Reklamı Geç
Mevlüt Yanmaz Bungalov
bahar home mehmet taze kırıkhan
Güneş Güzellik
Güneş Güzellik
Hatay
BIST11.342
DOLAR42.8044
EURO50.1756
ALTIN5972.2
BTC/USD88277.711
Gamze Arslan

Gamze Arslan

Mail: [email protected]

Sosyal Medyayı Bıraktım: Zihnimdeki Dağınıklık Ortaya Çıktı

Sosyal Medyayı Bıraktım: Zihnimdeki Dağınıklık Ortaya Çıktı


Bir haftalık ekran molasının iç dünyamda açtığı perde

Yaşam ve farkındalık koçu olarak, önce kendimde deneyip dönüştürdüğüm her şeyi; ilhamını ve dersini alarak okurlarımla paylaşmayı seviyorum.
Bilginin ve erişimin bu kadar arttığı bir çağda yaşıyoruz.
Bir tuşla her şeye ulaşabiliyor, birkaç saniyede onlarca fikrin, görüşün ve yorumun içinde kalıyoruz.
Mesleğim gereği Instagram’ı yoğun kullandığım bir dönemde, özellikle reels videoların nasıl bir “bilgi seli”ne dönüştüğünü daha yakından fark ettim. Aynı konuda ardı ardına konuşanlar… Alimler, din adamları, psikologlar, koçlar… Herkes bir şey söylüyor.
Ortaya çıkan şey ise çoğu zaman bilgelik değil; kafa karışıklığı.
İnsan, bildiğini unuturken; yeni bilgiyi almaya ya da uygulamaya çalışırken zihninde ağır bir yük taşımaya başlıyor.
Ne doğruydu?
Kime güvenmeliydi?
Hangisi gerçekten ona aitti?
Bilgi arttıkça yön bulmak kolaylaşmıyor, tam tersine…
Zihin kalabalıklaşıyor.
İç ses kısılıyor.
Ve insan, fark etmeden kendinden uzaklaşıyor.
Bu kadar bilgi sizce de çok değil mi?
Yaşam amacımız bu kadar netken; iyi bir insan olmak, anlamlı yaşamak, sevmek, üretmek ve iz bırakmakken…
Bu bilgi, bu ses, bu yoğunluk neyin nesi?
Peki biz bu kalabalığın içinde ne yapacağız?
Kime kulak vereceğiz?
Neyi alıp, neyi bırakacağız?
Her gün “daha iyisi”ni fısıldayan onca içerik arasında,
“Ben ne istiyorum?” sorusunu sormaya hâlâ vaktimiz kalıyor mu?
Yoksa fark etmeden, başkalarının doğrularıyla şekillenen,
başkalarının hayatına özenen,
kendi yolunu kaybetmiş birine mi dönüşüyoruz?
Tasavvufla ilgilenen bir koç olarak kendime sıkça şu soruyu soruyorum:
Biz neyi, neden yapıyoruz?
Kur’an-ı Kerim’de geçen sureleri belli sayılarda okuma ritüelleri mi dersiniz…
Tasavvufta aktarılan tekrarlar mı…
Yoksa bugün “enerji çalışması” adı altında sunulan modern dini pratikler mi…
Hepsi aynı kapıya mı çıkıyor, yoksa biz artık kapıları da mı karıştırıyoruz?
Kime özeniyoruz?
Bir âlime mi, bir mürşide mi, bir fenomen hocaya mı,
yoksa birkaç saniyelik bir videoda karşımıza çıkan herhangi birine mi?
Bu kadar sık ve bilinçsiz tekrarın bize gerçekten faydası ne?
Kalbimizi mi arındırıyor,
yoksa sadece zihnimizi mi oyalıyor
Bir yanda sirke, taş, tuz ritüelleri…
Öte yanda ilişkilere, bağlara, kopuşlara dair sayısız “çalışma”.
Üstelik bunların çoğu, bu toprakların inancını, kültürünü, ruhunu hiç hesaba katmadan sunuluyor.
Ve insan ister istemez şunu soruyor:
Biz ne yaşıyoruz?
İnanç mı?
Arayış mı?
Yoksa sadece tutunacak bir şey mi?
Henüz davranışlarımızı değiştirebilmek için gerçek bir çabamız yokken…
Henüz kendimizi dönüştürme arzumuz ve kendi kusurlarımızı görebilme cesaretimiz yokken…
Kendimizle tanışmadan,
kendimizle yüzleşmeden,
kendi farkındalığımızı inşa etmeden…
Bu tarz ritüellere sarılmak,
başkalarını değiştirmeye yönelik çalışmalar yaptırmak ne kadar faydalı olabilir,
durup düşünmek isterim.
Çünkü insan kendine dokunmadan,
hayatına gerçekten dokunamaz.
İç dünyasıyla yüzleşmeyen birinin,
dış dünyayı dönüştürme çabası,
çoğu zaman sadece bir kaçış oluyor.
İşte ben de tam bu noktada kendime şu soruyu sordum ve bir haftalık bir sosyal medya inzivasına yöneldim.
Son zamanlarda ruhum bunu çok arıyordu.
Kendimi sık sık inziva hâllerinde buluyordum.
Çünkü biliyordum ki bir dönüşüm yolculuğundayım.

İnsanlara bir şeyler öğreten, onlara farkındalık sunan biri olarak;
aslında onlarla birlikte ben de yeniden, yeniden güncelleniyordum.

Aynı yerde durmayı sevmeyen bir koçum.
Kendimde bir şeyi değiştirmeden,
kimseye gerçekten fayda sağlayamayacağıma inanan bir koç…
Deneyimlemediğim bir şeyi anlatmayan,
yaşamadığım bir dönüşümün bilgisini aktarmayan,
hatta yazısını bile yazmayan bir koç.
Hayat metodum hep bu oldu.
Her şeyin çok olduğu bu çağda,
kendi bildiklerimi bile sorguladığım bir döneme girdim.
Durup düşündüm.
Kendime sordum:
Değişmeli miyim?
Cevabım netti: Hayır.
Bu bilgileri almaya devam etmeli miyim?
Ona da cevabım hayır oldu.
Çünkü aklım artık ikna olmuyordu.
Zihnim doymuştu.
Herkesin bilgi verdiği bir yerde,
benim zihnim bilgiye kapanmayı seçti.
Bu yazıyı okuyan sen…
Ben…
Ve biz…
Hepimizin fıtratı belli.
Yolunu kaybetmiş olabilirsin.
Bir arayışın içinde savruluyor olabilirsin.
Bu çok insani.
Ben, tasavvufu büyüklerimizin nasihatlerinden ve hikmetinden beslenerek yaşamayı seçen biriyim.
Hayatımı da bu çizgide yürütmeye gayret ediyorum.
Naçizane tavsiyem şudur:
Peygamberimizin hayatı ve Kur’an-ı Kerim, bizler için en sahih yol göstericidir.
Bunun için ne Instagram’a ihtiyacımız var,
ne TikTok’a,
ne Facebook’a,
ne de birkaç saniyelik videolarda sunulan hazır reçetelere…
Aradığımız yön, zaten elimizin altında.
Kalbimizin en derin yerinde.
Benim amacım;
insanlara yeni bilgiler yüklemek değil,
onların zaten sahip olduğu hakikati fark ettirecek bir bilişsel açılım sağlamaktır.
Çünkü bazen insanın ihtiyacı olan şey,
daha fazlası değil…
aslına dönmektir.
Kendimle birlikte çıktığım bu inziva yolculuğunun sonunda şunu gördüm:
Daha çok kaydırmaya değil,
daha çok okumaya ihtiyacımız var.
Önce kendimi,
sonra da sizi bu çağrıya davet ediyorum.
Ekranı değil, satırı izlemeye…
Gürültüyü değil, anlamı duymaya…
Çünkü insan, okudukça derinleşir.
Kaydırdıkça değil.

Gerçek ve hakikat bu kadar yakınımızdayken,
kısa videolara sıkıştırılmış reçetelerin
gözlerimizi ve kalplerimizi kör etmesine izin vermeyelim

Sen ne düşünüyorsun?
Katılıyor musun, yoksa başka bir yerden mi bakıyorsun?
Gel, yorumlarda;
farkındalıkta ve hakikatte buluşalım.

Gamze Arslan
Beslenme Yaşam ve Farkındalık Koçu

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
bahar home mehmet taze kırıkhan