İNSAN VE HİÇLİK MAKAMI
Birçok insan ilgi çekmek, insanların beğenisini ve saygısını kazanmak için makam sahibi olmayı ister. Bu isteklerini elde edebilmek amacıyla çok büyük bir hırsla çalışır, hatta tüm hayatını bu amaç için harcarlar.
Makam sahibi olmayı isteyen kişilerden bazılarının hedefi dünyada güç sahibi olmak, herkes tarafından tanınmak ve saygı görmek, daha iyi imkanlara kavuşmaktır. Elbette bu ifademiz herkes için geçerli değil, sadece derdi dünya olanlar içindir.
Hayatlara hayat katmak için makamda olmak isteyenleri saygıyla selamlamak alkışlamak en büyük görevimizdir.
Şahsiyetini bulmuş, inancını kemale erdirmiş kişi i hiç büyük görünme, büyüklük taslama ihtiyacı duymaz. Başkalarına kuş bakışı bakmaz, öyle bir tavır ve tutum içerisine asla girmez. Bilir ki, kimse kimseyi küçümseyecek kadar büyük değil. Küçümsediği her şey için gün gelir, önemsediği bir bedel ödeyeceğinin farkındadır.
Kendini bulunmaz hint kumaşı olarak gören, küçük dağları ben yarattım sananlar çok büyük yanılgıdadır. Burnu kaf dağında olup, insanları hor görenler durmadan aynı sözleri tekrarlar: “Ben olmasam senin yüzüne kim bakar”, “Ben olmasam sen bir hiçsin”, “Ben olmasam sana kim yardım eder”, " Ben olmasam burası batar" v.s. Unuttukları bir şey var, onlar olmasa hiç birşey değişmez ve hayat kaldığı yerden devam eder. Malesef mezarlıklar “ben olmazsam olmaz” diyenlerle doludur.
Adamın biri Nasreddin Hoca’ya şu soruyu sormuş:
“Kimsin?” “Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce, sormuş Hoca: “Sen kimsin?” “Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara. “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca. “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam. “Daha daha sonra ne olacaksın?” “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.” “Peki ondan sonra?” Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç” demiş. “Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca.. Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: yani ‘hiçlik makamı’ında.
“İnsanların onca peşinden koştukları, dört elle sarıldıkları zenginliğin, iktidarın; hatta hayatın bile bir değeri varsa, o da bütün bunların fırlatılıp atılmasındaki zevktedir. Hiçlik makamı asillerin makamıdır” diyor Tolstoy.
“Kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın” diyen Mevlânâ, kişinin nefsine uyarak benlik sevdasına kapılmamasının önemini ve bunun getireceği faydaları şöyle dile getirir: “Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir. Nakışsız bir ayna haline gelir, değer kazanır. Çünkü bütün nakışları aksettirir.”
Dünya makamı herkese verilebilir. İnsan bu yolda merdivenleri çıkarken etrafındaki insanlara selam vermeyi unutmamalıdır. Unutmamalı, çünkü merdivenleri inerken muhtemelen yine aynı insanlara rastlayacaktır.
Hani büyüklerimiz derler ya “İnsan ne oldum değil, ne olacağım demeli” diye.
Hayat işte böyle bir şey. İnsan kendini her duruma göre hazırlamalı. Makam sahipleri bir anda normal vatandaş, zengin insanlar bir anda fakir, sıhhatli insanlar bir anda hasta, akıllı insanlar bir anda aklını kaybedebilirler.
Makam da, zenginlik de, sıhhat de geçicidir. Küçücük bir virusun Insanlığı ne hale getirdiğini hep beraber yaşayarak görüyoruz. O halde kaybetmeden önce sahip okullarımızın kıymetini bilmeliyiz.
Eğer insan ona yakışan şekilde yaşamışsa, düştüğü zaman da elinden tutup kaldıracak birileri muhakkak bulunur yanında.
‘Ben güçlüyüm, kendim kalkarım’ diye inat etmenin bir anlamı yok. “Attan düşmeyen yiğit, ayağı sürçmeyen at yoktur” dünyada.
Hedefimiz hırslanmadan baki dünyayı unutmadan, ailemizle kenetli ve hayatlara dokunarak yaşamak olsun inşallah :)
Eyvallah.
Yorum Yazın