SIKINTILARA KARŞI SABIRLI OLMAK GEREK
Muallimosman -Bazı insanlar derler ki; bir insanın başına belâ, musîbet ve sıkıntı gelmişse, zâten olan olmuştur. O insan birçok şeyini kaybetmiştir ve zarara uğramıştır. Onların geri gelmesi mümkün değildir. Burada insan sabretse de sabretmese de yapabileceği bir şey yoktur. Öyleyse burada sabrın gereği nedir? Buna önce Yüce Allahın şu ayetiyle cevap verelim: ”Muhakkak ki sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal ve can eksikliğiyle imtihan ederiz. Sen sabredenleri müjdele.” (Bakara-155)
Bu âyetten de anlaşıldığı üzere mal ve can eksikliğiyle gelen belâ ve sıkıntılar biz insanları imtihan içindir. Acaba kul başına gelenler için âhı figan ederek isyankâr mı olacak, yoksa; Belâyı verenin de onu def edecek olanın da yalnızca Allah olduğunu bilip, sabrında ve kulluğunda dâim mi olacak?. En güzeli sabrında ve kulluğunda samimi, azimli ve dâim olmasıdır. Çünkü yüce Allah Kur’anda: “Eğer sabrederseniz bu sizin için en hayırlısıdır.”( Nahl-126) buyurduğu gibi insan başına gelen olumsuzluklar nedeniyle sabrederse ve ümitle Rabbinin bağışlamasını yardımını isterse bu kendisi için daha hayırlıdır. Hz.Eyyüb yakalandığı amansız bir hastalıktan kurtulmak için on yıl sabretti. Hz.Yâkub, oğlu Yusufa kavuşmak için yıllarca sabretti..Bunlar bizim için birer örnektir.
Şunu biliniz ki, eğer insan sabretmesini bilirse, Cenabı Allahtan gelen her acı o insan için tatlı olur. Çünkü sabır insanı olgunlaştırır, mütevâzileştirir ve tatlandırır. Tıpkı koruk ve acı olan meyvelerin sabırla olgunlaşmayı beklediği gibi. Acı olan ilacı sabırla içip hastalıktan kurtulup sağlığına kavuşan insan gibi. Sabır da acıdır ama Allaha ve ahrete inanan insan için sonu tatlıdır, hayırlıdır. Zira Yüce Allah Kur’anda: “Ancak sabredip sâlih amel işleyenlere (güzel-faydalı işler yapanlara) bağışlanma ve büyük mükâfat vardır.” (Hûd-11) buyurduğu gibi Allah’ın vaadi böyledir. Bununla beraber herhangi bir tehlikeyi sezip de tedbir almadan sabretmek de doğru değildir. İnsan önce tedbirini alacak buna rağmen başına bir belâ ve musibet gelmişse işte o zaman olanlara tahammül edip sabır, duâ ve tevekkül ile Rabbinden yardım dileyecek.
Toplumda; ‘insan sanki sadece başına bir belâ ve musibet geldiği zaman sabretmesi gerekir’ gibi yanlış bir algı var. Aslında insan darlıkta da bollukta da sabredecek! Sağlıkta da hastalıkta da sabredecek!.. İnsanın yaşantısında yemesinde, içmesinde ve davranışlarında ölçülü olması ve haddi aşmaması da bir sabırdır. Meselâ yemek yokken sabırlı olmak kolaydır. Zaten yapacak bir şey yoktur. Ama önünde bin bir çeşit yemekten oluşan bir sofrada yemeği ölçülü yiyebilmek bir sabır işidir. . Hastalık gelmeden önce sağlıklı iken sağlığı bozan yiyeceklerden içeceklerden ve davranışlardan uzak durrmak gibi.. Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz!..
Bazı insanlar da belâ ve musibetleri Allahın kullarına bir gazabı ve öfkesi ı olarak görürler ve sevmedikleri kişilere “Allah belanı versin” derler. Veya sevmedikleri birinin başına bir belâ veya musibet, âfet geldiği zaman; “Allah belasını verdi, ettiğini buldu.” derler. , “Kim bilir ne yaptı ki Allah belasını verdi” gibi ithamlarda bulunurlar. Kendilerine bir musibet veya âfet isabet etmedi diye öğünürler ve kendilerini temiz, dürüst göstermek isterler.. Halbuki bu insanlar bilmezler ki, Allah bazen sevdiği kullarını çeşitli belâ ve musibetlere mâruz bırakarak onları da imtihan eder. Allah sevdiği kullarının belâ ve sıkıntılara gösterdikleri sabırları ve tevekkülleri nedeniyle onların birçok günahını ve hatalarını bağışlar da onlar ahrete alınları açık olarak giderler.. Unutmayın belâ ve sıkıntılara sabır birçok günaha kefarettir!.. Peygamber kıssalarına bakarsanız bunları orada daha açık görürsünüz!.. Hz,Eyyübu hatırlayın!,.. Hz.Yâkubu hatırlayın!.. Başta peygamberler olmak üzere; peygamberler ve muttakî müminler çeşitli belâ ve musibetlere mâruz kalarak sabrın her derecesini tatmışlardır. Tüm sıkıntı durumlarında onlar sabırlarıyla Rablerine sığınmışlardır. Çünkü sabır muttaki ve faziletli müminlerin meziyetidir. Sabır; Hak yolda yürüyen insanların güç kaynağıdır
Bazı insanlar da şu hataya düşerler ve zaman zaman şöyle derler: ‘Benden daha çok günahı olan pek çok isyankar insan olduğu halde onların çoğuna Allah belâ vermezken belâ ve musibetler hep beni buluyor.” derler. Bu düşünce de Sabrı iyi anlamamaktan kaynaklanıyor. O insanlar bilmiyor ki, Yüce Allah Kur’anda: “İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Âli İmran-178) buyurduğu gibi bu durum belki de o kimseler için acıklı bir ahret hesabının habercisidir. Bu durum onların günahlarının çoğalmasına ve âhiret azablarının artmasına neden olabilir. İnsan bunu nerden bilebilir ki?.. Bu nedenle insan ne başına gelen musibet için, ne de başkalarının başına gelen veya gelmeyen musibetler için kötü zanda bulunmamalı!.. Ve Allaha ve âhiret gününe gerçekten inanıyorsa Yüce Allahın Kuranda: “O sabredenlere hesapsız mükafat vardır.” (Zümer-10) müjdelediği gibi kendisine bir musibet isabet etmişse buna sabretmeli ve her musibetten sonra bir nefis muhasebesi yapmalı, varsa hatalarından dönmeli, güzel bir sabır ve güzel bir duâ ile ve yapacağı sâlih amellerle Rabbine sığınmalıdır. En güzel yol budur. İmanınız kavi, ameliniz sâlih, sabrınız güzel, ömrünüz feyizli ve bereketli olsun!..






















































