AKRABALIK ÜZERİNE
Akrabalık, hayatımızın en derin köklerinden filizlenen, zamanla dallanıp budaklanan, yüreğimizde iz bırakan bir bağdır.
Bu bağ, sadece bir soy ilişkisi değil; aynı zamanda bir araya gelmiş kalplerin, birbirine dokunan ellerin, paylaşılmış acıların ve sevinçlerin, bir ömür boyu birbirini sarmalayan hikâyelerin örüntüsüdür. İslam’ın ve Türk örf ve adetlerinin içinde yer alan bu değer, insana derin bir maneviyat, sıcak bir yuva hissi ve unutulmaz bir aidiyet duygusu kazandırır.Bir bayram sabahı, büyüklerin ellerini öpmek için telaşla hazırlanırken hissedilen heyecan, akrabalık bağının kalbimizde ne denli güçlü bir yer tuttuğunu gösterir.
Bir düğünde, aile büyüklerinin etrafında toplanan kalabalık, birlik ve beraberliğin en güzel sembolüdür. O anlarda, akrabalar arasındaki bağın sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda gönülden gelen bir bağlılık olduğunu bir kez daha anlarız.
Akrabalık, her birimizin hayatında farklı anlamlar taşır.
Bazen bir kardeşin desteği, bazen bir amcanın öğütleri, bazen bir dayının sıcak tavsiyeleri, bazen de bir halanın ya da teyzenin şefkati olarak kendini gösterir.
Amca, babanın yerine geçebilen, aile içinde bilge bir figür olarak, yaşam deneyimleriyle gençlere yol gösteren bir rehberdir. Onun sözleri, nasihatleri, adeta bir çınarın gölgesi gibi, güven ve huzur verir.
Dayı ise babanın yanında, abilik yaparak aileyi bir
arada tutan, gerektiğinde her konuda destek olan bir figürdür. Onun samimiyeti, adeta bir dost eli gibi, zor zamanlarda başvurulacak ilk limandır.
Hala ve teyze ise anne yarısıdır; onların merhameti, sevgisi ve her zaman anlayışla karşılayan tavırları, bir insanın hayatında bırakılan en derin izlerden biridir. Halanın tatlı dili, yumuşak kalbi, insanın yüreğinde daima özel bir yer edinir. Teyzenin ise, annenin eksikliğini hissettirmeyen sıcaklığı, hayatımızın her döneminde yanımızda olur. Hala ve teyzeler, hem çocukluğumuzun en tatlı anılarının hem de zor zamanlarımızın en sarsılmaz destekçileri olarak daima özel bir yere sahiptirler.
İnsan, akrabasına olan bağlılığıyla, bir nevi kendi geçmişine ve geleceğine de sahip çıkar. Çünkü akrabalar, bir insanın hayatındaki en önemli tanıklardır; onun çocukluğunu, büyümesini, sevinçlerini, hüzünlerini bilir ve bu hikâyeyi onunla birlikte yazarlar.
Bu bağlar, zamanla daha da güçlenir, derinleşir ve hayatın her anında kendini hissettirir. Amca, dayı, hala ve teyze gibi aile büyükleri, bu bağın en güçlü halkalarıdır; onlar, hem aileyi bir arada tutar hem de geçmişten geleceğe uzanan köprüyü oluşturur.İslam’ın da öğütlediği gibi, akrabalık bağları korunması gereken kutsal emanetlerdir.
Akrabalar arasında zaman zaman kırgınlıklar, yanlış anlaşılmalar olabilir; ancak bu bağların gücü, bu tür engellerin üstesinden gelmeye yeterlidir. Zira, Allah (C.C.), akrabalık bağlarını koruyan ve gözeten kullarını müjdelemiştir. Bu nedenle, kalplerde biriken dargınlıkları gidermek, araya giren mesafeleri aşmak, bu dünya hayatında kazanabileceğimiz en büyük manevi hazinelerden biridir.
Türk kültüründe ise akrabalık, geniş bir aile kavramının ötesinde, toplumun temel yapı taşlarından biridir. Her bir birey, ailesinin ve akrabalarının bir parçası olarak, bu yapının ayakta kalmasına katkıda bulunur.
Bir cenazede gözyaşlarına boğulurken, bir düğünde kahkahalarla gülerken ya da bir hastalıkta omuz omuza verip mücadele ederken, bu bağın ne kadar güçlü olduğunu hissederiz.
Akrabalar, iyi günümüzde olduğu kadar, kötü günümüzde de yanımızda olan, bizi biz yapan değerlerimizdir.Akrabalık, aslında bir gönül işidir; birbirini sevmenin, anlamanın ve desteklemenin en saf hâlidir.
Her bir akraba, insanın hayatında bir iz bırakır; kimi zaman bir amcanın gölgesinde serinleriz, kimi zaman bir dayının omzunda teselli buluruz, kimi zaman da bir halanın ya da teyzenin kucağında huzur buluruz. Bu bağlar, bizi hayatta tutan, zor zamanlarda sığındığımız bir limandır.
Kalplerin birbirine açıldığı, ellerin birleştiği her an, akrabalık bağları bir kez daha güçlenir ve bu bağın sıcaklığı, insanın ruhuna işler.İnsan, akrabalarıyla olan bağını koruyarak, aslında kendi içsel yolculuğunda da önemli adımlar atar. Çünkü bu bağ, sadece dünya hayatında değil, ahiret inancımızda da önemli bir yer tutar.
Akrabalarımızla olan ilişkilerimizi sürdürmek, onları hayatımızın bir parçası olarak görmek, ruhumuza huzur, kalbimize sükûnet getirir. Bu bağların kıymetini bilmek, onları canlı tutmak, insanın içsel huzurunu da pekiştirir.
Sonuç olarak, akrabalık bağları, bir insanın hayatındaki en değerli hazinelerden biridir. Bu bağlar, sadece bir soy ilişkisi değil, kalpten kalbe uzanan, sevgiyle, hoşgörüyle, merhametle örülmüş bir yolculuktur.
Amca, dayı, hala ve teyzenin sevgisiyle beslenen bu bağları korumak, onları gelecek nesillere aktarmak, hayatın en kıymetli sorumluluklarından biridir.
Akrabalarımızla olan ilişkilerimizi, sevgiyle ve özenle korumak, bu yolculuğun en güzel hediyesidir.
Her şey bütünün hayrına olsun.
Eyvallah...
























































Yorum Yazın