Reklamı Geç
Gökçesan
Atlı spor Kulübü Yusuf Yener
Mevlüt Yanmaz Bungalov
Hatay
BIST10.914
DOLAR42.1008
EURO48.4266
ALTIN5372.0
BTC/USD101726.74
Osman Onbaşıgil

Osman Onbaşıgil

Mail: [email protected]

KUL HAKKI - İNSAN HAKKI

KUL HAKKI - İNSAN HAKKI

 

Muallim Osman -Yüce Allah, arz ve semada sayısız nimetler yaratmış ve biz insanların emrine vermiştir. Ancak, Yüce Allah, bu nimetlerden faydalanırken ölçülü ve âdil olmamızı istemiştir. İsrâfı, zulmü, aşırılığı, haddi aşmayı ve Kul Hakkına saygısızlığı ve tecavüzü menetmiş ve haram kılmıştır. Yüce Allah Kur’anda şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Allah’ın sizin için helâl kıldığı temiz nimetleri haram etmeyin ve haddi aşmayın. Muhakkak ki Allah, haddi aşanları sevmez.” (Mâide-87,

Medeni dediğimiz bugünkü batı âleminin bireyciliği ve çıkarcılığı ön planda tutan, çatışmayı ve ayrışmaya neden olan “İnsan Hakları” na karşı İslam dininde: İnsanî değerleri ön planda tutan ve toplumsal huzuru, toplumsal barışı ve toplumsal kardeşliği ve Allaha itaati ölçü alan “Kul Hakkı” bulunmaktadır. İslam dininde Kul Hakkı çok önemlidir. Özellikle, insanların canı, malı, ırzı, nâmusu, aklı ve dini ile ilgili hakların korunmasına fevkalâde önem verilir.

İslam dininde “Hak” kullanılırken asla başkasına zarar verilmez veya başkasının hakkına tecavüz edilmez, başkasının hakkı gasp edilemez!.. Kullanılan her hakkın belli bir ölçüsü ve belli bir sınırı vardır. Herkes kendi haklarını kullanırken başkalarının hak ve hukukunu da korumak zorundadır. Zira insan, kullandığı her nimetin ve her hakkın hesabını Allah’a verecektir. Bakınız, Allah Kur’anda ne buyurur: “Elbette kıyamet gününde siz, size verilen nimetlerden hesaba çekileceksiniz.” (Tekasür-8) “Kim zerre miktarı iyilik yaparsa karşılığını (mükafat olarak) görecektir. Kim de zerre miktarı kötülük yaparsa o da karşılığını (azab olarak) görecektir.” (Zilzâl-7,8) Bu nedenle her insan, haklarını kullanırken mutlaka ölçülü ve âdil olmak zorundadır. Kendi hakkını koruduğu gibi başkalarının hakkına da riayet etmek zorundadır. Ölçüyü ve sınırı aşmamak zorundadır. Aksi halde Allahın emrine karşı gelmiş olur, suç ve günah işlemiş olur.. Allah katında bunun hesabı da ağır olur. Allah, kullarının imanına, ibadetine, iyiliklerine, tevbelerine ve duâlarına bakarak pek çok günahını affettiği halde, Kul Hakkı’yla ilgili suçları ve günahları, haksızlık ettiği ve zulmettiği kişilerle helalleşmedikçe affetmemektedir. Eğer insan haksızlık ettiği kişilerle bu dünyada helalleşmeden ölürse, ahrette o haklar kendisinden alınır ve haksızlık yaptığı kişilere verilir. Bakınız! Allah, Kur’anda ne buyuruyor: “Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışarıya fırlayacağı güne erteler. (İbrahim-42)

İslam dininde başkalarının hak ve hukukunu kendi hak ve hukuku olarak görmek esastır. Ve mümin bunu bir ibadet anlayışı içinde düşünmek ve yapmakla mükelleftir. Aksi halde o kimse gerçek mü’min olamaz. Bakınız! sevgili peygamberimiz bu konuda ne buyuruyor: “Bir kimse kendisi için “arzu ettiği şeyi diğer din kardeşi için de arzu etmedikçe gerçek iman etmiş olamaz.”, “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir .”

Bir gün bir toplantıda bir konu üzerinde istişare yapılırken görüş bildiren Bilali Habeşi’ye Ebu Zer şöyle der: “Siyah kadının oğlu sen sus bakalım.” Bu söz, ilk Müslümanlardan olan peygamberimizin müezzini Bilali Habeşi’yi çok üzdü.. Ama karşılık vermeyip sustu. Bunu öğrenen Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam Ebu Zeri yanına çağırdı ve olayın doğru olup olmadığını sordu. Ebu Zer, doğru olduğunu söyledi. Peygamberimiz ona şöyle dedi: ”Sen o sözünle kardeşini incittiğini biliyormusun!. Git ondan af dile ve onunla helalleş.” Bu söz üzerine Ebu Zer gitti, Bilali Habeşi’yi buldu ve önüne yatarak: “Ey kardeşim Bilal vallahi sen benim yanağıma ayağınla basmadıkça ben buradan kalkmayacağım.” Dedi. Ve Bilali Habeşi’den özür dileyerek af diledi ve helalleşti. Bununla da yetinmedi, günlerce göz yaşı dökerek Allaha tevbe etti ve Allahtan bağışlanmasını istedi. Bir de günümüz insanlarını bir düşünün bakalım onlar ne yapıyorlar?..

Bir Ramazan günüydü, iftara az bir zaman kalmıştı. Sevgili peygamberimiz mescidin önünde elinde bir tabak hurmayı oradakilere dağıtmıştı. Ve bir tanesini de kendisi için ayırmıştı. O bir tek hurma ile iftarını yapacaktı. Ezanın okunmasını, yani iftar vaktinin girmesini bekliyordu ki, öteden bir adam geldi ve peygamberimize: “Ey Allah’ın Rasûlü! İftar vakti girmek üzere, benim hiçbir yiyeceğim yok. Bana iftarlık bir yiyecek ver.” dedi. Sevgili peygamberimiz, hiç tereddüt etmeden ve ‘Bu benim hakkım’ demeden elindeki kendi hakkı olan o tek hurmayı o kişiye verdi ve kendisi o gün, iftarını sadece su ile yaptı.. Ucuz gıda veya ucuz eşya alabilmek için marketlerin önünde veya devletten yardım alabilmek için, dağıtım yerlerinde birbirini ezenlerin birbirinin hakkını çiğneyenlerin daha çok servet ve daha çok güç elde etmek için birbirine zulmedenlerin, birbirinin hakkını yiyenlerin dünyasında işte size insan hakkına saygıdan iki güzel örnek!.. Biliniz ki, senin arzu ettiğin tüm Haklar başkaları için de arzu edilen Haklardır. Öyleyse kendi haklarımızı koruduğumuz gibi başkalarının haklarını da koruyalım!.. İmanınız hâlis, ahlakınız güzel, ameliniz sâlih, ömrünüz feyizli ve bereketli olsun!..

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Diva Otel