KISSADAN HİSSE
(Zafer – Barış ve Hz.Muhammed)
Miladi 630 yılında ordusuyla Mekke’yi fetheden Peygamberimiz Hz.Muhammed fetih sonrası Kâbede toplanan insanlara yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Ey Kureyşliler! Şimdi size ne yapacağımı sanıyorsunuz?” Onların ileri gelenleri: “Biz senden şimdiye kadar hep iyilik ve merhamet gördük, yine senden iyilik umarız” dediler. Peygamberimiz de onlara kalblerindeki niyetlerine göre öyle yaptı ve şöyle buyurdu: “Ey Kureyşliler! Benim size karşı tutumum geçmişte Yusuf’un kardeşlerine olan tutumu gibi olacaktır: Bugün size ayıplama ve başa kakma olmayacaktır. Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir. Haydi gidin, işinize gücünüze bakın!” Ve peygamberimiz o günü “Barış ve Af günü” ilan etti. Peygamberimiz O gün; müslümanların azılı düşmanı olan ve pekçok müslümanı şehit eden ve çok ağır suçlar işleyen on kişi hariç tüm suçluları affetti O günün şükrü için af ve bağışlamayolunu seçti. ağır şuç işleyenleri bile affetti. Çünkü Rabbimiz Allah Kur’anda şöyle buyuruyordu: “Yâ Muhammed! Sen yine de af yolunu seç, iyiliği öğütle ve cahillere uyma.” (Âraf-199) Mekke’nin fethedildiği o gün Öğle Namazından sonra müşrik ve putperest olan pekçok kadın ve erkek, peygamberimize gelerek Onu tasdik etti ve islama girdi. Bu arada Hz.Ebû Bekir de henüz müslüman olmayan babasını yanına alarak peygamerimize geldi ve babasına islamı anlatmasını ve Onu islama davet etmesini istedi. Ebu Bekirin, yaşlı babasını oraya getirmesine üzülen peygamerimiz ona şöyle dedi: “Ya Ebâ Bekir! Bu ihtiyara keşke buraya gelme zahmeti vermeseydin. Biz onu evinde ziyaret etsek olmaz mıydı?” peygamberimizin bu nezaketine karşı Ebû Bekir şöyle dedi: “Yâ Rasûlüllah siz ki, Allahın Rasûlüsünüz, onun buraya gelmesi sizin onun yanına gitmenizden daha uygun olmaz mı?” Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu: Büyüklerine hürmet etmeyen, küçüklerine merhamet göstermeyen bizden değildir.” Bu sözden sonra Peygamberimiz Ebû Bekir’in babasının yanına yaklaştı, onun omuzunu sıvazlayarak müşfik bir ifadeyle şöyle dedi; “Ey Ebu Kuhâfe! Gel, sen de müslüman ol ve sen de bize katıl!” bakınız peygamberimizin davetinde zorlama yok, sertlik yok. Ne var? Nezaket ve letafet var. Peygamerimizin bu nâzik davranıışı ve müşfik davetiyle gönlü islama iyice ısınan Ebu Kuhâfe hemen şahadet getirerek islama girdi ve müslüman oldu. Bunu gören Ebû Bekir o kadar mutlu olmuştu ki, gözlerinden sevinç ve şükür göz yaşları dökülmüştü. Yıllarca gerçekleşmeyen arzusu Allahın izni ve peygamberimizin vesilesiyle gerçekleşmişti.Peygamberimizin Ebû Bekirn babasıyla ilgili söz ve davranışlarından alacağımız en önemli ders şudur: “Büyüklere saygı ve hürmet. Küçüklere sevgi, şefkat ve merhametgösterilmesi.” Bu kıssamızda da görüyoruz ki, peygamberimizin müşfik ve merhametli davranışlarıyla ve Rabbimiz Allahın izni ve yardımıyla Mekke fethedilmiş ve insanlar üçer beşer akın akın islama giriyorlar. Bu da ayrı bir fetihtir. “Kalblerin fethi.” Müslümanlık budur işte. “Sevgi, şefkat ve merhametle Kalbleri fethetmek!..” Mekkenin fethi esnasında indiği rivayet edilen “Nasr” suresi de bunu öğütlüyordu: “Yâ Muhammed! Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanlar Allah’ın dinine gurup gurup girdiklerini gördüğün zaman Rabbini överek –şükrederek- tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri en çok kabul edendir.” (Nasr-1-3) Bu kıssada ve Rabbimizin yukardaki âyetlerinde de (Nasr suresi: 1-5) görüyoruz ki, müslüman; bir nimete, bir zafere, bir başarıya ulaştıktan sonra hemen şımarmamalı, kibirlenip böbürlenmemeli, o zaferin, o başarının Allahın bir lütfu ve armağanı olduğunu bilmeli ve görmeli. İnsanlara kötülük etmemeli, zulmetmemeli, hatta en güzel ahlak ve merhamet sahibi olan peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam gibi kötülük edenleri bile affedebilmeli. İslamın sevgi ve barış elini uzatabilmeli. Kazandığı zafer ve başarı için elde ettiği maddi ve manevi nimetler içinRabbimizin öğüdüne kulak vermeli Allaha şükretmeli ve Allahı anmalı. Hem de hemen bilerek veya bilmeyerek işlemiş olduğu hatalar ve günahlar için tevbe etmeli, Allahtan bağışlanma dilemeli. Şunu iyi bilelim ki, İslam; nefret ve düşmanlık dini değildir. İslam; barış ve huzur dinidir. “ Ey Allahın kulları! Birbirinize hasetetmeyiniz, birbirinize kin ve nefret beslemeyiniz. Birbirinize darılıp-küsüp yüz çevirmeyiniz. Müslüman, müslümanın kardeşidir, ona zulümetmez, ona haksızlık yapmaz, ona yardımı kesmez, onu hakir görmez. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz. Bilin ki, Takvâ bundadır.” (Hz.Muhammed) 19.12.24-(muallimosman)
























































Yorum Yazın