HAYATIN DÖNÜŞÜM SÜRECİ:
KABUL VE HUZUR
50 yaşını geçtikten sonra, hayatın farklı bir aşamasına girdiğimizi fark ediyoruz.
Bu, bir silinme süreci değil, bir olgunlaşma ve kabulleniş sürecidir.
İş Hayatının Gölgesi
55 yaşına geldiğimizde, iş hayatı bizi geride bırakmaya başlar.
Bir zamanlar heyecanlandıran sabahlar, yorgunlukla başlar.
Unvanlarımız, kartvizitlerimiz, başarılarımız... Hepsi unutulur gider. Egomuzu bırakmanın zamanı gelmiştir.
Çünkü o bizi taşımıyor, biz onu taşıyoruz.
Toplumun Unutuşu
65 yaşına geldiğimizde, toplum bizi yavaş yavaş unutur.
Yüzümüzü unutanlar artar, bizi arayanlar azalır. Yeni nesil bizi tanımaz.
Zamanın kendisi yenileri yüceltir, eskileri ise zarifçe unutturur.
Bunu kabullenmek, acı değil, olgunluğun ta kendisidir.
Ailenin Sessizliği
75 yaşına geldiğimizde, ailemiz bizi yavaş yavaş geride bırakır.
Çocuklarımız büyür, kendi hayatlarının merkezine çekilir. Torunlarımız bizi sever, ama kendi dünyalarında yaşarlar.
Ev sessizdir; kahkahalar yerini anılara bırakır. Ziyaretler seyrekleşir. Alınmayalım, darılmayalım...
Bu da doğaldır.
Ama bu sessizlikte, belki de bize en yakın olanlar kalır:
Evcil dostlarımız.
Kedilerimizin yumuşak dokunuşları, köpeklerimizin sadık bakışları, kuşlarımızın şarkıları...
Onların varlığı, bizi teselli eder.
Onlarla oynar, onlarla gülüyoruz.
Bu küçük dostlar, hayatın son demlerinde bize büyük bir huzur verir.
Zamanın Sessizliği
85 yaşına geldiğimizde, zamanın kendisi bizi sarar.
Artık takvimlerin önemi kalmaz. Yüzler, isimler, hatta yıllar bile birbirine karışır.
Bir sabah aynaya bakıyoruz; yılların ağırlığı gözlerimizde birikmiştir.
Ama huzurun da oradadır.
Artık gürültü yoktur, hırs yoktur, beklenti yoktur.
Sadece kabulleniş vardır.
Ve işte o an, silinmek değil,
tam anlamıyla özgürleşmek başlıyor.
Hayat, aslında kazanmakla değil, bırakabilmekle tamamlanıyor.
























































Yorum Yazın