Yiğitlik Ahlaktan Doğar
Öyle bir zamandan geçiyoruz ki; zaman, yiğitlik kavramının anlamını yitirdiği bir çağdan geçiyor. Hani derler ya: Akşam kurt ile plan yapılıyor, gündüz çoban ile yas tutuluyor. Tamda bu sözün hayat bulmuş zaman dilimin de yaşıyoruz. At izi it izine karışmış. Kimin kim olduğu belli olmayan bir zamandan geçiyoruz. Zaman ise bu süreçte çok bereketsiz bir şekilde elimizden akıp gitmektedir. Bu hızlı akış bize Kurdu da Çobanı da onları birbirine kırdıranı da unutturmaktadır. Ne acayip bir tolumuz ki çok çabuk unutuyoruz. İçimizde bizlere unuttuklarımızı hatırlatanları da yadırgamaktan çekinmiyoruz. Onlar öyle yiğitler ki; bilekleri ile ahlakları birbirini tamamlarda ortaya ‘’yiğit’’ diye çıkarlar. Bizim medeniyetimizde yiğitlikte tam da budur. Kalbin adaleti, dilin doğruluğu, gönlün merhameti, bileğin kuvvetidir.
Katıldığım programlarda yaptığım bir dua vardır; ‘’Allah’ım! Bizi hakkı konuşan, hakkı tavsiye eden, haklının yanında olanlardan eyle.’’ Ne zor üç vazife öyle değil mi? Bu da tam da yiğit olanın işidir. Yiğit, zulme karşı duran, mazlumun yanında saf tutan insandır. Hz. Ali’nin ‘’yiğitlik, birini yere sermek değil, öfke anında nefsine hâkim olmaktır.’’ Sözü bu anlayışın özüdür. Gerçek kahramanlık, öfkesini yenebilmek, adaleti çıkarının önüne koyabilmektir. Çünkü insanı insan yapan, gücü değil; o gücü nerede, nasıl ve kimin için kullandığıdır.
Yiğit insan, popüler olmayı değil, doğru olmayı tercih eder. Vicdanının sesini, kalabalıklarının alkışından üstün tutar. Hakikatin yanında olmak bazen ağır bedeller ister; ama o bedelleri ödemeyi göze alanlar, tarihe iz bırakır. Zira tarih, konforu seçenleri değil, karakteri seçenleri yazar. Bugünün dünyasında yiğitlik, bilek gücüyle eline silah kuşanmak değil; kalemini, sözünü, davranışını adaletin hizmetine sunmaktır. Kimi zaman bir haksızlığa sessiz kalmamak, kimi zaman bir yetimin başını okşamak, kimi zaman yanlışın karşısında tek başına kalmayı göze almak… İşte bu da modern bir yiğitlik örneğidir. Özellikle sınıfta çokça kaldığımız haksızlık karşısında sessiz kalmak var ya; Hz. Peygamber (sav.) ‘’dilsiz şeytanlar’’ olarak nitelendirmektedir. Bu duruma karşı çıkacak en kuvvetli konumda olan gençlerdir ki ne yazık ki büyüklerde ‘’edepsizlikle’’ hemen itham ederek yaptıkları haksızlığa karşı bir yapay gölge oluşturmaktadırlar.
Bugün bütün Müslüman toplumlar olarak, ahlaki erdemlere her zamankinden daha fazla sarılmamız gerekmektedir. Doğruluk, sadakat, tevazu, sabır ve merhamet gibi değerler; sadece birey değil, ümmeti de ayakta tutan sütunlardır. Fakat bu sütunlar zayıfladığında, ümmetin ruhu da yavaş yavaş çöker. O yüzden her birimiz, kendi alanımızda ahlaki bir muhafız olmalıyız ki yiğitliğimiz belli olsun.
Unutmamalıyız ki ahlaki erdem, insanı yüceltir; yiğitlik ise o yüceliği eyleme döker. Birinde kalp vardır, diğerinde cesaret. İkisi birleştiğinde ise ortaya hakikatin kahramanı çıkar. Ve işte o kahramanlar, dünyayı değiştiren sessiz devrimciler olur…
Yorum Yazın