ALLAH KORKUSU ve RAHMANİ ÜMİT
Allahı sevmek kadar, O’na karşı kusur ve günah işlemekten sakınmak ve korkmak da çok önemlidir. İnsan nasıl ki sevdiklerinin sevgisini yitirme endişesi ve korkusuyla sevdiklerine karşı bir hatâ ve kusur işlemekten sakınırsa, korkarsa, Allah’a gerçekten inanan ve O’nu seven insan da Allahın rızasını ve sevgisini yitirmekten korkar ve O’na isyan etmekten ve O’na karşı gelmekten, O’nun yasak ve haram kıldığı, günah saydığı şeyleri işlemekten korkar ve sakınır. Ve kendisini yaratan, besleyen, büyüten ve nimetlendiren Allaha karşı daima itaatkâr ve şükredici olur.
Yüreğinde Allah korkusu olan bir kalbte, asla kötülük ve çirkinlik bulunmaz. Çünkü, Allah korkusu, insanı her türlü kötülüğü, fenalığı ve günahı işlemekten korur. Çünkü insan, yaptığı her şeyin hesabını Allaha vereceğini bilir ve adımını ona göre atar. Rabbimiz Allah bu konuda bizi şöyle uyarır: “Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın (âhiret) için ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr Suresi- 18) Yüce Allah, kendisine iman edip, salih amel işleyen kullarına rahmetini ve cennetini vaadederken bunu rahmani bir ümitle ve müjdeyle bildirir ve şöyle buyurur: “Allah kendisine inananları ve sâlih amel işleyenleri, imanlarına karşılık, altlarından ırmaklar akan cennetlerinde nimetlendirir.” (Yunus-9) Rabbimiz Allah, kendisinden korkmayanları ve günah bataklığına dalanları ise azabıyla ve cehennem ateşiyle uyarır ve şöyle buyurur: “Her kim Rabbine suçlu olarak gelirse, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de hayat bulur. (devamlı azab görür.)” (Taha-74) Böylece insan, bir yandan günah ve haramları işleme hususunda Rabbinin azabından korkarken, diğer yandan yapacağı ibadet ve sâlih amellerle ve infaklarla Allah’ın rızasını ve sevgisini, rahmetini ve mükafatını ve cennetini kazanma ümidini ve arzusunu taşır. Bir gün peygamberimiz, hasta ve ölmek üzere olan bir genci ziyareti esnasında ona sordu: “Kendini nasıl hissediyorsun?” O genç şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’tan ümidim var ama, günahlarımdan korkuyorum.” Bunun üzerine peygamberimiz şöyle buyurdu: “Bir kulun kalbinde “korku” ve “ümit” bir arada bulunuyorsa, Allah o kimseye ümit ettiği şeyi mutlaka verir ve korktuğu şeyden de emin kılar.”
Rabbimizin ifadesiyle âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam bile kalbi hep korku ve ümitle çarparak yaşamıştır. Hz.Âişe, çok bulutlu bir havada peygamberimizi korkulu ve hüzünlü bir hâl üzere görünce; “Ey Allah’ın Rasûlü! İnsanlar bir bulut görse yağmur yağacak diye sevinir. Sen niçin böyle üzüntülü görünüyorsun?” dedi. Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Ey Âişe! O bulutlarda bir azâb olmadığını bana kim garanti edebilir? Geçmişte birçok kavim rüzgar ve bulutla helâk edilmedi mi?” Yine Hz.Âişe vâlidemizden rivayet edilen bir hadiste, kuvvetli bir rüzgar estiğinde peygamberimiz şöyle duâ ederdi: “Ey Allah’ım! Senden bu rüzgarın ve rüzgarla göndereceğin şeylerin hayırlı olmasını dilerim, rüzgarın ve rüzgarla göndereceğin şeylerin azabından sana sığınırım.” Görüldüğü üzere peygamberimiz bile korku ve ümit içinde yaşarken, teekkür ve duâ ile Allaha sığınırken, bugünün insanları bu günün müslümanları acaba neye güvenerek Allah’tan yüz çevirirler ve Allahtan korkmazlar? Ne diye gaflet ve dalâlet içinde, haram ve günahlar içinde hem nefislerine hem de birbirlerine zulmederek yaşarlar?..
Kalbinde Allah korkusu olan bir mü’minin sevgisi, şefkati ve merhameti arz ile sema arasını kuşatacak kadar geniş olmalı. Bırakın insanları incitmeyi ve üzmeyi, Hz.Süleyman gibi bir karıncayı dahi incitmemeli. Kuyu başında susuzluktan dili sarkmış bir köpeği gören ve ayağındaki ayakkabısını çıkararak Allah rızası için o köpeği sulayan kişinin bu davranışı, onun yüreğinde taşıdığı Allah’a karşı hesap verme korkusuyla, Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanma ümidinin bir arada bulunmasıydı. Şunu iyi biliniz ki, Allah, cennetini ancak kendisine inanan ve razı olduğu muttakî (Allah korkusu taşıyan) kullarına ihsan edecektir. Sakın ha, insan, “Ben mü’minim” diyerek, kibirlenerek ve böbürlenerek Cenneti hak ettiğini sanmasın. İnsan, yaptığı ibadetlere güvenip de haramları ve günahları işleme hususunda Allah’tan korkmamazlık etmesin! Nefsine ve insanlara zulmetmesin, Kul hakkına tecavüz etmesin. Çünkü, insanın basit gibi gördüğü öyle günahlar ve haramlar vardır ki, bunlar, insan için büyük felaketlerdir. Bu nedenle İnsan, her dâim Allaha hesap verme korkusu ve Allahın Rahmanî ümidiyle yaşamalı ki, Allah o kimseyi korktuklarından emin, umduklarına nâil eylesin!. (muallimosman)
Yorum Yazın