererek topluca islama girmişlerdi. Yine Peygamberimiz, bir gün ashabıyla mescidin önünde otururlarken az ötede bir köpek sırıtarak hırlayıp (havlayıp) duruyordu. Sahabeden biri dedi ki; “Kapkara ne çirkin bir köpek.” Bu söze üzülen peygamberimiz o köpeğin dişlerini işaret ederek şöyle dedi: “Bakın köpeğin ne güzel dişleri var, bembeyaz.” Geçmişte bir çocuk, bir zâtın bahçesinden bir elma çalar. O çocuk bahçeden yola çıkarken onu biri görür ve elinden tutarak bahçe sahibi olan o zâtın yanına getirir ve yaptığı suçu anlatır. Âlim olan O zât, çocuğun gözlerine bakarak şöyle der; “Yok canım bu çocuk çok iyi bir çocuğa benziyor o böyle bir şey yapmaz. O elmayı mutlaka yerde bulmuştur” deyip çocuğu salıverir. Çocuk, o zâtın bu iyi niyetli tavrı karşısında çok etkilenir ve ertesi günü O zâtın yanına gelerek özür diler ve kendisini başkalarının yanında mahcup etmediği için teşekkür eder. Ve bu olay o çocuğa öyle büyük bir ders olur ki, o günden sonra asla kimsenin malını ve eşyasını sahibinden izinsiz almaz. İşte, bu örnekler Hüsnü Zan sahibi olmanın güzel tezahürleridir. Bu nedenle sevgili dostlar, daima Hüsnü zan sahibi olalım k,i tüm şerleri hayra dönüştürelim ve toplum olarak huzurlu ve mutlu olalım. İmanınız kavi düşünceniz ve niyetiniz temiz ve güzel, ameliniz sâlih, ömrünüz feyizli ve bereketli olsun....
























































Yorum Yazın