2023 SEÇİM SONUÇLARI BELLİ
Bu yazıyı okumaya başladıysanız sonuna kadar okuyun, çünkü bir yerinde mutlaka sizi ilgilendiren bir bölüm vardır.
Papaz efendi kiliseye cemaat toplamak için pazar ayinine gelenlere kişi başına 2 kg un vereceğinin vaat eder. Birkaç hafta cemaate bereket düşer, bunu gören papaz efendi cemaatin istenen kıvama geldiğine kanaat getirir ve artık un dağıtmaz. Birkaç hafta sonra cemaatin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Durumu araştırmak için papaz efendi tarlayı bahçeyi gezer ve neden gelmediklerini sorar, aldığı cevap; “Papaz efendi, un bitti din bitti.” Olur. Sakın avamın imanı bu kadar, diye düşünmeyin. Evde ekmek bekleyenler sadece geminin limana ulaşıp ulaşmadığına bakar, asla başka açıdan bakma alışkanlıkları yoktur ve gemi mutlaka limana varmalıdır!
70’li yıllardan beri gönlümüzde taşıdığımız milli hedeflerin hepsine kavuştuk diyebiliriz, ne Turan kaldı, ne de inancından dolayı hak mahrumiyeti yaşayanlar… Henüz ulaşamadığımız hedeflere ulaşacağımızdan da şüphemiz kalmadı. Sihalar, milli uçaklar, tanklar vs, ama 2023 seçimlerinden bir netice alınamazsa, bu teknolojik başarıları bize yar etmezler. Karadeniz’de bulduğumuz gaz da buhar olur, “Yanlış görmüşsünüz.” Derler. O halde 2023 seçimlerinde mutlaka halktan vize alma zorunluluğu vardır. Hatta yüzde yetmiş almak bile mümkün...
Bir hanım, arkadaşımıza Ak Parti’ye oy vereceğini söyler, ama akşam arkadaşın evine tekrar gider ve tüp 150 TL olmuş oy vermeyeceğim, der. Yani, tüp patladı… Demirel, 1991 seçimlerinde Türkiye’ye çağ atlatan, pazar ekonomisine ülkeyi adapte eden, TL’yi konvertibl yapan efsane Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın partisini geride bırakarak başbakan oldu. Seçim vaatleri ise; 20 yılını dolduran herkesi emekli etmek, çay ve tütüne herkes ne veriyorsa 5 TL fazlasını vermek idi. Söylemleri ise; “Mutfakta yangın var. Hükümet vatandaşın bir topak şekerine el atmıştır. Hükümet vatandaşın sofrasına el atmıştır.” Ve seçimi kazandı, kendisine sorunlar hatırlatıldığında; Cevabı, “Devletin tepesinde kavga ettirmem ben.” Oldu. 75 bin TL maaş almaya başladı. Ben de; “Yangın Demirel’in mutfağındaymış, makama oturunca sorun kalmadı” Dedim. 1993 yılında Cumhurbaşkanı oldu ve vaatlerin faturası Tansu Çiller’e kaldı, 5 Nisan kararları, bir gecede dolar 9 bin liradan 40 bin liraya çıktıktan sonra düşmeye başladı, 33 bin lirada durdu. Turgut Özal’ın hatası yok muydu? Bir önceki seçimde, “ Seçimden önce zam yapacak kadar enayi miyim?” sözü sonun başlangıcı oldu. Halk hafife alınmaktan hoşlanmaz ve faturayı Özal’a kesti.
2015 seçimlerinde Hükümet vatandaşla aynı lisanı konuşmayı erteledi, muhalefetin taşeron işçi ve emekliye bayramlarda 2 maaş ikramiye vaadi koalisyon dönemlerini hatırlattı, alınan oy yüzde 40 buçuk… 3 ay sonra seçimler yenilendi, bu defa hükümet te emekliye biner TL bayram ikramiyesi
ve taşeron işçiye kadro sözü verdi… yeni oy oranı yüzde 49 buçuk! Üstelik Haziran seçimlerinden önce 11 milyon emeklinin 22 milyon oyuna karşı iktidar partisi Ak Parti’nin sadece 18 milyon oyu vardı! Uygulamalarda nedense, illa ki beklenmeyen bir eksiklik oluyor. 1 milyon taşeron işçi kadro aldı, ama 50 bin kişi dışarıda bırakıldı, nedeni ise bulundukları kurum özerkmiş. Peki, yeni alınanlar gibi kurumun sözleşmeli işçisi olsun, o zaman da yaş şartı 35 yaşını geçmemiş olmak!!!!
Türkiye’deki enflasyonun nedeni vatandaşın talebinden çok, cari açık sonucu oluşan döviz talebi nedeniyle, yerli paranın talep edilmesi için ödenen faiz ücretidir. Cari açık bittiğinde bu enflasyon da biter, faizler de düşer. Döviz talebinin nedeni yatırımlar için talep edilen yabancı teknoloji, yabancı kredi ve yabancı sermayedir.
Maaşa enflasyon oranında zam neden 6 ayda bir??? Halbuki enflasyon, vatandaşa her ay bir darbe vuruyor. Her ay enflasyon farkının maaşlara yansıtılması halinde 2500 TL emekli maaşı alan bir vatandaşın 120 ay sonraki maaşı 1103,27 TL fazla olacaktır. Bu fark, birleşik veya basit değer kaybı hesabından dolayı doğmaktadır. O zaman da yeniden değerlendirilen maaşların gücü tüp fiyat artışına yetişemeyecektir. Peki, 50 yıl geriye doğru bu farkı uygularsanız karşılaşacağınız maaşlardaki değer kaybı acaba ne kadar büyük olmuştur.
2000’li yılların başında emekliler, asgari ücretlilerden fazla maaş alırdı. Bu durum çalışanın mükafatlandırılması adına değişti, son şekliyle yeni emekli maaşı bağlanan birinin aylığı 1500 TL’nin altında olamaz. Halbuki daha önce aynı şartlarda emekliye ayrılan biri Asgari ücretten fazla maaş alırdı.
Bayram ikramiyeleri 4 sene enflasyon farkı uygulanmadan verilmişti. Bu yıl ise enflasyon farkı olarak 100 TL artırıldı, ama bu hangi dönemin enflasyon farkıydı? Anlamak güç.
Vatandaşın elbette ki çözülmesi gereken sorunları vardır ve siyasi partiler de bunları çözmek için vardır. Bir vatandaş yalnız kalan babasına bakmak için diğer bir ilçeye tayin ister, partide yetkili kişi arkası dönük olarak, oturduğu yerden kalkmadan, “Burası vatan toprağı değil mi?” diyerek vatandaşı mahçup durumda bırakır. Gene bir polis memuru çocuğunun okulu için ilçe değişikliği ister, “Emniyet müdürü bu tip isteklere sıcak bakmıyor.” Cevabını alır, ama kısa bir süre içinde muhalefet partisi kanalıyla işini hallettiğini söyler!
Sigortalı olduktan sonra(!) 2 çocuk doğuran anneler 4 yıl borçlana biliyor, ama sigortalılıktan önce çocuk doğurmak suç olmalı ki onların analığı takdire şayan değil. Bir gün sigortalı olmak çok şey değiştiriyor.
Emeklilikte yaşa takılanlar gelir testi yaptırıp GSS primi yatırarak sağlıktan yararlanmak istediklerini söylüyorlar, ama yaşa takılmak ta bir eksiklik olmalı, bunlar maaş istemiyorlar, sağlıktan yararlanmak istiyorlar. Onlar böyle
anlatıyorlar. Sonra belirli bir basamak takip ederek maaş bağlama durumu biraz esnetilemez mi?
Cimer’e daha önce başvurulduğunda ilgili kuruma ilgili kişiler yönlendirirdi, şimdi başvuran, bir kurum seçmek zorunda kalıyor. Bu da bir değerlendirmeye tabi tutulmadan yürütmeye yönlendirildiği intibaını veriyor. Alacağınız cevap ta, ‘mevzuat gerekir’ oluyor. Peki, mevzuat ihtiyacını yasama nasıl anlayacak! Bu şekilde Cimer eski etkinliğini kaybeder ve vatandaşla araya bir duvar çekilmiş olur. Halbuki mevzuat; halkın görüşlerinin, örf ve adetlerin, inançların hukuk kurallarına dönüştürülmesidir. Bunu atladığınız zaman kanun devleti olursunuz, hukuk değil…
İktidarlar zamanla yıpranırlar, hedeflerinden uzaklaşırlar, çoğu zaman başarı zehirlenmesi de olur. Buna ortak siyasilerin iktidar arzusunun oluşturacağı çatlakları da katmalıyız, ama en önemli sorun, bürokratların kendi krallıklarını ilan etmesi, vatandaşların sıkıntılarını veya milli meseleleri savsaklamalarıdır. Emanetin ehil ellerde olmaması kıyametin başlangıcıdır. Ehil insan olmazı oldurur, onun feraseti Allah’ın yardımını celp eder. Mesele, insanı razı etmek, huzura kavuşturmaktır; bu aynı zamanda Allah’ın rızasını da kazanmaktır.
2000’li yılların başında insanların kabı kacağı, beş kuruş etmez ev eşyaları, emekli maaşları sırf eziyet olsun diye haczedilirdi. Şükürler olsun ki halkın feryadına ses veren iktidar 2010’lu yıllarda bu eziyete son verdi. Ama varlık şirketlerine devrolunan borçlarda zaman aşımı neden 20 yıla çıkarılmıştır? Neden 120 yıl değil! Varlık şirketlerinden bazı şikayetler var; binlerce mesaj, kurumlarına ait olmayan telefonlarla sürekli taciz etmek, sürekli bloke konulduğuna dair uyarılar… Bazı şikayet söylentileri var ki insanın kanını donduruyor. Kurumsal olmayan telefonlardan aramalar ve anlaşılmaz bir konuşma şekliyle ‘evet’ kelimesini almaya çalışarak ses bandı üzerinde oynanarak taahhüt verilmiş gibi düzenlemeyle icra takibi ve hapisle tazyik tehdidinde bulunmak… Buna maruz kaldığını söyleyenler de var.
Türk Telekom rızanız dışında kültür, tarih, yemek gibi linklere sizi abone etmekte, faturanız kabardığında bir yanlışlık olduğunun farkına varılmaktadır. İnternet bankacılığına giriyorsunuz, bir devlet bankası, o ne(?) çok yabancı bir sayfa ve en altta üç minicik noktaya tıklayarak girileceğini çok az kişi çözebilmiştir. Ama siz çok değerli zamanınızı banka reklamlarıyla geçiriyorsunuz ve mutlaka kredi kartı talebi linkine basmalısınız, yoksa sayfanın dışına çıkamazsınız.
İnternete alış verişi ve hizmetlerinde sadece robotlar var ve sizi anlamıyorlar, bir insan sesine hasret kaldık, bu sadece sorunumuzu çözmek için bize lazım, sohbet için değil… Müşteri hizmetlerinde mutlaka telefonla sorunlar çözülebilmelidir. Bu yarım dakikayı almaz.
Bunları sadece iktidar yıpranmışlığı ile izah edemeyiz, vatandaşın hizmet zehirlenmesi ve unutkanlığı da söz konusudur. Birkaç kişi dinledim; biri İstanbul Sözleşmesi aileyi yıktı diyor, diğeri İstanbul Sözleşmesi’nin kalkması kadın haklarına zarar verdi diyor! Biri, çocuğumu işe almadılar, diyor. Diğeri esnafın durumu çok kötü, diyor. Unutkanlık işte, 2002’de esnafın yüzde 7000 gecelik faiz ödediğini ve hükümetin seçim kararı alıp kaçtığını unutmuş. EYT nedeniyle sağlık yardımından yararlanamıyorum diyor, insanların cenazelerini dahi hastaneden alamadığı ve buna rağmen yuva yıkan hastane hacizlerini de unutmuş.
Sağlık primi yatıralım ve yararlanalım, ama bu şans bize verilmiyor, şikayetine kulak vermek lazım, diye düşünüyorum. Sonra iki çocuk sahibi olan annelerin sigortalılık tarihinden önce çocuklarının olması bir kusur değil, bir kaderdir. Bu mevzuat ta değişmez bir ayet değildir. Has bel kader bir gün sigortalılığı olmak bu kadar fark yaratmamalıdır.
Birkaç gün önce bir emekli öğretmen’in özel ders vermesi nedeniyle maaşının kesilmesine mahkeme onay vermiştir. Mevzuat gereği esnaf muaflığı sınırı, evde üretilen malın internetten satışının vergi mükellefiyeti gerektirmeyeceği gibi konular dikkate alınmadan maaş kesildi ise bu büyük bir hak ihlalidir. Vergi kaçırdığı gerekçesiyle işlem yapabilirsiniz ama maaş kesmek çok ağır bir cezadır.
Bunlar yargı ve yürütmenin veya idarenin haklıymış gibi görülen uygulamaları olabilir, ama etkisi direk sandığa olacaktır.
Ya halkın bu ve benzeri şikayetleri şimdiden değerlendirmeye alınır, ya da muhalefet bunları seçim vadine dönüştürür. O zaman da ne siha kalır, ne doğal gaz.
Sağlık ve Esenlikler Mehmet Haşmet Kolağası
Ellerinize sağlık olsun sevgili Haşmet kardeşimiz.