İSLAMDA VAKIF GELENEĞİ
(Sevdiğiniz şeylerden Allah için infak edin!..)
Muallim Osman - İnsanlara dünya ve ahiret mutluluğu vâdeden dinimiz islam; insanların birbirine iyilik ve yardımda bulunmalarını dîni bir vazife olarak emreder. Zira, iyilik ve yardımlaşma; insanlar arasında dostluğu ve kardeşliği güçlendirir. Toplumda huzurun ve güvenin idamesini sağlar. Dinimiz, yapılan her iyiliği ve her yardımı sadaka olarak kabul eder ve yapılan her iyiliğin mükafatla ödüllendirileceğini müjdeler.Yüce Rabbimiz, Kur’anda şöyle buyurur: “Kim, zerre miktarı iyilik yaparsa mükafatını görecektir..” ( Zilzal-7) Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam da bir hadisinde şöyle buyurur: “Kim, Müslüman din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim, Müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse Allah da onun bir sıkıntısını giderir.”
Dinimizin iyilik ve yardımlaşmayı emreden sosyal ilkesi sayesinde, müslümanlar, islamın ilk yıllarından itibaren iyilik ve yardımlaşma hususunda birbiriyle yarışırcasına büyük bir fazilet örneği göstermişlerdir. Bunun en bâriz örneğini Hicretten sonra Medine’de “Ensâr” ve “Muhâcir” arasındaki yardımlaşma, dayanışma ve paylaşımda görebiliriz. Müslümanlar arasında yardımlaşmayı ve dayanışmayı en güzel şekilde tesis eden güzel işlerden biri de “Vakıf” geleneğidir. Vakıf; insanların kendilerine ait mal ve mülklerini hiçbir menfaat beklemeksizin ve Allah rızası için insanların hayrına bağışlamasıdır. Bu bağlamda vakıf; sevginin, cömertliğin, fedakârlığın, yardımlaşmanın ve paylaşımın en güzel tezâhürüdür.
Tarihin geçmiş derinliklerine kadar uzanan vakıf geleneği, İslamiyette Peygamberimizle başlar.. Hicretin üçüncü senesinde Cenabı Allah şu ayeti indirdi: “Sevdiğiniz şeylerden Allah için infak etmedikçe gerçek iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarfederseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir.” (Âli İmran-92) Bu ayetle birlikte, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselam, Medine’de kendisine ait olan yedi hurmalığı insanlar için vakfetti. Peygamberimizin bu davranışından haberdar olan sahabeden pek çok kişi, çeşitli mal ve mülklerini Allah yolunda sarfedilmek üzere vakfettiler. Bir gün Hz.Ömer, peygamberimize gelerek:“Ey Allah’ın Rasûlü! Benim bir hurma bahçem var. Hayır için onu ne yapayım?” dedi. Peygamberimiz de: “Toprağını alıkoy, meyvesini vakfet” buyurdu. Bunun üzerine Hz.Ömer, hurma bahçesinin meyvesini Allah rızası için vakfetti. Başta Hz.Ebu Bekir olmak üzere birçok sahabe mal ve servetini Allah için vakfetmişlerdir. Sahabeden Câbir b.Abdullah der ki; “Ben, Muhacir ve Ensar’dan hiç bir kimse bilmem ki; malı olsun da onun bir kısmını veya tamamını Allah için vakfetmemiş olsun” Zeyd b. Sabit bir sözünde şöyle der: “Biz, vakıf’tan daha hayırlı bir sadaka görmedik. O, insana hem diriyken hayır kazandırıyor, hem de öldükten sonra.” Zira sevgili peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: “Bir kimse öldüğü zaman onun amel defteri kapanır .Ancak şu üç kişi müstesna. Bunlar; sadaka’yı câriye sahibi olanlar,(yani insanların faydasına olan hayırlı bir eser bırakanlar) insanların faydalanacağı bir ilim bırakanlar ve kendisine dua eden hayırlı evlat yetiştirenler.”
Malını ,mülkünü ve servetini Allah rızası için insanlığın hizmetine vakfeden cömert insanların feyiz ve mükafatını dünya değeriyle ölçmek mümkün değildir. Onların mükâfatı Allah katındadır ve takdiri de O’na aittir! Çünkü, Yüce Allah Kur’anda şöyle buyurur: “Gece-gündüz ,açık ve gizli, mallarını Allah için harcayanların mükafatını Rableri verecektir. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Bakra-274)
Dinimizin bu güzel hasletini kendisine meziyet olarak kabul eden Türk milleti de tarih boyunca kurduğu çeşitli vakıflar sayesinde; binlerce ilim ve irfan sahibi insan yetiştirmiştir. Aç ve açıkta kalan binlerce insanı doyurmuş, giydirmiş ve barındırmıştır. Eğitim ve öğrenim gören binlerce talebenin araç ve gereçlerini temin etmiş, onların iâşesini karşılamıştır. Evlenecek bekar kızların çeyizinden tutun da bekar erkeklerin evlendirilmesine, işsizlere iş bulunmasına kadar pek çok yardım ve hizmette bulunmuştur. Ecdadımız, kurduğu vakıflarla sadece insanlara değil hayvanlara ve çevreye de hizmetler sunmuştur. Yaralı leyleklerin tedavisi, başıboş dolaşan kaplumbağaların bakımı ve güvenliği, yolların yapımı ve aydınlatılması, mahallelere su çeşmeleri yapılması, çevrenin ağaçlandırılması ve temizlenmesi …v.s Ecdadımız, bütün bu hizmetleri, kurduğu 200.000’e yakın çeşitli vakıflarla yapmıştır. Tarih bunların canlı örnekleriyle doludur. Bugün dâhi, cömert Anadolu insanımızın bağış ve katkılarıyla kurulan ve insanlığa hizmet eden yüzlerce vakıf bulunmaktadır..
Şu, üzerinde yaşadığımız dünya ve kâinatta, istifade ettiğimiz her şey; güneş, hava, su, denizler, ırmaklar, bin bir çeşit ağaçla bezenmiş ormanlar, münbit ve verimli ovalar, vâdiler, etinden, sütünden ve yününden faydalandığımız binlerce hayvânat ve diğer binlerce nimet, bizlere Yüce Allah’ın bir vakfiyesi değilmidir?.. Öyleyse, Allah’ın size vakfettiklerinden siz de Allah için vakfedin ki; Allah’ın rızası, sevgisi, rahmeti ve mağfireti sizinle beraber olsun!... Eğer Allah’a ödünç verirseniz, (Allah için harcarsanız) Allah, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah’ın mükafatı çok geniştir. (Teğabün-17) İmanınız kavi, hayrınız güzel, ameliniz sâlih, ömrünüz feyizli ve bereketli olsun!






















































