DOST OLUN, DOSTLAR OLUN, HUZURLU OLUN!
Sosyal bir varlık olarak yaratılan her insan, diğer insanlarla birlikte yaşar.
Bunun en küçük örneği Ailedir. Sonra, kurduğu ilişkilere göre akrabaları, komşuları, arkadaşları ve ilişki içinde olduğu diğer insanlar gelir. Ama biliniz ki, ailesi de dahil olmak üzere insana en yakın, en samimi ve en duyarlı olanlar onun Dostlarıdır. Peki, Dost kime denir? Sevdiklerini Allah sevgisiyle seven, iyi ve kötü günlerde sevdiklerinin yanında olan, onlara maddi ve manevi yönden destek olan, sevinçlerini, üzüntülerini ve sıkıntılarını onlarla paylaşan, her daim iyilik ve yardımda bulunan, iyilikleri öğütleyip kötülüklerden sakındıran ve koruyan kimseye ‘Dost’ denir. Dost; iyi ve kötü gününde senin yanında olabilendir, senin sevincini ve mutluluğunu, üzüntünü ve sıkıntını paylaşabilen ve destek olabilendir. Seni kandırmayan, aldatmayan ve sana ihanet etmeyendir. Sen gitmediğin halde sana gelebilendir, iyiliklerini takdir edip kusurlarını ve hatalarını örtendir, iyiliği öğütleyen, kötülüklerden, haramlardan ve günahlardan koruyan ve sakındırandır.
Dostluklar; güzel ahlakın ve kâmil imanın en güzel semeresidir. Ve Rabbimiz Allah Kur’anda: “Sizin dostunuz ancak Allah ve Rasûlüdür. Bir de Allaha iman eden, Namazını dosdoğru kılan, Zekatını veren mü’minlerdir.” (Maide-55) buyurduğu gibi bizim gerçek dostumuz Rabbimiz Allahtır, sonra Peygamberimiz Hz Muhammed aleyhisselamdır, sonra da bize gerçek dost olabilen iman ve güzel ahlak sahibi mü’minlerdir. Yüce Allah Kur’anda bu konuda şöyle buyurur: “Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velisidir-dostudur. Onlar iyiliği öğütlerler, kötülükten sakındırırlar.” (Tevbe-71) Allah için birbirini seven ve Allah için birbirine dost olan insanların hem kendileri hem de söz ve davranışları güzel ve feyizli olur.
Çünkü onların dostluklarında Allah sevgisi ve Allah rızası vardır. Peygamberimiz bir gün yanında bulunan Ebâ Hirre adındaki sahabeye şöyle buyurdu: “Yâ Ebâ Hirre! Komşunla iyi komşuluk et ki, iyi Müslüman olasın. Arkadaşlarınla iyi arkadaşlık et ki, iyi mü’min olasın.” Dostlukların kalıcı ve feyizli olabilmesi için öncelikle Allahı sevmek ve O’na dost olmak gerekir. Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselambaşka bir hadisinde: “İman etmedikçe Cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız” buyurduğu gibi imanın, dostluğun ve Cennete girmenin anahtarı ise “Sevgi” dir.
Biliniz ki, İçinde Allah sevgisi ve Allah rızası bulunmayan dostluklar; çıkara dayalı, geçici ve yüzeysel dostluklardır. Bu tür dostluklar kalıcı ve feyizli olamazlar. Hz.Mevlana talebeleriyle bir gün yolda giderlerken talebelerinden biri yol kenarında birbirinin koynuna girmiş yatan köpek yavrularını görünce hocasına şöyle der: “Hocam! Şu köpek yavrularını görüyormusunuz!
Ne güzel dost olmuşlar, koyun koyuna annelerinin koynunda yatıyorlar.” Mevlana Hazretleri hafif bir tebessümle talebesine şöyle der: “Onların arasına bir kemik at da gör bakalım dostlukları kalır mı?” İşte, dünyevi dostlukların çoğu bu türdendir. Ama kalıcı ve feyizli olan dostluklar ise, dünyevi çıkara dayalı olmayan, Allah sevgisine ve Allah rızasına dayalı olan samimi dostluklardır. Bu tür dostlukları dünya menfaati bozamaz. Bakınız peygamberimiz bir hadisinde ne buyurur: “Allah katında en sevimli olanınız; iltifat eden ve kendisiyle iltifat edilendir.
En sevimsiz olanınız ise, insanlar arasında koğuculuk yapan ve insanların arasını bozandır.” Allah için dost olanlar birbirinin kirini yıkayan iki el gibidir. Nasıl ki iki el birbirinin kirini yıkıyor ve temizliyorsa, Dostlar da birbirinin ayıbını ve kusurunu temizler, örter. Gerçek dostlar birbirini kötülüklerden ve tehlikelerden korur.. Bildiğiniz gibi Peygamberimizin en sadık dostlarından biri; Hz.Ebu Bekir’di. O ikisi Mekke’den Medine’ye birlikte hicret ederlerken kendilerini takip eden müşriklerden korunmak için Sevr mağarasına sığınmışlardı. Peygamberimiz yorgunluktan başını Ebû Bekir’in dizine koymuş uyuya kalmıştı. Bir ara Hz.Ebû Bekir mağarada bir delik gördü ve o delikten zehirli bir böcek girer de peygamberimize zarar verir diye ayağıyla o deliği kapadı.
Bir müddet sonra Ebu Bekir’in ayağını o delikten birşey ısırdı ve o acıya dayanamayan Ebû Bekirin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ebu Bekirin gözlerinden akan yaş damlaları peygamberimizin yüzüne düşünce peygamberimiz uyandı ve baktı ki, Ebû Bekir acı içinde ve gözlerinden yaşlar akıyor. Peygamberimiz ne olduğunu sordu. O da olanları anlattı. Peygamberimiz güzel bir duâ ile eliyle Ebû Bekir’in ayağını sıvazladı, Rabbimizin şifasıyla o zehirin acısından ve zararından kurtuldu. İşte size iki ihlaslı dosttan kısa bir dostluk hikayesi!..
İşte dostluk budur!.
Bizler de Allah sevgisiyle birbirimizi sevelim ve Allah sevgisiyle birbirimize dost olalım ki, Allah da bizi sevsin ve bize dost olsun, dünya ve ahiret hayatımız huzur olsun!
(muallimosman)
























































Yorum Yazın