SABIR SIKINTILARA KARŞI EN İYİ İLAÇTIR
Yüce Allah Kur’anda: “Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla ve bir de mal, can ve ürünlerden eksilterek imtihan ederiz.
Sen sabredenleri müjdele.” (Bakara-155) buyurduğu gibi insanın başına gelen her türlü belâ, musibet ve sıkıntı biz insanlar için ilahi birer imtihandır. Acaba kul başına gelenler için âhı figan ederek isyankâr mı olacak, yoksa; belâyı, sıkıntıyı takdir edenin de onu def edecek olanın da yalnızca Allah olduğunu bilip, sıkıntılara karşı sabırlı olup, kurutuluş çareleri mi arayacak? Tabii ki, en güzeli tüm sıkıntılara karşı sabırlı olmak ve sıkıntılardan kurtulmanın çaresini arayıp bulmaktır. Çünkü Allah Kur’anda: “Ey iman edenler! Sabır ve Namaz-duâ ile Allahtan yardım isteyin! Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara-153) buyurduğu gibi Allah daima sabredenlerin yanındadır. Bildiğiniz gibi Hz.Eyyüb aleyhisselam yakalandığı amansız bir hastalıktan kurtulmak için on yıl sabretti, hastalığından kurtulmak için azim, duâ ve ümitle çareler aradı ve Rabbimiz Allah Ona yardım etti şifa verdi. Hz.Yâkub, oğlu Yusufa kavuşmak için sabır ve duâ ile yıllarca onun yolunu gözledi. Ve sonunda Allahın izni ve yardımıyla birbirlerine kavuştular. Ama insan bazen başına gelen bir müsibete karşı sabretmesine ve çare aramasına rağmen çaresiz kalabilir. Mesela tedavi edilemeyen bir hastalk gibi, zulme uğrayıp zâlime gücü yetmeyen mazlumlar gibi. Ama biliniz ki , her sabrın sonu selamet ve kurtuluştur. Onu Allahın takdirine bırakmak gerekir.
Şunu biliniz ki, eğer insan, Allaha inanır ve sabretmesini bilirse ve O’na tevekkül eder, O’ndan ümidini kesmezse, başına gelen her sıkıntı ve acı ona tatlı gelir. Çünkü sabır ve tevekkül acıları tatlandırır. insanı sakinleştirir ve olgunlaştırır. Tıpkı koruk ve acı olan meyvelerin sabırla olgunlaşıp tatlandığı gibi. Sıkıntı ve musibetlere dayanmak zordur, ama Sabır, duâ ve tevekkül ile Allaha sığınan insan için kolaylaşır. Zira Yüce Allahın vaadi şöyledir: “Ancak sabredip sâlih amel işleyenlere, işini güzel yapanlara bağışlanma ve büyük mükâfat vardır.” (Hûd-11) Sabır sadece sıkıntı, musibet ve felaketlere karşı gösterilen bir dayanma gücü değildir. Sabır; hayatın her alanında olması gereken bir ölçü davranışıdır.
Bu bağlamda insan; belâ ve musibetlere karşı sabırlı olması gerektiği gibi söz ve davranışlarında da haddi aşmamak için sabırlı olması gerekir. Kötülüklere, haramlara ve günahlara yönelmeme konusunda da sabretmesi gerekir. Meselâ, Yemek yokken sabırlı olmak kolaydır. Zaten yapacak bir şey yoktur. Ama meselâ; önünde bin bir çeşit yemekten oluşan zengin bir sofrada yemeği ölçülü yiyebilmek bir sabır işidir. Hastalık gelmeden önce sağlıklı iken sağlığı bozan yiyeceklerden içeceklerden ve davranışlardan uzak durrmak bir sabır işidir. Hastalıklardan korunmak için beden ve giysi temizliği dahil her türlü temizliğe dikkat etmek ve diğer kurallara uymak bir sabır işidir. Mal ve serveti ölçülü kullanmak, israf etmemek de bir sabırdır. Nefsinin cimriliğini yenerek iyiliklerde ve ihsanda bulunmak da bir sabır işidir. Sıkıntılar sabırla aşılır, kurtuluş ve hidayet; sabır ve azimle elde edilir.
Bazı insanlar şu hataya düşerler ve zaman zaman şöyle derler: ‘Benden daha çok günahı olan pek çok isyankar insana Allah belâ vermezken belâ ve musibetler hep beni bulur.” derler. Bu düşünce doğru değildir. Bazı insanlar da belâ ve musibetleri Allahın bir gazabı ve öfkesi olarak görürler ve sevmedikleri birinin başına bir belâ veya musibet, âfet geldiği zaman; “Allah belasını verdi, ettiğini buldu.” derler. “Kim bilir ne yaptı ki Allah belâ verdi” gibi Sui zanda bulunurlar. Kendilerine bir musibet veya âfet isabet etmedi diye övünürler ve kendilerini temiz, dürüst göstermek isterler.. Halbuki bu insanlar bilmezler ki, Allah sevdiği kullarını da çeşitli sıkıntı ve musibetlere mâruz bırakarak onları da imtihan eder. Peygamber kıssalarına bakarsanız bunları orada daha açık görürsünüz!.. Hz.Âdemi hatırlayın!.. Hz,Eyyübu hatırlayın!,.. Hz.Yusufu hatırlayın!.. Allah belâ ve sıkıntılara gösterdikleri sabırları ve tevekkülleri nedeniyle insanların birçok günahını ve hatalarını bağışlar da onlar ahrete alınları açık olarak giderler.. Unutmayın sıkıntılara sabır; birçok günaha kefarettir!.. Bu nedenle insan; ne başına gelen bir musibet için, ne de başkalarının başına gelen musibetler için Sui Zanda bulunmamalı!.. Ve insan, Allaha ve âhiret gününe gerçekten inanıyorsa kendisine bir musibet isabet etmişse , bir sıkıntıya düşmüşse, sıkıntıları için güzel bir duâ ile ve alacağı güzel tedbirlerle ve ümitle Rabbine sığınmalıdır. Bir Mü’min için en güzel yol budur.
İmanınız kavi, sabrınız güzel, ameliniz sâlih, ömrünüz feyizli ve bereketli olsun!
(muallimosman)
























































Yorum Yazın