İMAN” YAŞANIRSA GÜZEL VE FEYİZLİ OLUR
“İman” Yüce Allah’ın isteyen her kuluna nasibettiği ilahi bir nimettir.. Ve “La ilahe illallah Muhammedün Rasülullah”(Allahtan başka ilah yoktur, Hz.Muhammed O’nun Rasûlüdür) diyen herkes bu nimete sahip olur ve “Mü’min” sıfatını alır ve imanın hidayet kapısından girerek, saadet ve kurtuluş yolunda ilk adımını atmış olur. Ve Rabbimiz Allah Kur’anda: “İman edip salih amel işleyenler Cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara-82) müjdelediği gibi iman eden kimse; hidayetin, huzurun, sevginin, adaletin, barışın, güvenin ve saadetin anahtarına sahip olmuş olur, Cennete giriş anahtarına da sahip olur. Ancak imanın güzel ve feyizli olabilmesi ve Cennet kapısını açabilmesi için; onun gereği gibi yaşanması gerekir. Allah’a iman edip “mü’minim” demek ilahi bir lütuf ve eşsiz bir güzelliktir. Ama, o imanı yaşayarak ve yaşatarak güzelleştirip, güçlendirip, sağlam ve feyizli kılmak en güzelidir. Bu da ancak; imanı gereği gibi yaşamakla mümkün olur. Ama ne yazık ki günümüz müslümanları imanı gereği gibi yaşamıyorlar. Dünyevi ve Nefsani istek ve arzuları buna engel oluyor! Böyle olunca da bu dünyada gerçek huzuru, gerçek barışı ve gerçek saadeti bulamadıkları gibi âhiret için de feyizli bir imana sahip olamıyorlar. Bu nedenle, imanı gereği gibi yaşamak ve imanı her türlü şeytani ve nefsani tuzaklara karşı korumak gerekir.
Bu bağlamda Allaha inanan bir müslümanın yalnızca “inandım” demesi yetmez. Allaha inanan her müslüman imanını temiz ve sağlam tutması ve imanın ilkelerini ihlasla yaşaması gerekir. Yani imanın içeriği olan Allah’ın emir ve yasaklarına, öğütlerine uyması gerekir, Kur’an ahlakı ile Kur’an edebi ile edeplenmesi gerekir. Eğer böyle olursa iman; dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve âzâlarla yaşanan ve hayat bulan rahmanî bir zenginlik olur. Aksi halde iman, her an tehlikede demektir!. Eğer insan; “Allaha inandım” deyip de hiçbir şey yapmazsa, “Benim tarlam var.” deyip de tarlayı imar etmeden, tarlaya tohum atmadan veya bahçesi olup da ağaçları sulamadan gübrelemeden ve haşerelerden korumadan iyi bir ürün bekleyen çiftçiye benzer ki, bu;aldanmaktan başka bir şey değildir. Kuru bir iman da böyledir. Veya ben mü’minim deyip de ona buna haksızlıklar ederek zulmederek yaşarsa böyle bir iman da kirli bir iman olur ki, bu da nuru sönmüş iman demektir. Mü’min eğer imanını feyizli ve bereketli kılmak istiyorsa imanın semeresini rahmet ve mükafaat olarak görmek istiyorsa; yukarda da ifade ettiğimiz gibi onu gereği gibi yaşaması, güzelleştirmesi ve feyizlendirmesi gerekir. Şunu iyi bilmeliyiz ki, gereği gibi yaşanmayan iman; küfürle, haramla, günahlarla, kötü ve çirkin amellerle, kötü söz ve davranışlarla kirlenir. Her kötülük, her haddi aşmalar, her azgınlık; insanın imanını zayıflatır. Ve hatta Allah korusun kişiyi imansız hale getirebilir. Meselâ; kötü, çirkin ve haram sözler, rüşvet, haksızlık, hırsızlık, israf, gıybet, dedikodu, iftira, kibir, gurur, haset, kin, intikam, zulüm.. gibi Allahın haram kıldığı kötü huy ve davranışlar, imanı kirleten, nûrunu söndüren ve imanı karartan kötü huylar ve amellerdir. Kirlenen iman ise ancak, samimi bir tevbe ile temizlenir, sâlih amellerle ve güzel ahlak ile nurlanır, güzelleşir ve feyizlenir. İmanı ençok feyizlendiren ise sâlih amellerdir. Bu bağlamda Allahın emrettiği ve öğütlediği her güzel söz ve davranış, her güzel ibadet, her güzel amel, yani sâlih amel; iyilik, yardım, adalet, doğruluk, dürüstlük, sevgi, tevâzu, cömertlik, merhamet ve hoşgörü gibi güzel düşünce ve davranışlar imanın nûrunu artırır, güzelleştirir, mükemmelştirir ve imanı bereketlendirir. İbadetler, tesbihatlar ve duâlar ise imanı güçlendiren ve feyizlendiren manevi gıdalardır.
İman; kötü ve çirkin amellerle, haram ve günahlarla kirlenir, paslanır, kararır kaybolur, yerini küfür veya şirk alır. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi kirlenen bir iman; samimi bir tevbe ile temizlenir, sâlih amellerle, ibadetlerle, tesbihat ve duâlarla nûrlanır, güzelleşir ve feyizlenir. Böyle bir iman her zaman güzel ve feyizli olur. Yaşanmayan bir iman ise; en ufak bir rüzgarda sönen cam fânusu olmayan fenerin ışığı gibidir. Nasıl ki; cam fanus lambanın ışığını rüzgardan ve yağmurdan koruyorsa, İbadetler ve sâlih ameller; insanın imanını küfürden ve günahlardan korur!. Böyle bir imana şeytan ve nefis asla zarar veremez!.. İbadetlerle ve sâlih amellerle korunan, nurlanan ve feyizlenen iman; cümle âlemi aydınlatan Güneş gibi nûrlu olur. Çağlayan sular gibi coşkulu ve şifalı olur. Verimli topraklar gibi bereketli olur. Ve Rabbimiz Allah Kur’anda: “İman edip sâlih amel işleyen, Namazı gereği gibi kılıp zekâtı verenler yok mu, işte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir.” (Bakara-277) müjdelediği gibi güzel ve feyizli bir imanın Allah katındaki mükafatı da daima feyizli olur. Ve Rabbimiz yukardaki ayette (Bakara-82) buyurduğu gibi böyle kimselerin âhirette varacakları yer de ebedi kalacakları Cennet olur. İmanınız kavi ve halis-temiz, ibadetleriniz makbul, ameliniz sâlih,söz ve davranışlarınız güzel, ömrünüz sağlıklı, huzurlu ve feyizli olsun! Cumanız mübarek olsun! (muallimosman)
























































Yorum Yazın