HAYAT, KIRKINDAN SONRA DEĞİL, FARKINA VARINCA BAŞLAR
Hayat, çoğu zaman, bir “bekleme odası” gibi algılanır.
“Kırkına gelince…”
“Emekli olunca…”
“Şunu başarınca…” diye düşünülen, ama bir türlü başlamayan bir yolculuk.
Ama gerçek şu ki, hayat, kırkından sonra başlamaz. Hayat, farkındalığından başlar.
Farkında olmak, yaşamakla aynı şey değil. Çoğumuz, yıllarca “yaşıyoruz” zannederken, aslında sadece “nefes alıyoruz”.
Günler, haftalar, aylar geçer, ama biz hala aynı noktadayız. Neden?
Çünkü farkındalığımız, bir türlü uyanmaz.
“Bir gün” diye bekleriz, “şartlar uygun olduğunda” diye erteleriz. Ama o “bir gün” hiç gelmez.
Hayat, aslında bir seçimdir. Bugünü yaşamak, şu anı fark etmek, etrafındaki güzellikleri görmek. Kırk, elli, altmış…
Bu sayılar, sadece birer rakam.
Asıl yaş, içindeki farkındalık.
Düşünün: Kırkını geçmiş bir insan, hala “keşke”lerle dolu.
“Keşke şunu yapmasaydım…”
“Keşke bunu başarsaydım…”
Ama farkındalığı yakalayan biri, “Bugün yapacağım!” der.
Bugünü, en değerli an olarak görür.
Hayat, bir “şartlar” meselesi değil, bir “tutum” meselesidir.
Farkında olan, her anını yaşar.
Zorluklar, başarısızlıklar, kayıplar…
Bunlar, hayatın bir parçası.
Ama asıl önemli olan, bunlara nasıl baktığınız.
Bugün, şu an, bu dakika…
Farkında olun.
Yaşayın.
Çünkü hayat, beklediğiniz gibi gelmeyecek. Hayat, yaşadığınız gibidir.
Farkındalığınızı uyandırın, hayat başlasın.

























































Yorum Yazın