AĞLAMA!
Hatay'ın şarap kokan sokaklarına özlem sunarak...
Koca şehr-i korku kaplamıştı,
Belen'den inen sisli yolların
Hepsi düzlüğe çıkmış;
Asi'de biten sokaklar yıkılmış.
Ata yadigar-ı, haykırmakla yetinmişti.
Artık Ne -sokağın yabancılarını izleyen-
Çıraklar.
Ne de okul çıkışı eliflerle kaçtığımız,
Buram buram kalabalık kokan
Parklar, vardı.
Duygusallık cümbüşünde boğulduğum,
İki yanı resimli yollar,
Artık birer mazi.
Sokakta-ki serserilerin
Aşk-ını ilan ettipi
Duvarlar
-birer kum-
Yusuf-un evini gözleyen caddeler
"Sonları mezarlığa çıkar"
Hayal meyal aklımda kalan,
Birer düş.
Şair; özlemle kokluyor!
Girişi süsleyen portakal çiçeklerini.
Sanki yıllardır gelmemiş-te
Ankara sokaklarında memleketini
Aramış gibi.
Kurtuluş-tan geçerken
Kulaklarına -küçük, kara oğlanların-
Sesi geliyor.
Hele bir-de ; sarışın, mavi gözlü
Bir ufaklık.
-ah, bir de dilinden anlasam-
Meclis binası;
Yerde, yıkık - yalvarıyor sanki-
Köprü-başı'nın eski kokusu yok.
Ova-dan geçerken
Yeşil değil, buğdaylar.
Ağlıyor şair,
Ağlıyor...
Eski bir aşkının
Yüzü tanınmaz haldeymiş gibi.
Ağlama şair!
-kalbi yeter!
Kalbi yeter...
Hatay hâlâ Hatay.
Renkli gözleriyle
bir bebek gibi, sana bakıyor.
Ağlama!
Yazık edersin;
Sabah uyanamayan Mehmet-e.
Her ağladığında seni
Kurtuluş-a götüren Ahmet Hoca'ya!
Kaçak-göçek buluştuğun Kadir-e.
Yılda bir kez de olsa
Konuşup, birbirinize küfrettiğiniz Enes-e.
Her gün ağlamak için gittiğin mezarlığa.
Öğlenleri kavga ettiğin Şükran-a.
Ve adını sayamadığım birçok
Üstad-a
Yazık edersin.
Ağlama!
Hüseyin Mert Turan
Yorum Yazın