KÜRESEL LGBT DAYATMASI VE TOPLUMSAL YIKIMIN KODLARI
ASLIHAN TOKSOY
Son yıllarda LGBT gündemi yalnızca bireysel bir tercih meselesi olmaktan çıktı. Bugün gelinen noktada, küresel ölçekte yürütülen propaganda çalışmaları; aileyi, dini değerleri ve genç nesillerin kimliğini doğrudan hedef alan bir kültürel dönüşüm projesine dönüşmüş durumda.
Birçok uzman ve kanaat önderine göre, kültürel yozlaşmayı tetikleyerek aile yapısını zayıflatmakta ve özellikle İslam toplumlarında köklü dini değerleri hedef almaktadır.
Küresel Sermaye Gücüyle Büyüyen Bir Dayatma
Dünya çapında dev şirketlerin LGBT içerikli kampanyalara milyarlarca dolar harcaması tesadüf değil. Hollywood yapımlarından, Netflix dizilerinden moda markalarının vitrinlerine kadar hemen her yerde aynı mesaj pompalanıyor.Geleneksel aile yapısının dışında bir yaşam biçimi normalleştiriliyor. Bu süreç, bireysel özgürlük söylemleri altında, aslında nesil planlamasına müdahale eden bir stratejiye işaret ediyor.
Sosyal medyanın her alanını saran, dijital platform içeriklerini adeta ele geçiren bu akım, genç nesillerin bilinçlerini şekillendirmeye çalışıyor. Küresel sermayenin desteğiyle LGBT propagandası dünyanın dört bir yanında gençleri hedef almakta; sözde “özgürlük” söylemleri altında nesil planlamasına müdahale edilmektedir. Bu süreçte, evlilik teklifleri, sevgili hayatları ve “romantik hikâyeler” pompalanarak gençler özendirilmekte, aile yapısının altına adeta dinamit yerleştirilmektedir.
Küresel sermaye, LGBT dayatmasını adeta bir “pazar ürünü” haline getirmiş durumda. 2023 yılında yalnızca ABD’de LGBT içerikli medya ve reklam harcamalarının 8 milyar doları geçtiği raporlandı. Dünya devi markaların “Pride” koleksiyonlarıyla satışlarını artırması, meselenin yalnızca hak arayışı değil aynı zamanda ticari bir stratejiye dönüştüğünü gösteriyor.
Netflix ve Disney+ gibi dijital platformlarda son 5 yılda yayınlanan gençlik dizilerinin %40’ında LGBT karakterlere yer verildiği biliniyor. Bu oran, 2000’li yılların başında yalnızca %5 düzeyindeydi. Bu artış, bilinçli bir içerik planlamasının göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Uzmanların Dikkat Çektiği Tehlike
Sosyologlar, gençlerin yoğun şekilde LGBT içeriklerine maruz kalmasının, zamanla algı dünyasında kaymalara yol açtığını belirtiyor. Psikologlar ise ergenlik döneminde yaşanan kafa karışıklıklarının bu propagandalarla daha da derinleştiğine dikkat çekiyor. Din âlimleri açısından bakıldığında ise bu süreç, İslam’ın aileye verdiği kutsallığın ve neslin korunması ilkesinin doğrudan hedef alınması anlamına geliyor.
Onur Ayı”nın Gerçek Yüzü
Dünya genelinde her yıl Haziran ayında kutlanan “Onur Ayı”, dışarıdan bakıldığında özgürlük ve eşitlik söylemleriyle süslenmiş gibi görünüyor. Oysa bu renkli yürüyüşler, sponsorlu kampanyalar ve sosyal medya akımları, toplumlara normalleştirme stratejisinin bir parçası olarak sunuluyor. Arkasında küresel sermayenin desteği bulunan bu girişimler, kültürel bir dönüşümü dayatıyor.
Ailenin ve Değerlerin Çöküşü
İslam inancına göre aile, nikâh ile kurulan kutsal bir müessesedir. Neslin korunması ve ahlaki değerlerin devamlılığı toplumsal barışın temeli olarak kabul edilmektedir. LGBT dayatması ise bu yapıyı yıkarak fıtrata aykırı ilişkileri teşvik etmekte, gençlerin manevi değerlerden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Din âlimleri, bu sürecin İslami kimliği zayıflatmayı amaçlayan bir küresel proje olduğunun altını çiziyor. Küresel LGBT terörü, sermaye gücünü de arkasına alarak sosyal medyadan dijital platformlara, eğitimden reklamlara kadar her alanda etkisini artırıyor. Aile yapısını hedef alan bu dayatmanın toplumların geleceğini tehdit ettiği açıkça görülüyor. Geleneksel değerlerin korunması, devletlerin net tavır alması ve genç nesillerin bilinçlendirilmesi bu sürece karşı en önemli savunma hattı olarak gösteriliyor.
Toplumsal değerlerin korunması yalnızca devletin değil, ailelerin ve bireylerin de omuzlarında. Eğitimden medyaya, sivil toplumdan günlük yaşantıya kadar her alanda daha bilinçli bir duruş sergilenmesi gerekiyor. Aksi halde, Peyami Safa’nın yıllar önce uyardığı gibi, “Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur. Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfi olacaktır.
























































Yorum Yazın