MÜJDELENEN BİR FETİH İSTANBUL’UN FETHİ
Muallim Osman - Avrupa ile Asya kıtalarını birbirine bağlayan, coğrafi ve stratejik önemi bulunan İstanbul, tarih boyunca milletlerin ve devletlerin elde etmek istediği mümtaz bir şehir olmuştur!...İstanbul, Türkler tarafından da birkaç kez kuşatılmış ve alınmak istenmiş, fakat muvaffak olunamamıştır. Peygamberimizin vefatından itibaren başta dört halife devri olmak üzere, Emeviler ve Abbasiler döneminde İslam orduları da İstanbul’un fethi için birçok sefer düzenledilerse de İstanbul’u fethe muvaffak olamadılar. Hatta, bilindiği gibi Hz.Muaviye zamanında yapılan bir fetih seferine peygamberimizin ashabından Ebû Eyyüb’el Ensâri hazretleri de seksen yaşında olmasına rağmen cihada katılmış ve İstanbul surları önünde şehit olmuştur. Kabri de şu anda ismiyle mâruf Eyüp Câmiinin bahçesinde bulunmaktadır.. Ecdadımız Ona hürmeten o mekanda Onun ismiyle güzel bir cami yaptırmış ve adını yaşatmıştır!...
Ancak, islamiyetten sonra özellikle Peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam’ın: “Kostantiniyye elbet fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, Onun askerleri ne güzel askerdir.” müjdeli hadisinden sonra İstanbul’un fethi Türk-İslam mefkuresinde; mukaddes bir ideal ve yüce bir dâva olarak yer almıştır.
Özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde İstanbul’u fethetme ideali Müslüman Türk milletinde mukaddes bir dava olarak görülmüş ve İstanbul’un fethi için pek çok seferler düzenlenmiştir. Hatta, Osmanlı Devletinin kurucusu Ulu Hakan Osman Gazi ölürken oğlu Orhan Gaziye şu vasiyeti yapmıştır; “İstanbul’u alın ve onu gülzâr yapın” Osmanlı hükümdarı İkinci Murat 1451 yılında vefat edince, genç yaşta tahta geçen Fatih Sultan Mehmet, bir yandan ülkenin huzur ve güvenini temin etmek için çalışırken bir yandan da peygamberimizin hadisini ve atası Osman Gazi’nin vasiyetini gerçekleştirmek için İstanbul’un fethiyle ilgili büyük plan ve projeler hazırlıyordu.. Gecesinde ve gündüzünde hep İstanbul vardı!.. .Fatih, İstanbul’u almaya azimli ve kararlıydı!... Fatih, bu kararlılığını çevresindekilere şöyle ifade ediyordu; “Ya ben bu şehri alırım, ya da bu şehir beni!” Bu kararlılık Ona güç ve cesaret veriyordu.
Fatih, fetihle ilgili hazırlıkları sürdürürken, Bizans’ın o muhkem surları içinde ise; insanlar, İmparatorun ve kilisenin zulmü ve baskısı altında inim, inim inliyordu. İnsanlar canından bezmişti… Şımarık Bizans asilzâdeleri ve krallar günlerini safahat ve eğlenceyle geçirirken halk huzursuz ve mutsuzdu!.. Bu durum Fatih’in İstanbul’u fethinde; Ona önemli bir avantaj sağlıyordu.
Fatih’in İstanbul’u alacağıyla ilgili dedikodular yayılmaya başlayınca Bizans halkı şöyle söyleniyordu; “Bizansta, Kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederiz.” Çünkü onlar; islamın sevgi, barış ve huzur dini olduğunu Müslüman Türklerde görüyorlardı!.. Halk, islamın huzur ve güven ikliminde yaşamayı arzu ediyordu!... Bunu birbirlerine söylemekten de çekinmiyorlardı!...
Fatih’in İstanbul’u almak için hazırlık yaptığı haberleri Kral’a söylendiğinde ise, Kral; “Onun dedeleri bile güçlüyken kaç defa Bizans’ı kuşattılar ama başaramadılar ve gerisin geriye dönüp gittiler. Şimdi O çocuk mu gelip Bizans’ı alacak?” diyerek bu gibi haberlere alaylı, alaylı gülüp geçiyordu!... Bu sıralarda ise Fatih, tüm gücüyle Edirne’de fetih için hazırlık yapıyordu. Bir taraftan Bizans surlarını delecek güç ve kuvvette ve o zamana kadar hiç görülmemiş büyüklükte ve güçte yeni toplar döktürüyor, bir taraftan da Karadeniz’den boğaz yoluyla düşmana gelebilecek herhangi bir yardıma engel olmak için Anadolu Hisarının tam karşısına yeni bir hisar (Rumeli Hisarı) yaptırarak boğazı tam emniyet altına alıyordu. Bir taraftan da kılıçlar, kalkanlar, mızraklar, oklar süratle yapılıyordu. Gece-gündüz demeden binlerce cengâver fetih için tâlim yapıyor ve fethe hazırlanıyordu!... Fatih Sultan Mehmet, bu fetih hazırlığını bizzat kendisi denetliyor, atıyla dolaşmadığı yer kalmıyordu.
Fatih Sultan Mehmet, bu fetihte iman ile aklı, ilim ile teknolojiyi , tecrübe ile beceriyi çok güzel bir şekilde kullanıyordu. Halk ve asker; el ele, gönül, gönüle bu fetih için hazır ve nâzırdı
Nihayet,Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmet, l453 yılının Nisan ayında emrini verdi ve büyük bir heyecan ve coşkuyla İstanbul kuşatma ve muhasara altına alınarak fetih muharebesi başlatıldı. 53 gün süren şiddetli muharebeden sonra, 29 Mayıs 1453 Salı günü sabah namazını ordusuyla birlikte muharebe meydanında cemaatle kılan Fatih Sultan Mehmet, cengaver ordusuna son hücum emrini verdi.O gün yapılan çok şiddetli bir muharebenin ardından Ulubatlı Hasan’ın, Osmanlı sancağını Bizans surlarına dikmesiyle İstanbul’un fethi gerçekleşmiş oldu!.. Sancağı surlarda gören Bizanslılar ise kaçacak delik aramaya başladılar!.. Birçoğu kaçarak canını kurtardıysa da birçoğu Osmanlı’nın adaletine güvenerek şehirde kaldı. Fatih’in ordusu ise tekbir sesleriyle şehre girdi ve İstanbul’u Türk’ün ve islamın yeni şehri olarak teslim aldı..Böylece peygamberimizin fetihle ilgili müjdesini ve atası Osman Gazi’nin İstanbul ile ilgili vasiyetini gerçekleştirmiş oldu!.. Bize bu altın şehri hediye eden o mümtaz ecdadımızı bir kez daha minnet ve rahmetle anıyoruz. Allah, onlardan razı olsun!.. Mekanları cennet olsun!..






















































