Reklamı Geç
Mevlüt Yanmaz Bungalov
Güneyler
Yükseliş Koleji
bahar home mehmet taze kırıkhan
Hatay
BIST11.294
DOLAR42.9259
EURO50.6303
ALTIN6250.5
BTC/USD87446.217
Gamze Arslan

Gamze Arslan

Mail: [email protected]

Öpüşünce Travma Geçer mi, Cinsel İlişkide DNA Kalır mı? Bilim Ne Diyor?

 

Öpüşünce Travma Geçer mi, Cinsel İlişkide DNA Kalır mı? Bilim Ne Diyor?

 

 

Son zamanlarda sosyal medyada sıkça dolaşan bir iddia var: “Birini öptüğünde 6 ay onun travmalarını alırsın.Cinsel birliktelikte ise DNA’sını taşırsın.” Kulağa çarpıcı geliyor.

Ama durup sormamız gereken soru şu: Bu gerçekten bilgi mi, yoksa korku üreten bir hikâye mi? Bilim bize şunu söylüyor: Öpüşme sırasında tükürükle bazı mikroorganizmalar geçebilir.

Evet, grip olabilirsin. Ama birinin çocukluk travmasını, korkularını ya da hayat yükünü hücresel olarak almazsın. Cinsel birliktelikte sperm DNA içerir.

Ancak gebelik oluşmadıkça bu DNA vücutta kalıcı değildir. Bağışıklık sistemi günler içinde temizler. Yani “partnerinin DNA’sını taşırsın” iddiasının bilimsel bir karşılığı yoktur.

Peki insanlar neden böyle hissediyor?

Çünkü yakınlık, bedenimizde bağlanma hormonlarını harekete geçirir:

oksitosin, dopamin…  Yani sadece beden değil, zihin ve kalp de bağ kurar.

İlişki derinse ya da yaralayıcıysa, ayrıldıktan sonra bile bir yük taşıyor gibi hissedebilirsin. Ama bu DNA değil; duygusal hafıza ve bağlanma izidir.

Uzun süreli birlikteliklerden sonra bazı insanlar “Bedenimde hâlâ onu hissediyorum” der.

Bu his, karşı tarafın bedende kalmasından değil; Sinir sisteminin, kas hafızasının ve zihnin oluşturduğu duyusal bir izden kaynaklanır.

Beden tekrar eden teması öğrenir. Temas bittiğinde bir süre kendi kendine o hissi üretmeye devam edebilir.Gerçek olan histir; ama kaynağı bedendir, başkası değil.

 Burada asıl farkındalık şudur:

İnsanı kirleten şey temas değil,sınır koymadan ve kendini korumadan yaşanan bağlanmalardır.

Bilgi diye sunulan her söz hakikat değildir. Korku üreten her anlatı bizi bilinçlendirmez; sadece ürkütür.İlişkilerde dikkatli olalım, evet.

Ama bilimi bırakıp efsanelerle kendimizi suçlamayalım. Çünkü insan, dokunduğuyla değil;anlam yüklediğiyle taşır. Ve cesurca söyleyelim: İnsanları “öpüşürsen travma bulaşır” korkusuyla değil,sınır, bilinç ve öz-değerle koruruz. Şöyle de diyebilir miyiz?

Atalarımız boşuna dememiş: “Üzüm üzüme baka baka kararır.”

Uzun süre aynı insanla yan yana olmak, aynı ortamı solumak, aynı duyguların içinde yaşamak…Zamanla birbirinize benzemeyi çok olası kılar.

İş yerinde, evde, ilişkide bunu görürüz:

Konuşma tarzı değişir, tepkiler benzeşir, hatta mimikler bile.

Bu yüzden, uzun süreli bir ilişkiden sonra

karşındakinin yaşadığı yükleri “hissediyor gibi” olman mümkündür.

Ama bu, onun travmasının sana geçmesi değildir. Bu; empati, yakınlık ve birlikte yaşanmışlığın izidir.

İnsan, temasla değil; yan yana kalmakla, paylaşmakla, etkilenmekle dönüşür.

Yani mesele DNA değil, aynı hikâyenin içinde uzun süre durmaktır.

O yüzden tekrar söyleyelim:Korkmamız gereken öpüşmek ya da temas değil,kendi sınırlarımızı kaybedecek kadar farkındalıksız bağlanmaktır.

Bilinç varsa, temas kirletmez. Ama bilinç yoksa, en masum yakınlık bile insanı kendinden uzaklaştırır.

Farkındalık kazanmak, sınırlarını güçlendirmek ve

en önemlisi kendinle gerçekten tanışmak için

Instagram’da seni bekliyorum:

@gamzeilefarkindalik

Çünkü insanı korku değil, bilinç dönüştürür.

Gamze Arslan

Beslenme & Yaşam Farkındalık Koçu

 

 

Diva Otel

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Güneyler