muallimosman - Akıl, düşünce ve iradesiyle diğer varlıklardan üstün olarak yaratılan insanın kâmil bir insan olması için aklını, düşüncesini ve iradesini ilim ve hikmetle güçlendirmesi gerekir. İlim ve hikmet sahibi olması gerekir!.. Bunun yolu da okumak, öğrenmek, tefekkür etmek, doğruları ve hakikatleri bulup yaşamak ve yaşatmaktır. Aksi halde insan; câhillerden, zâlimlerden veya inkarcılardan olur, sonu da hüsran ve felaket olur. Böyle toplumların sonu da aynıdır. Bu nedenle insan mutlaka okumalı, ilim ve hikmet sahibi olmalıdır. İlmin ve hikmetin en sağlam kaynağı ise kitaplardır. Dünyevi ve uhrevi saadetin sırları kitaplardadır. O sırları öğrenip hidayetin ve medeniyetin sâlikleri olmalı!.. Öyle değil mi? Bunun için öncelikle başta ilahi kitabımız Kur’anı Kerim olmak üzere ilmî kitapları okumalı, içindeki bilgilerden öğüt alıp faydalanmalıyız. Yüce Allah Kur’anda: “Sana bu mübarek kitabı, akıl sahibi olanlar âyetlerini düşünsünler ve öğüt alsınlar diye indirdik..” (Sâd-29) buyurduğu gibi ilahi kitabımız Kur’an bunun için gönderilmiştir. Âlimlerce yazılan onca kitap bunun için yazılmıştır.. Onca ilmî çalışmalar bunun için yapılmıştır.
Ama, mâlesef insanların pek çoğu okumaktan ve tefekkürden ve öğüt almaktan uzaktırlar. Bu nedenledir ki, insanların hayat ölçüleri ve hayat istikametleri çoğu kez yanlış olmakta ve yukarda bahsettiğimiz üç gurup insandan birinin sâliki olmaktadırlar. Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam zamanında Yahudiler yanlarında taşıdıkları Tevrata uymadıkları gibi Peygamberimize Allah’ın gönderdiği vahiylere itiraz ederler, peygamberimizi yalanlarlardı, ayetleri inkar ederlerdi. O Tevrat ki, onlara peygamberimiz Hz.Muhammed alayhisselamın geleceğini ve ona itaat etmelerini haber veriyordu. Yüce Allah Kur’anda onlar hakkında şu ayeti gönderdi: “Tevrat’la yükümlü olup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltler dolusu kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zâlimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Cuma-5) İşte Yüce Allah bu ayette Yahudileri örnek göstererek yanlarında kitap taşıyıp da ondan istifade etmeyen insanların durumunu semerinde ciltler dolusu kitap taşıyıp da o kitaplardaki bilgilerden ve öğütlerden haberdar olmayan merkebe benzetiyor. Ne kötü, ne ağır bir benzetme değil mi?.. Mâlesef günümüz müslümanlarının durumu da bundan pek farklı değil. Günümüz müslümanları da Kur’ân’ı tasdik ederler, Onu camilerde, cenazelerde, mübarek gün ve gecelerde sevap kazanmak için tilaveten okurlar, Kur’anı güzel okuma yarışması yaparlar.. Onu evlerinin en güzel ve en yüksek yerinde en güzel süslemeli kılıflar içinde muhafaza ederler, ama mâlesef onun içindeki Allahın öğütlerini okuyup, öğrenip onunla amel etmezler. Kısacası Kur’anı yaşamazlar!.. Böyle yapanlar bilsinler ki Yüce Rabbimizin ifadesiyle onlar nefislerine ve insanlara zulmeden zâlimler topluluğu içinde olurlar. Allah ise zâlimleri hidayete ve saadete erdirmez!.. Ve onlar bilsinler ki bu durum Kur’ân ifadesiyle; “ kitap taşıyan bir merkeb” in durumu gibidir. Öyle değil mi?.. Bu yol akıllı ve mantıklı insanların takip edeceği bir yol değildir. Siz hiç yanında içi para dolu bir cüzdan taşıyıp da aç gezen insan gördünüz mü?.. Ama evinde süslemeli ve işlemeli kılıflar içinde evin en güzel odasında en yüksek yerinde Kur’an kitabını muhafaza edip de içindeki öğütlerden faydalanmayı düşünmeyen ömrünü gaflet ve dalâlet içinde geçiren nice müslüman görürsünüz. Veya kütüphanelerinde binlerce ilmî kitap bulundurup da onların içindeki öğütlerden doğru olarak yararlanmayan nice insan görürsünüz. Yoksa insanlık âlemi bu kadar acımasız, vicdansız, zâlim ve merhametsiz olurmuydu?.. Geçici dünya saltanatı ve güç gösterisi için zulüm ve haksızlıkla insanlar birbirine acımasızca zulmedermiydi? Birbirini acımasızca katledermiydi, öldürürmüydü?.. İnsanlar arasında bu kadar kavga ve savaş olurmuydu?
Yüce Allah Kur’anda: “Onlara ne oluyor ki arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi, öğütten yüz çeviriyorlar? ((Müddesir-49-51) buyurduğu gibi insanların pek çoğu öğütlerden ve hakikatlerden ürküp kaçarlar. Çünkü o öğütlerin pek çoğu işlerine gelmez. Halbuki ürktükleri o öğütler onlar için bir kurtuluş ve saadet reçetesidir. Ama ne yazık ki insanların pek çoğu bunu anlamaz. Halbuki akılı bir müminin, akıllı bir insanın görevi; Allaha ve Kur’âna iman ettikten sonra Onu ve diğer ilmî kitapları okumak, tefekkür etmek, yaşamak ve yaşatmaktır. İçindeki hakikatleri yakınlarından başlayarak, gücü yettiğince tüm insanlara tebliğ etmek ve bir barış ve huzur toplumu oluşmasına katkıda bulunmaktır. İnsan ölür kalır eseri!.. Eşek ölür kalır semeri.. İmanınız kavi, ameliniz sâlih, ömrünüz feyizli ve huzurlu olsun!..






















































