KALABALIK YALNIZLIK’IN SONRAKİ EVRELERİ
Bilirsiniz! Bazı özel ve kamu kurumları, her yıl bir önceki yılın en iyilerini seçmek için anketler veya oylamalar yaparlar ve seçtikleri en iyileri kamuoyu ile paylaşırlar.
Türk Dil Kurumu, Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi de geçtiğimiz yıllarda yaptığı bu uygulamayı bu yıl tekrar ederek “2025 Yılının Kelimesi/Kavramını belirlemek için 25 Kasım’da anket başlatmış ve halktan gelecek öneriler sürecinin son tarihini 14 Aralık 2025 olarak belirlemişti.
Öneri sürecinin sona ermesiyle, değerlendirme kurulu tarafından tespit edilen 5 kelime/kavram 2025 yılının kelimesi /kavramı olmaya aday gösterildi.
Belirlenen 5 kelime /kavram 22 -28 Aralık tarihleri arasında yapılacak olan halk oylaması sonucunda 2025 yılının kelimesi /kavramı olarak tespit edilecektir.
TDK’nin anlamlarıyla birlikte açıkladığı beş kelime aşağıdaki gibi olmuştur.
‘dijital vicdan’: Gerçek hayatta sorumluluk almayıp sosyal medyadaki paylaşım veya beğenilerle vicdanı rahatlatma eylemi
‘vicdani körlük’: Birey ve toplumların ağır zulüm karşısında ahlaki duyarlılıklarını yitirerek kayıtsızlaşması
‘çorak’: Kısır toprak
‘eylemsiz merhamet’: İyi niyete rağmen duygusal farkındalık ile sorumluluk alma arasındaki boşluğu görünür kılan ifade
‘tek tipleşme’: Bireylerin dil, düşünce, estetik ve mekân tercihleri açısından birbirine benzemesi durumu.
Halk oylaması sonrasında gelecek sonucu bugünden tahmin etmek çok kolay olmasa da, gelmesi muhtemel olan bir seçeneğin yılın kelimesi/kavramı olması çok iç açıcı bir durum gibi görünmüyor. Eminim yukarıda anlamları ile verilen kelime/kavramlar ülke meseleleri ile ilgili yapılan birçok sohbetin satır aralarında çok sıklıkla geçmiştir veya çok tanıdık gelmiş olabilir. Gelmiş olabilir ama vahim durum; oylama sonucunda gelebilecek her seçenek maalesef negatif anlam içermektedir. Eğer koca yıldan akılda kalanlar bunlar ise, durum çok iç açıcı görünmüyor.
Tespit edilen seçeneklerden en tanıdık geleni ,sanırım ‘dijital vicdan’ kavramı olmuştur.. İhtimaldir ki, birçok kişinin aklına, sosyal medya paylaşım veya beğenilerindeki esas ögenin, acaba öne çıkmak gayretiyle ilgisi var mı? , kişilerin kolay yoldan kendilerini ifade etme biçimi mi? , bir kabulün dışında kalmamak endişesi mi? , duyarsız görünmemek çabası mı? ,yankı odası etkisi mi, ya da gerçekten bütünüyle samimi paylaşımlar mı?’ gibi sorular takılmış olabilir. Elbette kişilerin hangi amaçlar doğrultusunda paylaşım ve beğeniler yaptıklarını net olarak yorumlamamız mümkün değil ve bu konuda peşin hükümlü olmayı doğru bulmuyorum ama bildiğim bir gerçek var ki, Dünya üzerinde bu tip paylaşımlar yapan ender topluluklardan biri, bizim toplumuzdur. Sosyal medya platformunda iletişimde olduğum diğer ülke insanlarının, bu tip paylaşımları bu yoğunlukta yaptıklarına neredeyse hiç rastlamadım desem abartmış olmam.
Oylamaya alınacak diğer seçenek; Çorak. Çorak kelimesini ilk duyduğum zaman, henüz birçok kelimenin anlamını bilmediğim 7-8 yaşlarımda olduğumu hatırlıyorum. Çorak ne demektir bilmiyordum ama büyüklerimin olumsuz ifadelerinden anlıyordum ki, tarlalarımızın bazı bölümleri çorak topraklardı ve
oralarda verimli ürünler yetişmezdi. Sonraları, çorak yerleri tanımaya başladım. Çorak yerlerde genellikle ince yapraklı, sarımtırak renkli cılız, zayıf bitkiler yetişirdi. Oralarda toprağın rengi de farklıydı ve diğer yerlerle kıyaslandığında hayvan yaşamı da çok yoğun olmazdı. Kötüsü, büyüklerimiz, bu olumsuz durumu düzeltecek etkili önlemleri ya bilmiyorlardı veya bu sorunu tek başlarına çözebilecek imkânları yoktu. O günlerden sonra, çorak kelimesini ve çoraklığı hiç sevemedim. Çünkü hem sağlıksız görünüyordu, hem de bereketsizdi. Ama günümüzde, toprağımızla, doğamızla, kültürel ve manevi değerlerimizle, entelektüel, sanatsal üretimlerimizle, akademik çalışmalarımızla, büyük bir hızla kaybettiğimiz beyin göçümüzle hemen her alanda maalesef çok hızlı bir şekilde çoraklaşıyoruz. Ve kader yine aynı şekilde tecelli ediyor. Ya bu olumsuz durumu düzeltecek etkili önlemler bilinmiyor, ya da kısır çatışmaların gölgesinde bu çok önemli mesele güme gidiyor.
Tek tipleşme; Yukarıda seçili kelime ve kavramların belki de en tahripkâr olanı, onların oluşmasına yol açanı tek tipleşmedir. Tek tipleşme o kadar tahripkârdır ki, orada bütün renkler aynıdır, bütün fikirler, kararlar, zevkler, eğlenceler, davranışlar, üretimler aynıdır. Tek tipleşme değişim ve gelişimin de önünde çok büyük bir bariyerdir.
Dijital teknolojinin gelişimi, basılı bilgi kaynaklarının yerini görsel ve sosyal medya kaynaklarının alması, gelişen iletişim araçları yoluyla doğrusuyla yanlışıyla her türlü bilginin, sloganın, özetin özeti olarak sunulan ve oradan fikir oluşturulmaya çalışılan analiz edilememiş hap bilgilerin, içselleştirilememiş standart öğüt ve terapilerin, trend kavramların hızla yayılarak daha fazla kişiye yayılması, vahşi kapitalizmin algı operasyonları yoluyla her konuda tüketim çılgınlığının kamçılanıp istendik türde hedef kitleler oluşturması, tek tipleşmeyi giderek daha da görünür hale getirmektedir. Uzmanların tespitlerine göre; çok sık olarak ve hızla dönen bu iletilere ilk zamanlarda psikolojik direnç gösterilse de bir zaman sonra ya adaptasyon sağlanmakta, ya kanıksanmakta ya da davranışlara yansımaktadır. Sanırım olan budur.
Yapılan ankete kaç kişi katılım sağlamış, kelime veya kavramın seçiminde kaç tane oy kullanılacak? Katılımcıların profilleri nedir? Bu konularda net bir veri yok, ya da ben rastlamadım. Ama görülen net bir şey var. Seçilmiş kelime veya kavramlara bakıldığında, çok sıklıkla rastlaşmamız veya hissetmemiz sebebiyle hiç de yabancı görülmüyorlar. Belki bunlara ‘odaklanma sorunu’ ve ‘şiddet meyli’ de eklenebilirdi. Dilerim sonraki yıllar eklenmez.
Geçen yıl, yılın kelime/kavramı ‘kalabalık yalnızlık’ olmuştu. Sanırım bu yıl aday olan kelime /kavramları bu sürecin sonuçları doğurdu.
Önümüzdeki yıl, negatif anlamlar taşıyanlardan ziyade , pozitif anlamlar içeren kelimeler /kavramlar önerilerini motive edecek daha güzel bir yıl dileklerimle..
Aziz YALI

























































Yorum Yazın