NE EKERSEN ONU BİÇERSİN
En büyük projemiz olan hayat yolculuğunda insanın kendisiyle kurduğu sağlıklı iletişim, onun dünyaya bakışını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini şekillendirir.
Kendini gerçek anlamda seven kişi, başkalarını da sevme kapasitesine sahip olur ve bu sevgi, yapmacıklıktan uzak, doğal bir hâl alır. Tıpkı suyun akması, rüzgârın esmesi, toprağın vermesi gibi. Çünkü sevgi, insanın fıtratına yerleştirilmiş ilahi bir cevherdir.
(Bu cevherden mahrum olan İsrail ve yandaşlarının insan olamadığına bütün dünya şahittir.)
Dünyayı bir bütün, insanlığı ise büyük bir aile olarak görebilmek; ben-merkezli bakış açısını aşmayı, ötekini de kendimiz kadar değerli kabul edebilmeyi gerektirmektedir.
Bu anlayışla yaşayan bir birey, sevgisini ve iyiliğini kime ulaştığını hesaplamadan paylaşabilir.
Nitekim çevremizde bunun sayısız örneği vardır. Güneş, ışığını herkese verir; ay, gecenin karanlığını ayırt etmeden aydınlatır. Gül, kokusunu kim hak etti kim etmedi diye düşünmeden saçar. Çünkü kâinatın dili ayrım gözetmez.
Sevgi de böyledir aslında. Yaradılışımızın bir parçası olan bu duygu, şartlara bağlandığında anlamını kaybeder.
Maalesef gününüz insanı çoğu zaman sevgiyi bir karşılık aracı olarak görmektedir.
Oysa gerçek sevgi, “ne alacağım” sorusunu değil, “ne verebilirim” sorusunu sorar.
Bu bağlamda denmiştir ki: “İyilik eden, iyilik bulur.” Bu atasözü, sadece sosyal gözlemi değil, evrensel bir hakikati de dile getirir. İnsan ne ekerse onu biçer, gönlünde sevgi olan, sevgiyle büyür.
Ancak bu çaba, sadece insanlardan karşılık görmek için değil; en yüce gayeye, Allah’ın rızasına nail olmak için yapılmalıdır. Çünkü samimi sevgi ve karşılıksız iyilik, kul ile Rabbi arasındaki görünmeyen bağın bir tezahürüdür.
Kuran’da ”İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir." (Fussilet 34) buyruğu, bu ilahi ölçüyü açıkça ifade eder.
Günümüzde sevgi, zaman zaman bir gösteriye, bir pazarlık nesnesine dönüşüyor. Oysa hakiki sevgi gösterilmek için değil, yaşanmak içindir.
Gerçek iyilik, “gösteriş için” değil, “insanlık görevi bilinciyle” yapılmalıdır.
Nitekim toplumda yaygınca kullanılan şu ifade meseleyi özlü biçimde özetler: “Gönülden kopan, dağları aşar.” İçten gelen, karşılık beklemeyen bir niyet; en zorlu mesafeleri aşarak kalpten kalbe akarak ulaşır bir şekilde.
Sonuç olarak, sevgi sadece bir duygu değil, bir bilinç ve bir sorumluluktur. Bireyin olgunluğunun, toplumun huzurunun ve insanlığın ortak geleceğinin temelidir.
Karşılık beklemeden seven, bir iyilik yaptığında sadece Allah emrettiği için yapan insanlar çoğaldıkça; dünya daha yaşanabilir, insanlık daha şefkatli bir hale dönecektir.
Çünkü gerçek olan şudur: Allah, kalpten yapılan hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmaz. Ve insanın gönlünden çıkan her saf sevgi, bir gün mutlaka yine kendine dönecektir.
Bu yazıda belirttiğim sevgi ve insani değerlerden uzak, Allah'ın emir ve yasaklarını hiçe sayan Terörist İsrail ve destekçileri gibiler bilmelidir ki, yapılan hiç bir iyilik ve kötülük karşılıksız kalmayacaktır.
Gazze'de ve dünya coğrafyasının değişik bölgelerindeki zulmü lanetle kınıyorum.
Bu zulümlere dik duruşuyla engel olma gayretinde olan Devletimizin güç ve kudretinin daim olmasını diliyor, Aziz milletimize birlik beraberlik ve huzur temenni ediyorum.
Her şey bütünün hayrına olsun.
Eyvallah.
























































Yorum Yazın