HUZUR VE SAADETİ DOĞRU ADRESTE ARAYIN
İnsanlar huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamak için durmadan çalışıp duruyor. Kendilerine göre sistemler, rejimler, devletler, medeniyetler kuruyor. Kanunlar ve kurallar koyuyor, ama insanlar bir türlü huzurlu ve mutlu olamıyor, çok mal, mülk ve servet sahibi olanlar da, gösterişli ve lüks hayat içinde yaşayanlar da üstün mevkî ve makam sahibi olanlar da gerçek huzuru ve gerçek saadeti bulamıyor. “Dindarım” diyenler çoğalıyor, çoğu namazında niyazında görünüyor, yılda birkaç kez umreye gidienler, her yıl hacca gidenler çoğalıyor, Umre ve Hac Turizmi en canlı organizasyonlardan oluyor. Mübarek gün ve geceler en görkemli şekilde kutlanıyor. Ramazan iftarları olabildiğince lüks sofralarda ve büyük kalabalıklarla yapılıyor. Eskiden her camide mütevazice okunan ezanlar daha gür olsun diye camilerden kaldırılıyor ve merkezileştiriliyor, camiler ilgi çeksin diye çok ihtişamlı ve rengarenk yapılıyor, camilerin ve din görevlilerinin sayı çoğaltılıyor ama insanlar yine de gerçek huzuru ve gerçek saadeti bulamıyor! Neden? Kalbler yumşamıyor, yüzler tebessüm etmiyor!. İnsanlar birbirine gerçek kardeş olamıyor. Neden? Çünkü, bazen devletin ve sistemin bekâsı için fertler fedâ ediliyor, insanların insani hakları kısıtlanıyor veya yok sayılıyor. Bazen de fertler kendi çıkarları ve menfaatleri için Allahın verdiği nimetleri sadece kendileri için “Hak” sayıyor, başkalarının hakkını ve hukukunu gasbediyor, haksız kazançlar ve kazanımlar elde ediyor, kul hakkı yiyor, kendisini güçlendirirken başkalarını zayıflatıyor, yoksullaştırıyor. Hakkı, adâleti ve barışı zedeliyor. İnsani haklar âdil bir şekilde tesis edilemiyor ve bu nedenle insanlar gerçek huzuru ve gerçek saadeti elde edemiyor. Çünkü, insanlar huzurun ve mutluluğun sadece Parada ve Güçte olduğunu düşünüyor ve tüm gayret ve çalışmalar bunları elde etmek için oluyor. Tüm sistemler ve kurallar bu zemin üzerine kuruluyor. Ama hepimiz görüyoruz ve geçmiş tarih gösteriyor ki, bu iki yol da insanlığa gerçek huzuru ve gerçek mutluluğu getirmiyor. Tam aksine bu iki şeyi elde etmek veya elde tutmak için insanlar birbirlerine zulmediyor, haksızlık ediyor, cinayetler, işgaller ve savaşlar bu nedenle oluyor. Böyle yanlış bir adreste insanî huzur, evrensel huzur ve evrensel saadet olur mu? Elbette olmaz!. Çünkü adres yanlış!
Allah’a inananlar, Allahın kitabını ve ilkelerini umursamıyor, kendi nefsani güdülerini kutsallaştırıyor. Kitabullahı “Kutsal” olarak tutuyor. Onu sadece Namazlarda, mübarek gün ve gecelerde ve çeşitli merasimlerde duâ sözü olarak okuyor, ama içindeki huzur reçetesini okumuyor, uygulamıyor, umursamıyor! Adâleti ve itibarı hep kendi nefsi için istiyor, ama diğer insanların hakkını, hukukunu ve itibarını gözetmiyor ve umursamıyor!.. Huzuru; doğruluk ve adâlette değil, merhamet ve iyilikte değil, parada, servette, mal ve mülk çokluğunda, makam ve mevki üstünlüğünde, güç, gösteriş ve şöhrette ve nefsani itibarda arıyor. Bunun için fetvalar üretiyor! Bu nedenle müslümanım diyenler de gerçek huzuru ve gerçek mutluluğu bulamıyor. Çünkü adres yanlış. İnsanlar gerçek huzuru ve gerçek mutluluğu elde etmek istiyorsa ve gerçekten huzurlu ve mutlu olmak istiyorsa, bunu doğru yerde ve doğru adreste aramaları gerekir. Ve biliniz ki, Rabbimiz Allah Kur’anda: “Bu kitab (Kur’an) âyetlerini akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sâd-29) buyurduğu gibi huzurun ve mutluluğun gerçek adresi Kur’andır. Kur’anın huzur ilkeleri ve huzur iklimidir. Meselâ Rabbimiz Allah Kur’anda: “Allah, adaleti, iyiliği, garib gurabaya yardımı emreder. Hayasızlığı, kötülüğü ve haksızlığı da men eder, tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl-90) buyurduğ gibi Rabbimiz Allahın bu ayette bizlere öğütlediği şu altı ilke bile huzur ve mutluluk için yeter. Adâlet, iyilik ve yardım, hayasızlıktan, kötülükten ve azgınlıktan uzak durmak. İşte sırf bu altı öğüt bile huzur ve mutluluk için yeter. Başka bir ayette ise Rabbimiz Allah doğruluğu emereder ve şöye buyurur: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol..” (Hûd -112) Başka bir ayette ise Allaha imandan sonra Ana ve babaya itati ve iyiliği öğütler ve şöyle buyurur: “Rabbin, yalnızca kendisine ibadet etmenizi, anne ve babanıza iyi davranmanızı emreder. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra-23) İşte, sevgili dostlar yukarda da ifade ettiğimiz gibi gerçek huzurun ve gerçek mutluluğun ve gerçek saadetin adresi, anahtarı ve ilkeleri Rabbimizin bizlere gönderdiği ve Peygamberimizin bize emanet ettiği Kur’andır. Siz huzuru, mutluluğu ve saadeti orada arayın.. Siz orada daha nice güzellikler bulursunuz. Yeter ki, Ona inanın, Ona sarılın ve Onu yaşayın! İmanınız kavi, ameliniz sâlih, ömrünüz sağlıklı, huzurulu, mutlu ve feyizli olsun! Cumanız mübarek olsun! (muallimosman)
Yorum Yazın