Reklamı Geç
Kozsan Gıda Mustafa Sancak
Güneyler
Güneş Güzellik
Hatay
BIST10.972
DOLAR42.076
EURO48.6246
ALTIN5430.6
BTC/USD107592.57
Hidayet Şişkin

Hidayet Şişkin

Mail: [email protected]

DUYGULARIN SESİZ ÇIĞLIĞI

 

DUYGULARIN SESİZ ÇIĞLIĞI 

 

     “İnsan  konuşamaz, içlerini dökemezlerse, ruhları dolar; dolan ruhlar taşar, o taşkınlık zehirli bir öfkeye dönüşür.” Bugün okuduğum bir hikayede  geçen  yukarıdaki ifadeden yola çıkarak yazımı şekillendirmek gayesiyle siz sevgili okurlarımın huzurundayım.. Dilerim keyifle okuyacağınız bir yazı ortaya çıkar inşallah.

Günümüzde yukarıdaki sözün gerçekliğini  her an yaşıyoruz. Sokakta, evde, işte; Yüzler asık, sesler yükseliyor, tahammül sınırları incelmiş bir cam gibi. İnsanlar patlamaya hazır birer volkan gibi dolaşıyor.
 
Neden? Çünkü insan olmanın en doğal halini, konuşmayı, paylaşmayı, dertleşmeyi, hemhal olmayı, diğergam yaklaşımı kaybettik bir sekilde.

Bir zamanlar aile sofralarımızda yaptığımız sohbetlerin sıcaklığında hayat vardı. 
Çayın buğusunda, komşu ziyaretlerinde, kitap sayfalarında ruhlar dinlenirdi.
 İnsanlar derdini anlatır, diğerinin derdiyle hemhâl olurlardı.
Oysa şimdi bir ekranın karşısında yalnızca izliyoruz, bize benzemeyen, bizim olmayan, kurmaca hayatları.  İzlerken konuşmuyoruz, hislerimizi paylaşmıyoruz asla.

 Ruhumuzun yükünü atacak bir yer bulamayınca, yükler birikiyor. Zihnimizdeki düşünceler, yüreğimizdeki sıkıntılar bir düğüm oluyor adeta ve bizi boğuyor ve  o düğüm çözülmedikçe, bir gün öfkeye, tahammülsüzlüğe, hatta çaresizliğe dönüşüyor; bunalımlara intiharlara kadar sürüklüyor insanı.

Televizyon, sosyal medya, akıllı telefonların hayatı kolaylaştırırken bizden ne kadar çok şey aldığını fark ediyor muyuz?
 Eskiden bir duyguyu paylaşmak için saatlerce süren yolculuklara çıkardık. Şimdi bir mesajla ulaşmak mümkün, ama o mesajda ne samimiyet var, ne insan sıcaklığı. Duyguların dili kısırlaştı. Çünkü insan yalnızca duymakla değil, hissetmekle, göz göze bakmakla, ses tonundaki titreşimle anlaşılır. Teknoloji, iletişimimizi hızlandırdı ancak insanca iletişimimizi çaldı götürdü.

Oysa insan konuşmadan ve dinlemeden yaşayamaz. Konuşmak ve dinlemek, ruhun nefes almasıdır. Bir dostla edilen sohbet, kalpten dökülen cümlelerdir bizi hayata bağlayan.
 Kitapların arasında kaybolmak, kendimizi bulmaktır esasında. 
Paylaşmak ise insanın yüreğini hafifletir; yüklerimiz paylaştıkça azalır ve rahatlarız. Maalesef biz bu köprüleri bir bir terk ettik.

Peki sadece yakınma yolunu seçerek çözüm aramayacak kaybolmaya yalnızlaşmaya, öfkelenmeye, gerginliğe ve dedikoduya devam mı edeceğiz?
Elbette Hayır:
Bugün yapılması gereken, bu kaybolan değerleri yeniden inşa etmektir. 
Sofralarımızda ekmeğimizi bölüşürken bir de kelimeleri bölüşmeliyiz. Çocuklarımızla sadece ekranları değil, hikâyeleri de paylaşmalıyız. 
Bir dostun gözlerine bakarak “Nasılsın?” demek, en büyük ilaçtır ona ve esasında sorana.

Unutmayalım ki, insanı insan yapan şey, duygularını anlatabilme gücüdür. Söylemediğimiz her kelime, bir gün ağır birer yük olur. 
Konuşalım, dertleşelim, duygularımızı paylaşalım inşallah.
 İçimizde sessiz çığlıklar birikmeden önce, o çığlıkları kelimelere dökelim. Çünkü insan, ancak anlatarak kendini bulur. 
Anlattığımız kadar dinleyen olmak, dinleyebilmek gerektiğinin de farkında olmalıyız.

Ve belki de bu satırları okurken düşünmeliyiz:
“Bugün kiminle gönülden bir sohbet ettim?
Kimin yüreğine dokundum?
Kimin yüreğime dokunmasına izin verdim?

Eşim, çocuğum, kardeşim, komşum, arkadaşlarım, annem babam; gerçekten nasıllar? Varmıdır onlar için yapacaklarım ya da yapmamı istedikleri, ancak söyleyemedikleri?”

 Soruları çoğaltmak ve yazıyı uzatmak mümkün olmakla beraber amacım bir an hayatın hızla akan  meşgale trafiğine ara  vererek düşünmek, belkide düşündürmek.
Her şey bütünün hayrına olsun inşallah.
Eyvallah.

 

 

Diva Otel

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Yükseliş