SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ
Yazmakta olduğum kitaptan bir bölüm.
Unutmayalım insan ve bilinçli tüketim tercihleri olmazsa dünya hiçbir değer taşımaz. İnsan dünyanın merkezi ve süsüdür!
Batıda, bilhassa Avrupa’da 2’nci dünya harbinden sonra sosyal güvenlik sistemlerinin gelişmesine ağırlık verilmiştir, bölüşüm teorisi istihdam teorisinin önüne geçmiştir. Bu da sadece serveti düşünen batı sermayedarlarını köle işçiler arayışına sokmuştur. Aradıkları ortamı Çin’de bulmuşlardır. Çin’de ‘Haşar’ denilen angarya yani zorunlu ve bedelsiz işçilik vardı. Çalışma süreleri de sınırsızdır. Batı bilgi birikimi, teknoloji ve sermayesi Çin’de üretip tüm dünyaya ürünlerini pazarladı. Önlerinde hiçbir engel bulunmuyordu. Türkiye’ye ve benzeri kalkınmakta olan ülkelere uygulanan tarife, gümrük ve kriterler Çin mallarında sorgulanmıyordu bile. Bedavaya yakın enerji, bedava kargo ve nakliye, karın tokluğuna çalışan işçilik maliyetleri Çin’i dünyada rakipsiz bırakmıştı.
Çin, Japonya ve Güney Kore’de sosyal güvenlik sistemi başlangıcında Konfiçyüs geleneği diye bir sosyal güvenlik sistemi vardı. Japonya’da işçi işverenin çocuğu sayılırdı ve aynı işyerinde hayatını tamamlardı. Onun ihtiyaçlarını babası yani patronu sağlardı. Bunun İslam dinindeki karşılığı tarikatlardı, Şeyhin çiftliğinde çalışanlar şeyhin çocuğu sayılırdı, orada verilen işi sorgusuz yapar ve hayatını orada tamamlardı.
Batıdaki anlamında Çin’de ilk sosyal güvenlik sistemi 1993 yılında Kentes Asgari Yaşam Garanti Sistemi adıyla sadece Şanghay’da kuruldu. 1999 yılında tüm kentsel alanlara, 2007’de Kırsal alana yayıldı. Şuanda emekli maaşı 20 dolar, asgari ücret en düşük eyaletlerde 222 dolar, Şanghay eyaletinde 378 dolardır. Sigortalılık sadece çalışan kişiyi kapsar, Yani diğer bireyler ayrıca çalışmalıdır. Çin’de verimli topraklarda kırsal hayat hala devam etmekte, gıda, barınma ve giysi ihtiyaçları geleneksel olarak karşılandığından, aldıkları ek ücretler onları tatmin etmektedir. Ama bunun sonunda batıdaki sosyal güvenlik sistemi bundan çok etkilenecektir. Çin ise kendi kurduğu uluslararası pazarlarla dünyanın geniş bir alanında etkili olacaktır.
Türkiye’de insanlar son yıllara kadar çoluk çocuğunun ekmeyi için onurlarını ayaklar altına alırlardı. Ancak emekli olduklarında, vatandaş olduklarını hissederlerdi. Kalkınmakta olan ve hayatta kalma mücadelesi veren bir devletin bütün acılarını çektiler. Bundan önce feodalite zamanında, ağanıneve kahve içmeye geldiğini ayakkabılarından anlayan tarım işçisinin evine girmeden dönüp gittiğini çok dinledim. Alt yapı yatırımlarının ekonomik baskılarından kaynaklandığının ve yabancı sermayenin ve kredi verenlerin çok acımasız davrandığının farkında değildiler, hayatın böyle bir şey olduğunu sanıyorlardı? bankaların fahiş faizleriyle boğuşmak zorundaydılar. İcra daireleri mezbahane gibi çalışıyordu. Sömüren kesim kredi kurumlarıyla birlikte insanlara her türlü baskıyı reva görüyorlardı. Devletin de ayakta kalmak için kapısına gideceği tek kaynak vatandaşın dikenli ekmeği idi. İnsanların inançları bile hayatta kalmak üzerine dönüşüm yaşamıştı ve merhamet dolu örnek hayatlar sadece kitaplarda vardı.
Şuanda dahi insanların sosyal güvenliği ile ilgili bir sürü kavram kargaşası var, ayrı sosyal güvenlik kurumundan emekli olanlar eşlerinin de emekli maaşlarını alabilirler, ama aynı kurumdan emekli iseniz sadece kendi emekli maaşınızı alabilirsiniz. Babasından dolayı aldığı dul yetim aylığı tek güvencesi olan bayanlar var. Farklı erkeklerle düşüp kalkıyorsa emekli maaşını almaya devam eder, ama tek erkekle yaşarsa evli kabul edilir ve maaşı kesilir. Belki o erkeğin kendini dahi geçindirecek gücü yoktu, o bile devlete muhtaçtı… Bir bayan neden babasının maaşına veya kocasının gelirine bağlı kalksın, onun devleti yok mu? Neden birileri 3-5 kuruş prim yatırdı diye ayrıcalıklı olur? Her bayana asgari ücretin üçte biri kadar bir ücret bağlanmalı ve çalışıyorum diye birilerinin gönül eğlencesi olma mecburiyetinde kalmamalı. Vatandaşın onuruyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Ebeveynleri veya kardeşleriyle kalıyorsa hiç olmasa şahsi masrafları için onlara yük olmamanın onurunu yaşar. Hatta evli de olsa bu paraya ihtiyacı varsa almalıdır.
Dijital çağda bilinçli ve eğitimli insana duyulan ihtiyaç hiçbir şeye duyulmayacaktır. Sermayenin tabana yayılması mutlaka sağlanmalıdır. Ayrıca bölüşüm istihdamdan önemli olacaktır. Bu nedenle sınırsız büyüklükteki arza değer katacağı bilinerek vatandaşlara bu şerefli görev verilmelidir.
Sağlık ve Esenlikler
Mehmet Haşmet Kolağası
























































Yorum Yazın