YAZMAK
Okuduğum bir makalede, ‘Yazı ve yazmak eylemi, tarihi yaratan icatlardır. İnsanlığın sözlü kültürlerine binlerce yıl yaşayabilecek bir form katmışlardır.’ diye bir tanıma rastlamıştım.
Üzerinde yorum yapılamayacak kadar yalın, dosdoğru bir tanım.
Ama elbette daha fazlası var. Yazmak eylemi, roman, şiir, hikâye, fıkra, makale, deneme gibi edebi türler ile önemli bir sanat dalını meydana getirmiştir aynı zamanda.
Peki, insanoğlu neden yazma arzusu duyar? Bu konuda yazılmış ve söylenmiş birçok tanım bulmak mümkün. Sanırım yazmaya sebep olan en önemli itici kuvvetler, anlaşılma arzusu ve soyut kalan şeyleri somutlaştırma çabası olmuştur.
Anlaşılma arzusu, çoğu zaman başkaları tarafından anlaşılma arzusu da değildir aslında. Yazmak, yazanın kendi benliğinin derinliklerine yaptığı bir yolculuk ile duygularını en yoğun haliyle anlaması ve kendisini daha iyi tanımasıdır aynı zamanda.
Peki, insanımızın yazı yazma eylemi ile ilgili alakası ne durumda?
Şimdilerde rastladığımız örnekler üzerinden yorum yaptığımızda çok iç açıcı bir tablo yok gibi görünüyor. Daha ilkokul kademesinden başlayarak, ortaokul, lise ve üniversite kademelerinde de devam eden ve hızla yayılan bazı tercihler ya da yönelimler göstermektedir ki, cevap pek pozitif değil.
Konuşma eylemine göre daha fazla planlama, kurgu, imla kuralı, bilgi birikimi, sorumluluk ve – özellikle sabır- gerektiren yazma eylemi, şimdilerde yapay zekâ uygulamalarına devredilmiş durumda. Okullarda dönem ödevi mi lazım?, diploma töreninde , herhangi bir açılışta konuşma mı lazım?, ya da bir konuda sunum mu lazım?. Adres belli. Konu başlığı ve içeriği belirle, yükle programa. Yazı hazır.
Peki, rastladığımız örnekler sadece öğrenciler ile mi sınırlı? Maalesef yetişkinlerde de durum çok farklı değil. Çoğu yetişkinde not tutma eylemi çoğunlukla fiziki olarak değil de akıl defterine not tutma olarak gerçekleşiyor. Peki, başarılı oluyor mu? Belki birkaç gün evet ama sonrasında notları yazdığın yede bulmak çok mümkün olmuyor çoğunlukla.
Belki örnek çok klişe gibi olacak ama ağzı olan konuşuyor fakat kalemi olan yazmıyor, yazamıyor.
Buraya kadar yazı ve yazma eyleminin insanlık tarihi sürecindeki tanımı ve öneminin yanı sıra bu konuda ülke insanımızın -özelikle son zamanlarda rastladığımız- tutum ve davranışları ile ilgili örneklemelerde bulunduk.
Peki, okuma eylemi ne durumda?. Bu konuda yapılan istatistikler eminim herkesin malumudur. Diğer birçok ülke insanının okuma alışkanlıkları ilgili istatiksel verileri baz alarak kıyaslandığında tablo yine çok iç açıcı değil maalesef. İstatistiklerde görülen verileri tekrar etmenin gereği yok ama gözlemlediğim daha vahim bir durumu not düşmeden geçmek istemiyorum. Okuma bir tarafa birçok insan, artık kendilerine okunan üç yüz, beş yüz kelimelik metinleri sonuna kadar dinleme sabrı bile göstermiyorlar. Hızlı dönen ve hızla yayılan kısa videoların popüler olduğu günümüz dünyasında, insanların yazı yazmaya ayıracak zamanı ve sabrı kalmamasının yanı sıra okumaya da sabrı kalmamış gibi görünüyor. Sürekli olarak ekran kaydırma alışkanlıklarına bağlı olarak insanların artık uzun videolara bile tahammül edemedikleri, birkaç dakikadan sonra
videoyu değiştirdikleri, hatta sinema filmlerini bile atlatarak izledikleri gözlemlenmiş. Yazma eylemini besleyen en önemli damarlarından biri olan okuma eyleminin kesilmiş olması, yazma eyleminin mazide kalan hoş bir sedaya veya meraklısına lüks bir uğraşıya dönüşmesi kaçınılmaz bir son gibi duruyor. Hızlı dönen ve hızla yayılan kısa videolardan öğrenilen alaca yayın kültürü ve bilgiler, ihtiyaç duyulduğu zamanlarda maalesef imdada yetişmiyor. Hafızalara müracaat edildiğinde kayıtlardaki bilgiler ya karmaşık oluyor ya da oradan gelenler ile yapılan muhabbetler sığ ve kuru gürültüden ileri gidemiyor.
Yazmak başlıklı bu yazımı, sizin adınıza bir soruyu kendime sorarak bitirmek istiyorum.
Bu yazı niye yazıldı? Bu soruya başa dönerek cevap vermek istiyorum. Sanırım en etkili itici kuvvet anlaşılma arzusuydu. Biraz da yaşadığım içsel konuşmaların ağırlığını hafifletmek için hissettiklerimi kâğıda dökmenin huzuru. Ama şu önemli notu düşmeden de bitirmek istemiyorum. Maksadım, kesinlikle buradan ahkâm kesmek, başkalarına yapılan eleştiri üzerinden prim yapmak değildi. Çok sık rastlanan bazı durumlara projeksiyon tutmaktı.
Aziz Yalı
























































Aziz Bey,Çok sade, yalın keyifli bir yazı ?Her paragrafına katılıyorum.Kaleminize sağlık ?
Hocam yine çok yerinde bir durum tesbiti yapıp, farkındalık oluşturmuşsunuz.Teşekkürler...