CİMRİ DEĞİL CÖMERT OLALIM Kİ,
MALIMIZ ve SERVETİMİZ CEHENNEM ATEŞİMİZ OLMASIN
Yüce Allah Kur’anda: “O Allah, hanginizin daha güzel şeyler yapacağını sınamak için hayatı ve ölümü yaratandır.” (Mülk-2) buyurduğu gibi Rabbimiz Allah, bizlere ihsan ettiği mal, mülk, servet, makam, mevkî, ömür...v.s. gibi nimetlerden Allah için infak ve ihsan ettiğimiz şeylere bakarak Allaha olan samimiyetimizi, kulluğuumuzu ve cömertliğimizi test eder. Ancak, insanların çoğu infak ve ihsan konusunda cimri davranır ve gerektiği şekilde infak ve ihsanda bulunmaz ve maalesef bu imtihanı kaybedenlerden olur. İnsanların çoğu dünyaya olan aşırı hırsı nedeniyle ömürlerini mal, mülk, makam, mevkî ve servet elde etmek ve onlarla övünmekle geçirirler. Bu bağlamda mal, mülk, servet, makam, mevkî ve güç elde etme hırsı insanı dünyaya öyle bağlar ki, insan âdeta malın, mülkün, paranın, makamın ve servetin kölesi ve koruyucusu haline gelir. ‘Daha çok malım olsun!.. Daha çok itibarım, gücüm olsun!... Daha çok servetim olsun.” hırsı ve isteği insanı Allaha kulluktan, ibadetten ve sâlih amel işlemekten alıkor. insanı Allaha karşı cimrileştirir. Halbuki onlar bilmezler ki, geçmişte malı ve mülkü, zenginliği, gücü ve servetiyle üstünlük taslayan, kibirlenen, büyüklenen, şımaran ve cimrileşen ve azgınlaşan pekçok insan ve kavim Allahın azabına uğramış ve helak olmuştur. Malları ve mülkleri, servetleri ve güçleri, onları Allahın azabından ve Cehennem ateşinden kurtaramamıştır. Mal ve servetin insana üç türlü tuzağı vardır. Bunlardan biri; onları elde etmek için her türlü haramın, hilenin ve haksızlığın meşru görülmesidir. Halbuki Allah bu konuda insanları şöyle uyarır: “Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Bile bile insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malların bir kısmını idarecilere rüşvet olarak vermeyin.” (Bakara-188) Mal, mülk ve servetin ikinci tuzağı ise; insanı Allahı tefekkür etmekten ve O’nu anmaktan, O’nun emirlerine ve öğütlerine uymaktan ve sâlih amel işlemekten alıkoymasıdır. Yani insanın dünyaya dalması, âhireti ve Allahı unutmasıdır. Rabbimiz Allah Kur’anda bu konuda insanları şöyle uyarır; “Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allahı anmaktan alıkoymasın. Kim böyle yaparsa bilsin ki, onlar zarara uğrayanlardır.” (Münafikûn-9) Malın ve mülkün, makam ve servetin insana kurduğu üçüncü tuzak ise: Kazanılan mal ve servetin, güç ve zenginliğin insanı kibir ve gurura sürüklemesidir. Mal ve servetin bir üstünlük ve övünç vasıtası olarak görülmesi ve ona sıkı sıkıya bağlanılmasıdır. Bu bağlamda; mal, mülk ve servet bazı insanları öyle kibirlendirir, öyle büyüler ki, onu başkalarıyla paylaşmak istemez, onlardan bir kısmını ihtiyacı olanların iyiliğine infak etmek istemez. Allah için insanlara infak etmekte cimri davranır. Çünkü kendisini malıyla, servetiyle ve zenginliğiyle insanlardan hep üstün görmesi buna mani olur. Halbuki o rızıkları, o nimetleri kendisine veren Allah cömerttir ve cömert olanları sever. Ama insanoğlu bunu bilmez, bilmek istemez veya anlayamaz.. Geçmişte peygamberimiz adına Sâlebe’den zekat istemeye gelenlere Sâlebe şöyle demişti: “Onları Muhammed mi kazandı ki, benden zekat istiyor!” İşte insanların pek çoğu bu gün bu düşüncededir veya bu gaflettedir. İnsanların pekçoğu sahip oldukları şeylerin Allahın kendisine bir lütfu olduğunu unutur da onları hep kendi gücüyle kazandığını sanır. Onları Allah için infaka yanaşmaz ve onları sıkı sıkıya elinde tutar. Onlar sahip olduklarıyla hep çaka satarlar, kibirlenirler, övünürler ve böbürlenirler ama sâlih amel işlemekte cimri olurlar.. Halbuki Yüce Allah Kur’anda bu konuda insanları şöyle uyarır: “Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerle iyilik yapmakta cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O, kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına (ateş olarak) dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allahındır. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Âli imran-180) Bazı insanlar da çok hacca gitmeyi çok umreye gitmeyi büyük bir fazilet sayar da insanlara iyilik ve infakı küçümserler. Halbuki, Hac bir defadır, fazlası insanın nefsini tatminden ibarettir. Bazı insanlar da çok nafile namaz kılmanın, çok nafile oruç tutmanın, çok türbe ziyaret etmenin çok sevap getireceğine inanır da Allah’ın kendisine verdiği nimet ve rızıklardan infak etmenin daha çok sevap getireceğini ve daha çok feyiz kazandıracağını düşünmezler!.. Onlar, bir din kardeşine tebessümle vereceği bir selamın, yapacağı bir iyiliğin, cimrilikle ve riyakarlıkla yapılan ibadetlerden daha feyizli ve daha bereketli olacağından habersizdirler. Bu nedenle sevgili dostlar, Rabbimizin şu öğüdü “Allah’ın sana ihsan ettiği şeylerle ahiret yurdunu kazan. Dünyadaki nasibini de unutma. Allah sana nasıl ihsânda bulunduysa, sen de başkalarına öylece ihsânda-iyilikte- bulun.. Sakın yeryüzünde bozguncu olma. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas-77) doğrultusunda Rabbimizin bizlere ihsan ettiği malımızdan, mülkümüzden, servetiimizden ve diğer helal kazançlarımızdan Allah için çevremize infak ve ihsanda, iyilik ve yardımda bulunalım ki, cimri değil cömert olalım ki, malımız, mülkümüz ve servetimiz cehennem ateşimiz değil, Cennet akçemiz olsun.
(MuallimOsman)
Yorum Yazın