AŞÛRE GÜNÜ AŞÛRE İKRAMI ve FAZİLETİ
İslam geleneğinde “Aşûre Günü” olarak bilinen ve çeşitli ibadet, tesbihat, duâ ve Aşure tatlısı ikramıyla ihya edilen Muharrem ayının onuncu günü feyizli ve mübarek bir gündür.
Muharrem ayının onuncu gününüyle ilgili pekçok hâdise anlatılsa da onların çoğu dilden dile dolaşan sözlü rivayetlerdir. Ama bu günü önemli kılan iki tarihi hadise vardır. Biri Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselamın torunlarından Hz.Hüseyin’in Hicri 61 yılında Muharrem ayının 10. günü Kerbelâ’da şehid edilmesidir. O gün müslümanlar geçmişte yaşanan o olayın üzüntüsünü yaşarlar ve Hz.Hüseyini duâlarla anarlar. Diğeri de Hz.Nuh aleyhisselamın kıssasıyla ilgilidir. Nuh aleyhisselamın kıssasını hatırlayın. Hani Onun zamanında meydana gelen Tûfanda yeryüzü sular altında kalmıştı. Her yeri sular kaplamıştı. Nuh aleyhisselama inanmayan kâfirler sular altında kalarak boğulmuşlar ve helak olmuşlardı. Ancak Allahın yardımıyla ve hidayetiyle Hz.Nuh ve Onun iman davetine uyan ve Allaha iman eden ve Hz.Nuhun yaptığı Gemiye binen mü’minler kurtulmuştu. Onlar Tûfan esnasında günlerce huzur ve emniyet içinde gemiyle birlikte su üstünde dolaşıp durdular. Hz. Nûh, Allaha şöyle duâ etti: “Ey Rabbim! Bizi hayırlısıyla bereketli bir yere indir. Sen yerleştirenlerin (iskan edenlerin) en hayırlısısın.” (Müminun-29) Nihayet öyle bir an geldi ki, Yüce Allah Kur’anda: “O zaman, yere: ‘Ey yer! suyunu çek!’ Göğe de: ‘Ey Gök! Sen de suyunu tut!’ denildi. Su çekildi, iş bitti ve gemi cûdi üzerinde durdu. Ve o zâlim kavim için denildi ki: Buldular cezalarını.” (Hûd-44) buyurduğu gibi birden bire yağmur durdu, sular çekildi. Nûh’un gemisi de yüksekçe bir yerde durdu. Rivayete göre burası Cûdi dağının üzeriydi. Ve Yüce Allah Kur’anda: “‘Ey Nûh, sana ve beraberindekilere ve daha birçok ümmete bir esenlik ve geçimlik ihsan edeceğimiz birçok bereketle gemiden in!...” (Hud-48) buyurdu ve Nûh alayhisselam ve beraberindekiler esenlik içinde Gemiden indiler ve toprağa ayak bastılar. Rivayete göre o gün Muharrem ayının onuncu günüydü. Hz.Nûuh ve beraberindekiler o dehşet verici tûfandan sağ sâlim kurtuldukları için Allah’a şükrettiler. Allah’a şükürlerini sunmak için o gün hepsi oruç tuttu. Ancak akşam oruçlarını açmak için,iftar etmek için belli başlı bir yiyecekleri kalmamıştı. Durumu Nuh aleyhisselama bildirdiler.O da yanlarında kalan kuru taneli yiyeceklerden (nohut buğday, fasulye, kuru üzüm.. v.s..) ne varsa onları bir araya toplamalarını ve ondan bir çorba pişirmelerini öğütledi. Ve onlar bu öğüde uyarak mevcut erzaklarından bir çorba pişirdiler. Ve o akşam hep birlikte oruçlarını bu çorbayla açtılar. Mü’minler daha sonraları bu çorbayı yemek çeşitleri arasına kattı ve bu tatlı çorbaya da “Aşûre” ismini verdiler. Ve müslümanlar her yıl Muharrem ayının onuncu gününde bu çorbadan, tatlıdan pişirerek hem kendileri yerler hem de konu komşuya ikram ederek o günü sabır, kanaat ve şükür günü olarak ihya ederler. O güne de “Aşûre Günü” derler. Bu infak ve ikramı Muharrem ayı boyunca yaparlar. İşte, müslümanların her yıl Muharrem ayında yapıp yedikleri, konu komşuya ikram ettikleri ve dağıttıkları “Âşure” tatlısının geçmişi Hz.Nuha kadar dayanır Hz.Âişe validemizin ifadesine göre Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhsselamın Muharrem ayının onuncu günü Nafile oruç tutması da Onun bir sünneti ve bir Aşûre günü geleneğidir.
Aşûre geleneği sadece bir çorba veya tatlı ikramı geleneği değildir. Yüce Allah Kur’anda: “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda infak edenler ve öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.” (Ali imran-134) buyurduğu gibi Aşûre ikramı geleneği; müslümanların iman kardeşliği içinde yoklukta da varlıkta da birbirlerine iyilik ve ikramda bulunarak kardeşlik ve dayanışma içinde Allaha şükrettiklerini gösterir. Aşûre ikramı geleneği; Hz.Âdem aleyhisselamın, Hz.Nuh aleyhisselamın, Hz.Yâkub aleyhisselamın, Hz.Mûsa aleyhisselamın, Hz.Muhammed aleyhisselamın ve onların izinde giden nice muttaki müminlerin zorluklara, güçlüklere ve sıkıntılara karşı sabretmenin ve Allaha tevekkülün sonunun kurtuluş olacağını gösteren bir şükür ve kanaat geleneğidir. Aşûre ikramı; Duâların iyiliklerle kabul olacağını ve iyiliklerin birçok bela ve musibetin önünde set olacağını ifade eden feyizli bir hayır geleneğidir. İşte, Aşûre Günü’nde tutulan oruçlar, yapılan ibadet ve duâlarla yapılan Aşûre ikramlarlarıyla mü’minler Allaha şükrederek Allahın rahmet ve mağfiretinen hissedar olurlar. Aşûre Günü ve Aşûre ikramı böyle feyizli ve bereketli bir gün ve gelenektir. Ve müslümanlarca her yıl Allahın rahmetini ve mağfiretini, sevgisini ve rızasını, mümin kardeşlerinin de duâsını kazanma arzu ve isteğiyle bu günü ibadet, tesbihat, duâ ve aşûre ikramıyla ihya ederler. İmanınız kavi, ibadetiniz ve aşure ikramınız makbul, ameliniz sâlih, ömrünüz huzurlu feyizli ve bereketli olsun.
Aşure Gününüz mübarek olsun!
(muallimosman)
























































Yorum Yazın