FİYAT İSTİKRARI PAZAR EKONOMİSİ İLE SAĞLANIR
Pazar ekonomisinin hedefi dünyayla bütünleşmiş tek pazara ulaşmaktır. Burada ekonominin doğal sürecine müdahale edilmez. Uluslar arası ticaret kuralları pazar ekonomisinin ilkel çağı içindir. Bu şartlarda ekonominin ve fiyatların oluşumunu takip edelim. Mal, sermaye ve insanların dolaşımının önünde hiçbir engel yoktur. Eğitimli ve donanımlı insanların oluşturduğu pazar ekonomisi ortamı, beşeri sermaye ile sermaye ve teknolojiyi yani hür teşebbüsü kendine çeker. Bu ortamda tutunamayacak olanlar da bölgeyi terk eder.
Tüm dünyanın, sömürgeci zihniyetin olmadığı ve sınırların olmadığı bir küre olduğunu düşünelim; bu durumda mal, arz eksikliğinin olduğu ve talep fazlasının ve karlılığın olduğu bölgeye hızla intikal eder ve fiyatlar anında yeniden dengeye gelir. Bu, Allah’ın koyduğu doğa kanunları gibidir. İnsanlar ancak oksijen oranının yüzde yirmi olduğu atmosfer ortamında yaşar. En alt sınırı yüzde 18’dir. Ciddi bir sınırlamanın olmadığı bir ortamda oksijen hızla oksijenin düşük olduğu atmosfer ortamına akar. Bu neredeyse ışık hızında(!) olur, yani eksikliğini hissetmezsiniz. İnsanlık var olduğu sürece bunun eksikliği hissedilmemiştir. Nem dahil, tüm atmosfer gazları karışımı için aynı şeyi söyleyebiliriz.
Biz ekonominin doğal sürecine olumsuz anlamda müdahale etmediğimiz sürece fiyat ve gelir düzeylerinde her şey yolunda gider. Tamamlayıcı unsur güzel ahlak ve eğitimle beraber… Emperyalistler, dünyanın zenginliklerini haksız yere kendi bölgelerine zorbalıkla taşırlar, böylece dünyanın diğer bölgelerinde bir fakirleşmeye sebep olurlar. Tüm insanların nefsi emmare denilen, hayvani dürtülerle hareket etmediği bir ortam tabi ki bir ütopya olarak görülür. Ancak insanlık hayvani nefsin üstüne çıkmakla görevlidir. Bunu başarabilen insanlar dünyanın geri kalanını yönlendirme gücüne de sahiptir. Başarmak için bunu istemek lazımdır. Bunun ispatı, dünyanın hiçbir yerinde hayvanların insanları yönetmediği gerçeğidir.
Yukarıda anlattıklarım çok iddialıdır ve olması gerekendir, ama yapmaya çalıştığımız bizim konumuz olan fiyat istikrarını sağlamanın doğru yoluna işaret etmektir.
Eğitimli olan ve aynı zamanda egoist olmayan insanların etkili olduğu bir dünyada yaşadığımızı ve sınırların da çok şeffaf olduğunu düşünelim. Yani, meşru serbest ticaret ve dolaşımın önündeki engellerin kalktığını düşünelim, uçsuz bucaksız arazilerinde canlı ağırlığı kilosu 1 dolara olan küçük ve büyük baş hayvanların ülkemize getirilip satıldığında et fiyatları bir anda yüzde 80 oranında birden düşer. Biz de o ülkelere teknoloji, sağlık, inşaat malzemesi, kimyasal madde, otomotiv, tekstil, mühendislik hizmetleri satabiliriz. İşte serbest pazar ekonomisinin mantığı budur. Bizim hayvancılığımız ne olacak? Merak etmeyin, öncelikle mera dışındaki hayvancılık azalır, bu da maliyetleri
düşürür. Bu hayvanları çok daha pahalı fiyatlarla almaya hazır çok sayıda insan yani pazar vardır. Üstelik refah toplumu haline gelen ülkelerde çoban bulamazsınız, yani yabancı çoban çalıştırırsınız, ya da teknolojik tarıma geçersiniz. Türkiye şuanda sebze, un, makarna, meyve ihracatında sayılı ülkeler arasına girmiş durumdadır. (Makarna ihracatında dünya birincisi, dünya un ihracatının yüzde 30’una sahiptir.) Hayvan ithalatından başlangıçta aldığınız ithalat vergisini hayvancılık sektöründe destek olarak kullanabilirsiniz.
Türkiye’de malı üretilmeden önce ucuza alıp, stoklayıp zamanında iki katına satmak ticaret idi! Ya da sunta, kösele gibi ara mallar fabrikadan bağlanır, üreticiye vadeli olarak kat kat fazlaya satılır ve fiyatlar da bir daha düşmezdi. Turgut Özal, üretim tarihlerinde veya fiyat artışında ithalatı serbest bırakırdı. Böylece bu sektörlerde bir fiyat istikrarı oluşurdu. Ne yazık ki üretmeden kazanan faiz ve enflasyon lobisi Turgut Özal’ı anasından doğduğuna pişman etmişti. Kızgın kalabalıklar da ateşe benzin döküp öfkelerini giderdiler, yani tatmin oldular. Bu kızdırılmış adamlar her zaman olacaktır, ama biz nice şehitler versek te yolumuza devam etmeliyiz.
Pazar ekonomisinde İthalat önemli bir argümandır. Ama “Arz-talep dengesi bizi ilgilendirmez, biz fiyatları kendimiz belirleriz.” diyorsanız, işte Pazar ekonomisinin kurallarını terk edenlerin gideceği tek yol bu! Bunun en önemli uygulayıcısı Sovyetler Birliği 70 yıl halkına cehennemi yaşattı, 30 yıldır işletme ruhunu hala yakalayamadı. Belki 100 yıl daha bekleyecekler. Ne yazık ki toplumcu iddiasındaki bu sistemlerde adaleti sağlamak için, yani yoklukta eşitlemek için milyonlarca insanın öldürülmesi gerekmişti, bundan sonra ise milyarlarca olabilir…
Dünyada yıl boyu 26 derece sıcaklığa sahip hayvancılık için yaratılmış ülkeler var, barınak, ilaç ve yem ihtiyacı dahi yok, yayıldığı için etleri omega 3 ve D vitamini açısından zengin; oralar da bizim, yani insanlığın… Bir an önce oralarda hayvancılık yapalım ve yetiştirdiğimiz hayvanları hem ülkemizde kullanalım ve hem de ihraç edelim. Bu konularda en az 10 yıldır haberler duyarım, ama bazı sebeplerden bir türlü bir sonuç alınamaz…
Hayvan’ın her şeyi paradır, onun için hayvanlar toplu olarak kesilmeli, kemikleri, derileri ve jelatini dahil her şeyinden yararlanılmalıdır. Bu, et maliyetini önemli ölçüde düşürür. Unutmayalım mucizelere ihtiyacımız yok, arz-talep dengesini kurmaya ihtiyacımız var.
Yeri gelmişken kira artışlarına da değinelim; sebebi konut açığıdır, yani gene arz-talep dengesizliğidir. Korona ve deprem sonrası konut açığı artmıştır. Yapılacak şey konut yapmaktır. Mutlaka vatandaşı ev sahibi yapmaya çalışmayalım, gücü yetmeyene ve istemeyene de kiralık konutlar yapalım, ev sahibi olalım ki ev sahiplerinin halinden de anlayalım. Bu konuda dünyada
yatırım aracı arayan birçok yatırımcı var, bunlara gayrimenkul sermaye şirketi hisseleri veya ortaklığı satalım.
Şurası unutulmamalıdır ki kalkınma azminde olan ülkelerde hızlandıran ve çoğaltan etkisi nedeniyle tüketim malı açığı oluşur. Zira piyasaya yatırım için para sürülmüş ve tüketim talebi olarak karşımıza çıkmıştır, işte bu oluşan talep fazlası için belli bir katsayıda tüketim malı ithalatı mutlaka yapılmalı ve kaynağı bulunmalıdır, yoksa cari açık bitene kadar enflasyonun önüne geçemezsiniz.
Dünya pazar ekonomisi olgunluğuna henüz ulaşmamış olabilir, ama bu gayeyi taşıyan ülkeler arası ekonomik ve siyasi birlikler bunun için kuruluyor, sonu da global pazar ekonomisidir. Dijital paranın çıktığı, dijital çağda bu çok kolaydır.
Dünya bugüne kadar pazar ekonomisini uygulayacak öncü bir organizasyon bekledi, bu Türkiye’dir, bunu dünya anladı, ama bizi inandırmaları için daha çok şey yapmaları lazım…
Sağlık ve Esenlikler
Yorum Yazın