YÜZÜMÜZ KIZARIYOR, UTANIYORUZ

YÜZÜMÜZ KIZARIYOR, UTANIYORUZ

ŞEMSETTİN GÜNAY

Dünyanın en ilginç ve en farklı otellerinden biri olan Müze Otel’in kahvaltı salonunda Otelin sahibi olan Necmi Asfuroğlu’nu dinliyorum. Asfuroğlu anlatıyor:

“Otelimize gelen misafirler bir konuda hemfikir oluyorlar. Otelimizin dünyada eşi, benzeri olmadığını çok rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Ancak 2 geceden daha fazla kalmıyorlar, kalamıyorlar. Nedeni öncelikle kentimizin kötü görünümü ve yapısı. Otelden hemen çıkıyorsunuz sağ tarafınızda bir hayvan pazarı sizi karşılıyor. Biraz ilerleyince Balık iç organlarının atıldığı çöp bidonları ile balık pişirim yerlerinin yanyana durduğu Balık pazarıyla karşılaşıyorsunuz. Düzensiz gecekondu yapılaşmasının içerisinden dolaşarak Sen Piyer Kilisesini görmeniz mümkün. Şehrin yollarını ve ulaşım, trafik sorununu hiç konuşmuyorum bile. Bir de gezilen tarihi yerlerdeki bakımsızlık ve çöp yığınları daha fazla kalmayı engelliyor. İki gün içerisinde tamamlayıp, geri dönmenin çarelerini arıyorlar.”

Necmi Bey’in otele yaptığı devasa yatırım dışında otelde çıkan tarihi eserler insanı büyülemeye yetiyor. Urfa’nın Göbekli tepesiyle övünen ve yere göğe sığdırılmayan eseri, buradaki eserler yanında hiç mesabesinde kalıyor. Tam 13 medeniyetin kalıntılarını, eski Antakya’nın yaşantısını bu eserlerde görmek mümkün. Tarihin adeta her dönemine ait mozaikler, yerden ısıtmalı hamamlar, o günün villaları, yemek odaları, süslemeleri vs.

Antakya’nın her medeniyetinin izleri bu otelin altında bütün ihtişamıyla duruyor. Belli ki bu ihtişam sadece otelin altıyla sınırlı değil. Oradaki yazıtlardan hemen biraz ileride bir senato binası olduğunu öğreniyoruz. Tabii ki üzeri gecekondularla dolu bir vaziyette. Diyorlar ki Avrupa’daki müzelerin en nadide eserleri buralardan kaçırılan eserlerden oluşuyor.

Bir zamanlar gelen araştırmacı yazarlardan biri “Öyle bir coğrafyada oturuyorsunuz ki buralar Avrupalıların elinde olsa her taşını ayrı paketler, dünyaya pazarlarlardı” demişti.

Böyle Antik tarihi şehrimizin görünümü içler acısı. Bundan 20 yıl önce Gaziantep ve Kahraman Maraş ile aynı statülerde görülen ilimiz, şimdi onların 30-40 yıl gerisine düşmüş olduğu söyleniyor.

Halen Büyükşehir Belediye Başkanımız bir muhtarın bile mahallesine yapmakla övündüğü su kuyuları açmakla övünüyor.

Mega projeler yok, çılgından vazgeçtik şehirlerin önünü açacak projelerden yoksun talihsiz bir kent durumundayız. Expo/21 için turizmcilerimiz, esnafımız ümitle bekliyor. Ancak alındığından beridir tespit edilen yerler dışında bir gelişme 1 yıl gibi bir zaman kalmasına rağmen görünmüyor.

Kahraman Maraş expo/23’ü almasına rağmen yatırımının %70’ini tamamlamış, 2023’e kadar ancak %30’u kalmışken, bizlerde henüz bir hareket sezilmiyor, duyulmuyor.

Şehrimizin en önemli mekanlarından Ulus Meydanı harabe görüntüsüyle yabancıları karşılıyor. Vakıflara ait koca bina eften, püften sebeplerle akıbetini bekliyor.

Kurtuluş caddesi Antakya Belediyesinin kısıtlı imkan ve yetkileriyle düzene sokulmaya çalışılırken, Büyükşehir Belediyesinin yapması gereken raylı sistem ve trafiğe kapalı, turizme açık alan hangi tarihi bekliyor belli değil. Açılması istenen alternatif yol için kredi onayı meclisten çıkalı iki ayı aşkın zaman olmasına rağmen herhangi bir hareket görünmüyor.

Yıllardır yatırımsız ve bakımsız kalan kent çöküyor, hepimizi utandıracak bir görünüme dönüşüyor.

İçinde yaşadığımız için bizler bataklık otları gibi halimizden mutlu, mesut yaşarken dışarıdan gelen yabancılar hemen durumu farkediyorlar. İki günlük gezi İlimiz hakkında hüküm vermelerine yetiyor.

Ondan sonra sizler istediğiniz kadar Hatay Günleri yapın bu imajı silemiyorsunuz. Sonra da neden bu kadar güzel tarihi eserlere sahipken istediğimiz oranda turist çekemiyoruz diye dövünüp duruyoruz. 17.12.2019