GURBET
Gurbet, kalpte ince bir sızı, ruhun derinliklerinde sürekli yankılanan bir özlem. Sevdiklerinden uzak olmanın acısı, her gün biraz daha büyürken, tanıdık yüzlerin ve alışkın olduğun sokakların hasreti içini kemirir. Her sabah uyandığında, pencerenden dışarı baktığında, yabancı bir dünyanın soğuk gerçekliğiyle karşılaşırsın.
Gurbet, özlemin ve yalnızlığın en keskin haliyle hissedildiği bir dünyadır. Anılar daha da değerli hale gelir. Bir fincan çayın, anne elinin değdiği sıcak bir yemeğin, çocukluk arkadaşlarının kahkahalarının kıymeti artar. Her gün, memleketin kokusunu içine çekmek, tanıdık sokaklarda adımlamak için duyulan özlem büyür. Bir türkü duyduğunda ya da memleketinden bir haber aldığında, kalbin bir an için hızla çarpar, gözlerin dolar.Gurbet, aynı zamanda umutla bekleyiştir. Bir gün geri dönme hayaliyle yaşanan bir serüvendir. Gurbette, insan kendini daha çok tanır, daha çok sever ve daha çok anlar. Burada bulunma amacımız bu değil mi esasında. Hasret, insanı olgunlaştırır, ona sabrı ve metaneti öğretir.Her akşam, yıldızlara bakarken memleketini düşünürsün. Gurbette geçen her gün, seni özlemle yoğurur, sabırla büyütür. Belki de gurbetin en güzel yanı budur: İnsanı kendine, sevdiklerine ve yurduna daha da yaklaştırır. Senin ana yurdun nere, nerden geldin bu dünyaya, hiç düşündün mü?
Ne kadar uzak olursa olsun, kalpteki o sıcak yuva hep canlı kalır. Gurbet, hasretin en güzel şiirini yazar insanın ruhuna. Şimdi düşün sevdiklerin nerde çoğunluğu hangi tarafta...
Biraz garip gelebilir size ama inanın, bu dünyada herkes gurbettedir aslında. Ölüm denen perde aralandığında, insan asıl vatanına kavuşur bir çırpıda. Bu durumda, ebedî hayatı yaşayacağımız vatanımıza gitmek için hazır mıyız acaba?
























































Yorum Yazın