Reklamı Geç
Yükseliş
Mehmet Akçay Petrol
Güneş Güzellik
Hatay
BIST10.914
DOLAR42.1008
EURO48.4266
ALTIN5372.0
BTC/USD101726.74
HÜLYA İSKİFOĞLU

HÜLYA İSKİFOĞLU

Mail: [email protected]

İÇ KONUŞMALAR

 

İÇ KONUŞMALAR;

 

Nörolojik bir bozukluk gibi yaşam. Toplumlar çok eski tarihlerden beridir dejavu etkisinde…

Olaylar, daha öncekinden üst versiyonla hep bir dahasında güncel şekliyle karşımıza çıkıyor hissini veriyor. Tek düzelikten gelen sıkılmanın eşliğinde yasaklanan bilgelik ağacını talan edercesine çiğniyoruz bütün yasakları… Maddeden manaya bir yolculuk ile düşüyoruz bütün mertebelerden ölümlülüğe, ölüme…

Modern zamanlarda evriliyor tek tek arzular. Kulluk gereği toplumsal kavrayış ve düşünceler, zihinsel eylemler üzerinde etkili olmaya devam ediyor. İdeolojilerin, varoluşun özü olan bağımsızlığa hükümsüzlüğünü, hakikatin belirsizlik değil, daima bir planın ürünü olduğunu idrak ediyoruz hep birlikte. Uygunluğa göre sınıflanıyor tek tek amaçlar.

İnanç geliştirdiğimiz veya amaçlara uygun dayatılan her bilgiyi din olgusu ile özdeşleştiriyor, aynılık bakımından karşılaştırdığımız bilim ve dini birbirinden indirgiyoruz. Yamalı dayatmaların artık hiçbir işe yaramayacağını, zihinsel işlemlerin ve değişen zamansal verilerin algı ve sonuçlarının hiçbir zaman kesinlik içermeyeceğini bile bile bilimin yanlışlanabilirliğine, dinin ise yanlışlanamazlığına kanaat getiriyoruz. Ve imanla, böylesi inanmanın batıl bir inanç olup olmayacağını sorguluyorum içimden...

Artarak boy gösteriyor yine toplumsal anomi. Kaygının ortadan kalkması ile birlikte menfaatperestleri özgür kılan dünyada, giderek artıyor hak ihlalleri.

Sosyal toplum değil, kölesel toplum arzulayan küresel yönetim; toplumsuz sözleşme ile doğal yaşam haklarını ihlal ederek, yapay yaşam lütufları ile yeni dünya düzensizliğini dizayn ediyorlar!..

Milyonlarca fikrin, milyarlarca düşüncenin olduğu bir sistemde, öğrenme ve öğretmeyi amaçlayan her bildirim, tehdit ya da eleştiri olarak algılanıyor yine.

Yine haykırışın çığlığı, sessiz gerçekleşiyor herşeye razı kaderci toplumlarda. Dolunayın etkileri devam ediyor. Ayağını denk alıyor toplum, hızla artan şiddet ve kadın cinayetleri ile birlikte ataerkil anlayışın geldiği son noktada...

Kültürel formların araçsallaştığı hiçbir ideolojiye değer vermiyorum artık.

Anne ile kız arasındaki zor ilişkiyi anlatıyor Freud. Algıyı yönlendirmek yerine, eğitme ve geliştirme sorumluluğu olduğunu kavrayamayan kitlesel izleyiciye erişen tek kaynak kanallar; gidişatın, olan olağanların, nereye varacağını tartışıyor.

Youtube doktorları en iyilerin iyisini anlatıyor, seçim hakkını yine bize bırakarak. Kimileri İbn-i Sina’nın dinden çıkıp çıkmadığının fizibilitesini yaparken; kimileri tüm bu olanlara karşı güçlü bağışıklık için önerilerde bulunup ip uçları veriyor …

Cezalar yağıyor mühürlenmiş gözlere… Ucuz tatil peşinde kimileri. Kimileri yapay zekâ ile geleceğe hazırlıyor kendini. Güvenli ödeme seçenekleri ile birbirlerine hediye alıyor sevgililer.

Insan değerinin düşürüldüğü dünyada, altın yükselişe geçmişmiş.

Maaşlara seyyanen ZAM yapılır mı bilmem ama; kuantım dolanıklığının insana olan etkisini ölçüp bulmuşlar, bu ölçüsüzlükte nitelik içermeyen arafta ortalamalarla…

Bütün bunlar olurken medeniyetin esaslarını konuşan efendiler de var arenada.

Burası dünya! Cennetten (mertebeden) düşmüş, herkesin her şey olduğu yerdeyiz. Medeniyet hırıltıları geliyor tek dişli canavardan. İnsanlığın sınavını veriyoruz yine topyekûn. Liyakatin öneminin yittiği yeryüzünde hiç bir şey eskisi gibi değil artık. Küresel sinyallerden alınmış kararların uygulanırlığını idrak ve uyumlanmanın maruziyetindeyiz.

Dünyanın altını üstüne getiren altların üst, üstlerin alt olduğu bu yeni düzensizliğin dizaynında, zincire vurulmuş köleler misali olmayacak şeyleri izliyor gözlerimiz. Çiğ çiğ yutturulanların hazımsızlığına şifa ararcasına, ağzında bir zarf ile bir kuş uçuyor penceremden...

Halka hizmetin güce hizmete dönüştüğü yeni düzensizlikte olmayacak şeyler oluyor yine. İçimize sinmeyecek kabuller, kabul olmayacak duaya aminler yükseliyor hep bir ağızdan göz göre göre...

Hiçbir şey olmuyormuş gibi oluyor her şey. Aldığımız nefesin kıymetini bildiriyor bir cellat, hammaddesi oksijen bir sehpayı altımızdan çekerek...

Hiçbir şey olmuyor gibi mi her şey?... Ağzından kuş tutuyor bir çocuk karanlıkta... Kim bilir! Daha kaç kalem tükenir, kaç satır içimize gömülür cümleler...

Günahı legalize eden vaftizler gibi, mutluluk felsefesi anlatıyor Epikur. Sudan ucuz diploma pazarında... kaç pikselle çözünür bu gerçeklik?.. Etik, çürümeye terkedilmiş raflarda... menfi yaptırımlara gebe farklılaşmış ambalajlar lütufmuş gibi sunuluyor. Olmayacak şeyler oluyor yine... Tanrı’yı taklit ediyor krallar...

Akla karşı savaş açan her doktrinin, ona karşı direnmekte güçlük çektiğine şahit oluyoruz. Bin kilometre uzak mesafelerden adrese teslim ölümler, baskılanan insani özgürlükler, cazipleştirilen kölelikler inşa oluyor.

Kabul görülmeyen bir gerçekliğin meşruiyetine ihtiyaç duyuluyor. Güneşe hasret gölgesinden başını kaldıramayanlar, sahte sözlere samimiyetsiz alkış tutuyorlar. Kimilerinin şahikası alçaklık, haddini aşmayı ihmal etmiyor tevazuyu suistimal eden kimileri...

Şiddetli bir depremde refleksini kaybetmiş bir toplumun bozulmuş dengesinde, dengeden bahseden Zilzal ayeti geliyor aklıma... Ölümün her gün seyrettiği dünyaya ehemmiyet; zıddıyla var olan bir dengenin akıl almaz kabulsüzlüğü, ısrarcı bir inadın boşluğu gibi...

Hâsılı kelam, olağan üstü bir halde ağzımızı kapatmayı öğrendik hepimiz. Azrail’le cedelleşiyoruz yine…

Dejavu olmadan yeni dünya düzenini ve anlayışını kavramaya çalışıyoruz iç konuşmalarla...

Kim dinler dokuz köyün yolcusunu…

Burası Dünya!

Mavi boncuk dağıtıyor eskilerden bir şarkı.

Tevekkül ve tefekkür ile maddeden manaya susuyoruz yine hep bir ağızdan inzivayla…

 

 

Diva Otel

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Yükseliş