ALLAHTAN BAŞKA İLÂH YOKTUR

ALLAHTAN BAŞKA İLÂH YOKTUR

Yüce Allah Kur’anda: “İlâhınız bir ve tek olan Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmet eden ve bağışlayandır.” (Bakara-163) buyurduğu gibi ilahımız; bir ve tek olan eşi ve benzeri olmayan Allah’tır ve O’ndan başka ilâh yoktur. Ve biz mü’minler bunu; “Lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilâh yoktur) sözüyle yani “Tevhid” kelimesiyle tasdik ederiz. Tüm ilahi dinlerde dinin ilk iman ilkesi budur

Dünyada var olan hiçbir şey kendiliğinden olmamıştır, oluşmamıştır. Her şeyin bir yapanı ve ustası olduğu gibi bizi ve içinde yaşadığımız Evreni, Dünyayı, Semâ’yı, Güneş’i, Ay’ı ve Gezegenleri ve Evrende varolan herşeyi yaratan bir yaratıcı vardır. işte O, eşi ve benzeri olmayan, bir ve tek olan Yüce Allah’tır. Ve O’ndan başka yaratıcı ilah yoktur. O, doğmamış ve doğurulmamıştır. Eşi ve benzeri yoktur. Bizlere rızkı veren O’dur, O’ndan başka rızkı veren yoktur. Gizli ve âşikâr her şeyi tüm mahiyetiyle bilen ancak O’dur. O, dilemeden hiçbir şey olmaz. O dilemezse insan nefes dahi alamaz. “De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?” (Mülk-30) Hükümleri koyan ve düzeni sağlayan O’dur. Haramı ve helâli belirleyen O’dur. İnsana akıl ve ilmi veren O’dur. Akıl sahibi her insan, Allah’ın varlığını ve birliğini ve O’ndan başka ilah olmadığını O’nun yarattığı sayısız varlıkların, nimetlerin ve eserlerin mevcudiyetine bakarak kolayca anlar ve O Yüce Allah’ın varlığına ve O’ndan başka ilah olmadığına inanır.

Geçmişte ilim meclislerinde Felsefi münazaraların (tartışmaların) yapıldığı bir dönemde varlıkların yaratılmasıyla ilgili bir tartışmaya Ebû Hanife de davet edilir. Ebû Hanife daha genç yaştayken ilmî yönden herkesi büyüleyen büyük bir zekaya ve dehaya sahipti. O, münazara’ya biraz geç gelir, orada bulunan materyalist (madde) görüşlü ateist biri, Ebû Hanife’nin geç gelişini fırsat bilerek ve onunla alay ederek şöyle der: “Ne oldu? Geç kaldın, yoksa Rabbin Allah sana yol mu bulamadı?. Bu mantıksız söz karşısında Ebu Hanife ona şu cevabı verir; “Yok, öyle olmadı. Ben buraya gelirken büyük bir nehirden geçmek zorunda kaldım. Köprü yoktu. Ormandan ağaçlar kesildi, benim için Sal (kayık) oldu, ben de ona bindim nehri onunla geçebildim. Onun için biraz geç kaldım.” der. Onunla alay etmek isteyen kişi hemen ileri atılarak. “Olur mu öyle şey, hiç ağaçlar kendiliğinden kesilebilir mi, kendiliğinden “Sal” olabilir mi? Bizimle alay mı ediyorsun? deyince. Ebu Hanife taşı yerine kor ve şöyle der; “Öyleyse biliniz ki, bu kâinat da, dünya da bizler de kendiliğimizden olmadık. Bizi ve bu kâinatı ve bu kainatta varolan herşeyi yaratan mutlak biri var. O da eşi ve benzeri olmayan, bir ve tek olan Yüce Allah’tır.” Bu defa da O kişi Ebû Hanifeye şöyle der: Peki öyleyse, O Allahı bize göster de görelim.” Ebû Hanife şöyle der: “Tamam. Önce siz bana aklınızı gösterin, ben de size Allahı göstereyim.” Ve onlar susar kalırlar. Böylece Ebû Hanife karşıt görüşlü muarızlarını bir kez daha kendi sözleriyle mağlub eder.

Evet dostlar, bizler insanların aklını göremeyiz ama insanların yaptığı ve ürettiği şeylerin mevcudiyetine bakarak insanların aklının olduğunu hemen anlarız ve kabul ederiz. Öyle değil mi? Aynı şekilde; bizler dünya gözüyle Rabbimiz Allahı göremeyiz ama Arz ve Semâda yaratılmış olan binlerce birbirinden güzel ve muazzam eserlerin ve nimetlerin mevcudiyetine bakarak aklımızla ve mantığımızla onları yaratanın Allah olduğunu hemen anlarız. Ayrıca Evrenin ve evrendeki herşeyin belli bir düzen ve âhenk içinde olmasına bakarak da Rabbimiz Allahın varlığını ve O’ndan başka bir ilah olmadığını hemen anlarız. Çünkü Rabbimiz Allah Kur’anda: “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Biliniz ki, Arş’ın Rabbi olan Allah, onların niteledikleri şeylerden yücedir.” (Enbiya-22) buyurduğu gibi eğer Evrende Allahtan başka ilahlar olsaydı Evrenin ve yer yüzünün düzeni ve âhengi bozulurdu. Ve bilz biliriz ki, Evrende ve Dünyada bir düzen ve ahenk içinde hayat bulan canlı ve cansız binlerce varlık Allah’ın varlığına ve birliğine şahitlik eden birer delildir, kanıttır. Bu nedenledir ki, Rabbimiz Allah Kur’anda: “Sizin ilâhınız, yalnızca Allah’tır ve O‘ndan başka ilâh yoktur. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.” (Tâha-98) buyurduğu gibi akıl sahibi olan bizler, Rabbimiz Allah’ı göremesek de O’nun varlığını ve birliğini ve yüceliğini O’nun yarattığı binlerce canlı ve cansız varlığın var oluşundan anlarız ve kitabımız Kur’anda Rabbimizin emri ve öğütleri doğrultusunda yalnızca O’na inanırız ve yalnızca O’na ibadet eder, yalnızca O’ndan isteriz ve yalnızca O’na kulluk eder ve yalnızca O’na şükrederiz. İmanınz kavi, ibadetleriniz makbul, ameliniz salih, ömrünüz sağlıklı, huzurlu ve feyizli olsun”

Cumanız mübarek olsun!

(muallimosman)