ANTAKYA’DA NE DURUMDAYIZ
ŞEMSETTİN GÜNAY
Uzun zamandır Antakya’nın merkezine, Uzun çarşıya ve köprübaşına gitmemiştim. Zira gidince moral bozukluğuna uğruyor, yine deprem anıları zihnimin içinde harekete geçiyordu.
Geçenlerde arkadaşlar “Hadi bir köprübaşını ve Atatürk caddesini dolaşalım” deyince dayanamayıp beraber çıktık.
Gördüklerim gerçekten hayretimi arttıracak şeylerdi. Her şeyden önce neredeyse tüm Antakya bir şantiye alanına çevrilmişti. Herhalde dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük ve geniş şantiye bulunmamakta.
Tüm rezerv alanlar sac duvarlarla çevrelenerek birçok yol kapatılmış, yeni projelere göre alanlar oluşturulmuştu. Milletvekili Adem Yeşildal’ın deyişine göre rezerv alanlara ilk kazma vuruluşundan itibaren 1,5 yıl içerisinde konutlar anahtar teslim hale getirilecekti. Bunun için tüm hazırlıklar yapılmış, bazı yerlere kazmalar vurulmuş durumda.
Benim aldığım bilgilere göre bir yıl içerisinde teslimat olacaktı dediğimde, “Aslında inşaat süresinin bir yıl olduğu, ancak temel ve fore kazık çalışmalarının da 6 ay zaman alacağı” söylenmişti.
Şantiyelerin daralttığı yollardan geçerek köprübaşına ve Atatürk caddesine geldik.
Atatürk caddesinde inşaatlar gece, gündüz demeden sürdüğünü öğrendik. Ancak Atatürk caddesindeki zemin yumuşaklığı nedeniyle temeller çok zaman alıyor ve farklı bir teknik uygulanıyormuş. Bu nedenle temel uğraşısı diğer yerlere göre daha uzun sürdüğünden ancak iki binanın kaba inşaatı yükselmiş ve bitmişti. Diğerlerinin temel çalışmaları nedeniyle dışarıdan izlenmesi pek mümkün görünmüyordu.
Oradan İnneplik tarafından geçerek arabayı müsait bir yere park ettik. Uzun çarşıyı yürüyerek turlamaya başladık.
Uzun Çarşı esnafı genellikle işyerlerini açmış çalışmaya başlamışlardı. Her ne kadar bir takım yerler sit alanı olması nedeniyle enkaz olarak duruyorsa da Uzun Çarşı eski ruhunu yansıtmaya başlamıştı. Hem ayakkabıcılar çarşısı, hem de baharatçılar ve yöresel ürünlerin satıldığı çarşı bizlere adeta depremi unutturmuş, eski Antakya’da dolaşıyor izlenimi vermişti.
Peynirciler, fırınlar, yöresel ürün satan esnaflar dükkanlarını açmış, yüzler gülmeye başlamıştı. Kurşunlu Han restorasyona alınmış, önü ve arkası esnaflarla dolmuştu.
Uzun çarşı çıkışında Hikmet Hatunoğlu’na ait olan Butik Otele uğradık. Kendimizi Antakya’nın o yıkık dökük manzarası içerisinde bir vahada bulduk adeta. Hatunoğlu’nun ikram ettiği kahveleri yudumlarken biraz sohbet etme imkanıbulduk ve kendisinden yeni Belediye Başkanlarından olan beklentilerini dinledik.
Ancak hepimizin dikkatini çeken bir şey daha vardı. Daha önce gezerken gördüğümüz kirlilik kaybolmuş, en azından Belediye Başkanımız çarşıyı tertemiz yapmasını bilmişti. Gezerken tertemiz bir çarşı görüyor, kirlilik gözlerimizi rahatsız etmiyordu.
Daha sonra Kemalpaşa caddesine çıktığımızda farklı bir proje ile karşılaştık. Habibineccar camii restorasyonabaşlamış, çevresi kapatılmıştı. Kemalpaşa caddesi ise neredeyse açık bir AVM’ye dönüştürülüyor ve trafiğe kapatılıyordu. Dev kolonlarla yapılmış kaba inşaatlar bitme noktasına gelmiş, çok büyük bir ihtimalle bir yıla kadar sahiplerine teslim aşamasına getirilmişti.
Yani Kemalpaşa caddesinin konsepti kökten değişmeye yüz tutmuştu. Gelecekte bambaşka bir Kemalpaşa caddesigöreceğimiz kesin gibi duruyor.
Daha sonra yürüyüş güzergahımızda yer alan ve Paladyum civarına yapılan çarşıları gezme durumumuz oldu. Yapılan en nezih çarşılar olduğunu söyleyebilirim. Prefabrik çarşılar iyi ve hoştu ancak içerisinde alınıp ta boş bırakılan işyerleri hem çarşı esnafına zarar vermeye devam ediyor, hem de dükkan isteyip te alamayan insanların hakkına giriliyordu. Buna bir an önce çözüm bulunması gerekiyor.
Bu gözlemlerimiz son günlerde aşırı yağıştan dolayı zarar gören işyeri ve evlerden önceki gözlemlerimi yansıtmaktadır. O konuyu başka bir yazıya bırakıyorum. 28.05.2024
























































Yorum Yazın