Reklamı Geç
Gökçesan
Diyor Pastanesi Umut Vural
Haas Taş Sanatları
Hatay
BIST10.914
DOLAR42.1008
EURO48.4266
ALTIN5372.0
BTC/USD101726.74
Osman Onbaşıgil

Osman Onbaşıgil

Mail: [email protected]

Medinede İman kardeşliğinin Tesisi ve alacağımız dersler

Medinede İman kardeşliğinin Tesisi ve alacağımız dersler

Peygamberimiz Hz.Muhammedin miladi 622 yılında Mekkeden Medineye yaptığı hicret sonrası Medine’de yaptığı ve tüm müslümanlara ve insanlığa örnek olan faaliyetlerinden biri de Medine’de iman kardeşliğini inşa etmesiydi. Mekke’den Medine’ye hicret eden müslümanlarla Medinede yaşayan müslümanları birbirlerine kardeş yapmasıydı.

Hicret esnasında Medineye gelen Mekkeli Müslümanlar eşyalarını, evlerini, mallarını, mülklerini Mekke’de bırakıp gelmişlerdi. Onlar burada ne yeyip ne içeceklerdi? Karınlarını nasıl doyuracaklardı?, Ne iş yapacaklardı? Nerede yatıp kalkacaklardı? Peygamberimizi düşündüren konulardan biri de buydu. Gerçi Akabe biatında Medineden gelen heyet bu konuda peygamberimize yardım sözü vermişlerdi ama peygamberimiz bu konuda daha kalıcı güzel bir çözüm olmasını arzu ediyordu. Peygamberimiz Medineli Müslümanlardan aklı selim sahibi insanları topladı. Konuyu onlarla istişare yaptı. Mekke’den gelen Müslümanlara yardım etmelerini ve destek olmalarını istedi ve bu konudaki görüşlerini sordu. Onlar peygamberimize şöyle dediler: “Biz onları kendi kardeşlerimiz olarak görürüz.” dediler. Onların bu sözü peygamberimize ilham kaynağı oldu ve peygamberimiz Mekkeli Müslümanlarla Medineli Müslümanları kardeş ilan etti.. Zaten Rabbimizin emri de öyle değil mi! “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat-10) Peygamberimiz bu kardeşliği bizzat kendisi oluşturdu. Medineli Müslümanlar bu kardeşlik kararından sonra kendilerine kardeş olanlarla her şeylerini paylaştılar, evlerini, bağ ve bahçelerini dahi paylaştılar. Kendileri zaruret içinde olanlar bile bu kardeşliğin gereğini yaptılar. Ta ki, Mekkeden hicret edip gelen müslümanlar kendi ayaklarının üzerinde duruncaya kadar... Bu kardeşlikte; Mekkeden gelenlere “Hicret eden” anlamına gelen “Muhacir” ismi verildi. Onları kardeş kabul eden Medineli müslümanlara da; “yardım eden” anlamına gelen “Ensar” adı verildi ve islam tarihine de böyle geçti. Onların bu ulvî kardeşliğini Rabbimiz Yüce Allah Kur’anda şöyle över: “İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” (Bakara-218) - “Daha önceden Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Haşr-9) İşte iman kardeşliğinin fazileti budur.

Bu kardeşlik sayesinde, Mekkeli muhacirlerin yeme, içme ve barınma ihtiyaçları dahil tüm sorunları hâlledildi. Ensardan her biri, Muhacirlerden bir kardeşini evinde barındırdı, beraber çalıştılar, beraber yeyip içtiler ve birbirlerine kol kanat gerdiler. Bu, Allah rızasına dayalı bir îman kardeşliğiydi. Bu öyle bir kardeşlikti ki, Ensardan biri öldüğü zaman onun akrabaları Ona kardeş olan Mekkeli Müslümanı da Onun mirasına dahil ediyorlardı. Yani ona mirasçı kılıyorlardı. Var mı dünyada bunun başka bir örneği? söyleyin bakalım!.. Tarih, bir çok göçlere şahid olmuştur. Ama, böylesine ulvî bir kardeşliğe şahit olmamıştır. Ama şunu da belirtelim ki, Mekke’den gelen Müslümanlar da Medineli kardeşlerine yük olmayı asla düşünmemişlerdir.. Onlarla beraber çalışmışlar, onlara yardım etmişler ve onların kardeşlik haklarını ödemeye gayret etmişlerdir. Mesela size bir örnek aktarayım. Peygamberimizin kardeş ilan ettiği iki kişi vardı. Bunlar; Medineli Sâd b. Rebî ile Mekkeli Abdurrahman bin Avf idi. Sâd b.Rebî, Abdurahman b. Aaf’a şöyle dedi :“Yâ Abdurahman!. Ben servet itibariyle Medinenin en zenginlerindenim. Tüm malımın yarısı senindir.” Abdurahman b. Avf bakınız ne cevap verdi: “Yâ Sâd! Allah sizden razı olsun! Rabbim malını sana hayırlı kılsın. Bana yapacağın en güzel iyilik; alış-veriş yaptığınız çarşının yolunu göstermendir.” Kendisine kucak açan kardeşine yük olmama sorumluluğu!.. Bir gün Hz.Ali Peygamberimize şöyle bir latife yaptı. “Ey Allahın Rasûlü! Sen neredeyse tüm sahabeyi birbirine kardeş yaptın. Peki benim kardeşim kim olacak? Peygamberimiz ona şöyle dedi: “Ya Ali sen de benim dünya - ahiret kardeşimsin.” Hz.Ali buna çok sevindi..

İşte peygamberimizin oluşturduğu iman kardeşliği böyleydi. Kibir yok, böbürlenme yok. hased yok, küçümseme yok, kınama yok, dışlama yok. Tam aksine Allah rızası var, sevgi ve hürmet var, nezaket ve samimiyet var, tevazu ve dostluk var, merhamet ve cömertlik var, paylaşım ve bölüşüm var.. İşte, gerçek kardeşlik budur. Öyle değil mi!.. İşte günümüz müslümanlarının ve insanlığının aradığı barışın ve huzurun, adaletin ve güvenin reçetesi budur. “İman kardeşligi”, Peki böyle bir kardeşlik kurulabilir mi? Elbette!.. Eğer insanlar arasında peygamberimiz gibi iman, ahlak ve merhamet sahibi, sorumluluk sahibi idareciler ve önderler olursa ve Sâd b.Rebî, Abdurahman b.Avf gibi iman ve merhamet sahibi insanlar olursa elbette kurulabilir. Yeter ki, insanlar buna inansınlar ve bunu istesinler!..

NOT: Bu yazı “KURANDA PEYGAMBER KISSALARI” adlı kitabımızın 4.cildinden alıntıdır.

Diva Otel

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Atlı spor Kulübü Yusuf Yener