ENFLASYON İSTİHDAM KALKINMA
Enflasyon, fiyatlar genel seviyesindeki sürekli yükselme anlamına gelir. Bu aslında istenmeyen bir durum ve ekonomik ve sosyal hayattaki rahatsızlığın bir göstergesidir. Genellikle enflasyon; düşük eğitim, düşük ahlak, cari açık, bütçe açığı, üretim ve istihdam sorunlarıyla birlikte seyreder. Çözümün, üretimi artırmak olduğu söylense de uluslar arası kaliteyi yakalamamış ürün ve hizmetin hiçbir faydası olmadığı gibi kaynakların israfının sonucu olarak, tam tersi bir etkiyle sonuçlanacaktır.
Dünyada rekabet edecek kaliteli ürün ve hizmeti ucuza mal etmek teknoloji ve sermaye ister, buna ulaşabilmek bazen yüzyılları alır, üstelik siz kalkınırken kalkınmış ülkeler yerinde saymayacaktır. Tabi ki teknoloji transferi döviz ihtiyacını artırır, bir de yabancı yatırımlarla teknoloji transfer ederek kaliteli ürünlere ulaşabilirsiniz, ama bu da iyi bir fiziksel ve ekonomik altyapı ile beşeri sermaye gerektirir. Bunun yanında istihdamı ve doyurulmayı bekleyen 85 milyon vatandaşın ihtiyaçlarını da düşünmeniz gerekecektir. Bütün devletler beşeri sermaye kalitesine ulaşmış eğitimli insanlar aramaktadır.
Yatırımı ben yapacağım, derseniz teknoloji transferi için gerekli dövizi bulmanız gerekir; bu, genellikle dış borç ile sağlanır. Üstelik bazı nedenlerle teknoloji transferi için açık ve gizli ambargoya tabi tutulmuş olabilirsiniz. Osmanlı’nın son iki yüzyılını da sayarsanız, 300 yıldır tüm iktidarlar bunun mücadelesini vermiştir. Bizimle, kısa sürede kalkınan Almanya, Japonya ve Kore arasında ne fark var ki bu süreç bizde çok uzun sürmüş ve sürmektedir? Bu üç devlet tebağımsız değildir, 2. Dünya Harbi ve Kore Harbi sonucu olarak ABD’nin egemenliğini kabul etmiş ülkelerdir ve savunma harcamaları da yoktur. Böylece batı sermayesi bu ülkelerin altyapılarını tamamlamış ve getirdikleri teknoloji, sermaye, know how ve patent ile üretime geçerek cari açık vermeden kalkınmalarını tamamlamışlardır. Peki, biz bu yolu neden takip etmiyoruz? Eğer bağımsızlığımızdan vazgeçersek ABD ulusalcılarının ajandasında olan bir plan devreye sokulacak! Geldiğimiz yere döneceğiz, Taklamakan ya da Gobi Çölü’ne… Bu planı ABD Birinci Dünya Harbi’nden sonra İngiltere’den devraldı. Küreselciler ise böyle düşünmüyor. Şu aşamada bu bölgede askeri bir güç olarak bulunmamızı istiyorlar. ABD’de çatışan iki güç arasındaki rekabet bize yarıyor, tıpkı ABD ile Rusya arasındaki rekabet gibi.
Dünya ile entegre olan ülkeler paslaşarak kısa sürede birbirlerinin teknolojilerini kullanarak yeni ürünlerini piyasaya sürüyorlar. Mesela Boing 787 uçağının motoru İngiliz Rolls Royce, kanatları ise Japonya’da yapılıyor, ama bize bu şansı çoğu zaman vermediler.
Teknolojiyi yakalamak yetmez, onun sürekliliği de sermaye gerektirir. Birçok teknoloji devi iflasın eşiğinde, zira artık insan için üretmek istenmiyor. Toshiba’yı kurtarmak için şu anda üç milyar Yen fon hazırlanıyor, bu sadece bu tip şirketlerden biri, zamanın gerisinde kalan her üretici ve talep dışı kalmış her ürün, üreticisiyle beraber silinecektir, bu bazen devletlerin kötü akıbetine de neden olacaktır. Yakında hiç ummadığınız devletlerin çöktüğünü göreceğiz. Benim bir sözüm var, “ Her aslanın sonu sırtlanın midesi, her tüccarın sonu iflastır.” Çünkü sonunda çağa ayak uyduramayacakları bir zaman mutlaka gelecektir.
Egemenliğimizden vazgeçmemiz bizi kurtarmayacaktır, üstelik bizimle paslaşmak ta istemiyorlar. Bu mahallenin çocuklarıyla kaynaşmanız ve futbol oynamanız için topunuzun olması gerekiyor. O halde bize ikinci ve tek yol her türlü imkansızlığa rağmen kalkınmak ve sürekliliğini tamamlamak kalmıştır. Bizim için savunma sanayi ve teknolojileri ve askeri harcamalar önceliklidir. Sebepleri yukarıda açıklandı. Bu da askeri harcamaları ABD izin verene kadar sıfır olan yukarıda sayılan ülkelere göre bize azımsanmayacak ek masraflar getirmiştir. Kalkınırken ordumuzu da dışa bağımlılıktan kurtarmamız ve güçlendirmemiz gerekmektedir. Bu, kalkınma yolunda teknolojik avantajlar sağlayacaktır. Ancak savunma harcamaları bütçemizin önemli bir kalemini oluşturacaktır. ABD’nin gölgesinde kalkınan ülkelerin bir avantajı da bunun sayesinde gelir dağılımı adaletinin sağlanması sonucu olarak ahlak seviyelerinin yüksek kalması olmuştur.
Vahşi ormanda ayakta kalma mücadelesi bizim ahlaki seviyemizi önemli ölçüde düşürmüştür. Zaten bizi çıkmaza sokan da ahlaki seviyesi düşük, yetkisini ve gücünü kazanca endekslemiş ülke menfaatleri etrafında geriye kalanlarla kaynaşmaya yatkın olmayan önemli bir vatandaş kitlesinin olmasıdır. Bu durum ahlaki seviyesi yüksek insanlar için haksız rekabet ortamı doğurmuş ve sayıları gittikçe azalmayameyletmiştir.
Buraya kadar bize özel durumları anlattık. Bundan sonra ekonomik sorunları ve enflasyonu işleyebiliriz. Şuanda fiyatlar yükselme meylindedir ve bu durum toplumda enflasyon beklentisi oluşturmuş ve fiyatlar yükselmeden vatandaşlar ihtiyaçlarını biran önce almaya çalışmaktadır. Bu da Talep enflasyonu olarak ilave bir fiyat artışına neden olmaktadır.
İnsanların alım gücü düştüğünde yapılan ücret zammı enflasyonist bir baskı oluşturur. Bu ücretleri karşılamak için vergi artışına gitmeniz, KDV oranlarını artırmanız, enerji ürünlerinin fiyatlarını yükseltecek çalışmalar yapmanız gene enflasyonist bir baskı oluşturacaktır. Yani yumurta-tavuk sarmalına girersiniz. Yetkili uzmanlar bu ortamın 2024 Haziran ayına kadar süreceğini ve ardından enflasyonun makul seviyelere doğru düşme eğilimine gireceğini söylemekteler, ama vatandaşın büyük bir kısmını ikna etmek zor olacaktır. Daha öncekiler gibi bu defa da sürecin kesintiye uğrayacağı inancına sahip olanlar çoğunlukta. Altyapı yatırımlarımız tamamlanmak üzeredir. Bu yatırımlar sürekli olarak karşımıza tüketim talebi olarak çıktığından enflasyon üzerine önemli ilavelere sebep olmuştur. Ayrıca son 7 yılda karşılaştığımız afetler, pandemi, yangınlar ve depremler ülke ekonomisi üzerine olumsuz etkiler yapmıştır. Ancak sabredilirse bu harcamalar meyveye dönüşecektir. Çünkü biliyoruz ki, “Her nafakada bir hasene vardır.”
Olumlu gelişmeler var, 300 yıldır bizim en büyük sorunumuz olan enerji açığı sanki bu defa çözülme eğilimine girme emareleri vermekte, bu; yılda yüz milyar dolarlık bir kalem ve cari açık sorunumuzu çözecek gibi… Bu durumda cari açığın bütçe açığı baskısı çözülürse ve enerji fiyatlarına zam yapılmazsa en önemli enflasyon unsuru ortadan kalkmış olur. Zira baktığınızda enerji fiyatlarına zam yapıldığı ve vergi artışına gidildiği ayı takip eden ay enflasyon oranı pik yapmaktadır.
Geçiş dönemlerinde KİT ve benzeri kurumların fiyat istikrarı sağlaması için devreye girmesi lazımdır. Mesela halk ekmek her il ve ilçe sınırları içinde üretilmeli, Tarım Kredi kooperatifleri her ilçede mağaza açmalıdır. Bakkallarla müşterek çalışmaları bir an önce devreye girmelidir.
Devletin ilgili kurumları ve Belediyeler gayrimenkul üretip kiraya veren sermaye şirketleri kurmalıdır. Devlet memurlarına lojman verilmelidir. Kentsel dönüşümü engelleyen en önemli unsur kat sınırlaması getirilmiş olmasıdır. İskenderun’da defalarca ikaz edilmesine rağmen kat sınırlaması nedeniyle dairelerine ödeyemeyecekleri maliyetler gelmesi nedeniyle kentsel dönüşüme gitmeyen bina sakinlerine yuvaları mezar olmuştur. Konut açığının ve kira enflasyonunun en önemlisebebi kat sınırlamasıdır. Japonya’da, Kaliforniya’da, San Francisco’da, Manhattan’da 300 metreye varan binalar var ve çoğu dünyanın önemli fay hatları yakınında… Ancak binalar zemine ve projeye uygun ve yeni şehir planlarına göre yapılmalı; sismik izolatör, tünel kalıp, radye temel, çelik bina ve fore kazık destekleri yerine göre mecbur tutulmalıdır. Otoparklar, raylı sistemler, yeşil alanlar önceden planlanmalıdır. Burada şunu da söylemeliyiz Hatay’da 14 TL olan toplu taşım ücreti neden Gaziantep’te 6 TL? Çünkü Gaziantep Belediyesi yakıt sorununu çözmüş, doğalgaz ve elektrikli araçlara dönmüş. Aslında bu bir devlet politikası olmalıdır. Demek ki Enflasyonu önlemede belediye başkanlarının ve yöneticilerin vizyonunun önemli katkıları varmış.
İhracat, arz miktarını azaltacağından enflasyonist baskı yapar, uzun vadede cari fazla ve kur fiyat azalışına neden olacağından enflasyonu düşürücü etki yapar. İthalat, başlangıçta arzı artırdığından enflasyonu düşürür, döviz ihtiyacı ve cari açık etkisiyle uzun vadede enflasyonist baskı yapar. Bütçe gelir artış ihtiyacı enflasyonist baskı yapar. Faizlerin yükselmesi TL tercihi sağladığından enflasyonu düşürücü etki yapar, ancak faiz, maliyet enflasyonuna sebep olur. TL tercihi sağlamak için faiz enflasyondan yüksek olmalıdır. Kur Korumalı Mevduat zararının Merkez Bankası tarafından ödenecek olması bütçeye olumsuz etkisini ortadan kaldıracaktır.
Sihirli değnek tasarruftur, Kamu ve vatandaşın birlikte tasarrufu… Tasarruf, kaliteliyi ucuza üretmek için gereken sermayeyi sağlar. Ancak bu; ne yazık ki kaynaşmış, ahlaklı ve 4 yaşından itibaren devlet tarafından eğitilmiş vatandaşlara sahip ülkelerde netice verir. Yani önümüzde uzun yıllar var. Tasarrufları engelleyen bir neden de birikimini yastık altında saklamak zorunda olan vatandaşların bulunmasıdır. Varlık şirketlerine olan borçlarının zaman aşımı için 20 yıl beklemek zorundalar.
Kamuda sıfır araba kiralayanlara araç temin edenlerin sıfır araba talepleri karaborsa oluşturmuştu, tasarrufa gidilmesinin bu kuyrukların bitmesinde önemli katkısı olmuştur.
Tasarruflar, ekonomik sistem içinde olursa ekonomiye faydası olur. Bunlardan biri borsadır, ancak burası kurtlar sofrasıdır, normal vatandaşlar için kaybedilmesi kaçınılmaz araç olabilir, hassas vatandaşlara temettü yatırımları tavsiye edilir. Tasarrufun bir diğer faydası, sistem içinde olduğu sürece TL tercihine katkıda bulunmasıdır. Döviz ve altın cinsinden tasarruflarda ekonomik siste içinde olursa ekonomiyi besler. Faiz konusunda hassas olan vatandaşlar için katılım bankaları mevduatları vardır. Ayrıca küçük bir sermaye ile işyeri açıp maceraya atılma korkusu taşıyanların paralarını devlet güvencesi bulunan piyasalarda değerlendirmesi ve hatta işi bulunanların da tasarruf yapma alışkanlığı edinip tasarruflarını sermaye piyasası yatırımlarında değerlendirmesi son derece önemlidir. Bu, ek bir gelir olduğu kadar ülke ekonomisini de sağlam temeller üzerine taşımaktır, sermayeyi ve mülkiyeti tabana yaymaktır. Gelirinizin mutlaka bir kısmını, her ayın belli bir gününde tasarrufa ayırmalıyız. Küçük olabilir ama, ülke çapında toplanınca anlamlı bir miktara ulaşır. Ayrıca damlaya damlaya göl olduğunu ve nemasıyla birlikte önemli miktarlara ulaştığını görürüz.
Yastık altındaki birikimlerin ekonomik sisteme dönmesi için önce güven gerekir, sonra da buna engel olan unsurların ortadan kaldırılması için devletin gereğini yapıyor olması gelir.
Şurası utulmamalıdır ki pazar ekonomisinde fiyatlar da ekonomik tablo da pazarda oluşur; devlet, kurum ve işletmelere düşen görev sistemin sağlıklı işleyeceği ortamı sağlamaktır. Yeni şeyler icat etmeye çalışmak dişlilerin arasına çomak sokmak olabilir.
Sağlık ve Esenlikler Mehmet Haşmet Kolağası
























































Yorum Yazın