MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE KOKİNA SATMAK
Aslıhan Toksoy
Müslüman Toplumunda Kokina Modası, kokina reklamları…
Ne Kaybediyoruz?
Aralık ayı İstanbul’a girdi mi, hava bir anda değişiyor. Sokak başlarında kırmızı-yeşil demetler, çiçekçilerin önünde yan yana diziliyor. Sosyal medyada “yeni yıl konsepti” diye paylaşılan fotoğrafların köşesinde hep aynı bitki: Kokina..
Kimi onu “yılbaşı çiçeği”, kimi “şans demeti”, kimi de “ev sahibi yapan çiçek” diye tanıtıyor. Tezgâhtan alıp salonun ortasına koyuyoruz, fotoğrafını çekip hikâyeye atıyoruz.
Peki gerçekten neyi evimize sokuyoruz?
Kime ait bir ritüeli sahipleniyoruz?
Bu sorunun cevabı, sadece bir çiçeğin hikâyesini veya rengini değil, Müslüman bir toplumun hangi kültürle, nasıl ve ne zaman iç içe geçtiğini de ortaya çıkarıyor.
RUMCA BİR KELİME, RUMLARDAN ÖĞRENİLEN BİR RİTÜEL
Önce en temel yerden başlayalım: “Kokina” Rumca bir kelime. Rumcada “kırmızı” anlamına gelen kokkinodan geliyor. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin İletim Gazetesi’nde yayımlanan “Yeni Yılın Şans Çiçeği Kokina” başlıklı haberde bu açıkça ifade ediliyor.
Bitkinin kendisi doğada tek bir tür olarak “kokina” diye büyümüyor. İki ayrı bitkinin insan eliyle birleştirilmesiyle ortaya çıkan, tam anlamıyla “üretilmiş” bir çiçek görüntüsü var:
• Kırmızı meyveler: Halk arasında silcan diye anılan, kırmızı taneli bir bitki.
• Yeşil, dikenli yapraklar: “Tavşan memesi” denilen çalımsı bitki.
Bu iki bitki ayrı ayrı toplanıyor, sonra bağlanarak ya da tek tek saplanarak demet hâline getiriliyor. Yani kokina, doğanın değil, insan emeğinin ve kültürel birikiminin ürünü.
Bugün sahada gördüğümüz tablo daha da ilginç:
Yıllardır kokina hazırlayan Roman bir çiçekçi, “Biz bu çiçeği eski İstanbul Rumlarından öğrendik” diyerek geleneğin aktarım zincirini açıkça anlatıyor.
Yani rota şöyle:
Rumların yılbaşı süslemesi → Roman ailelerin el emeği → TIR’larla tüm Türkiye’ye dağılan “yılbaşı çiçeği”.
Efsaneler: Solmazsa ev sahibi yapar, dökülmezse dilek kabul olur.
Kokina’nın bu kadar tutulmasının arkasında sadece renk uyumu yok; efsaneler ve inanışlar var. İstanbul Üniversitesi’nin 2023 tarihli bir başka haberinde kokina, “insan elinden çıkma ve efsanelere konu olmuş kırmızı meyveli dikenli bir çiçek” olarak anlatılıyor.
Bu haberde yer alan kokina efsanesi, bugün sokakta satıcıların dilinden duyduğumuz hikâyeyle bire bir örtüşüyor:
• Çiçek yılbaşından önce alınacak.
• Eğer bir yıl boyunca solmadan, meyveleri çürümeden durursa, sahibine şans getirecek.
• Hatta o yıl içinde ev sahibi olacağına inanılıyor.
Bazı anlatılarda bu daha da genişletiliyor:
Bereketli bir yıl, huzurlu bir ev, kabul olmuş dilekler, evin üzerinden eksilmeyen bolluk…
Yani kokina, bir süs olmaktan çıkıp “uğur”, “bereket” ve “geleceği belirleyen gizli güç” işlevi gören bir sembole dönüşüyor. Bu sembolün kökü ise Rumların yeni yıl ritüellerine ve onların anlattığı hikâyelere dayanıyor.
FARELERİN SIĞINAĞI
Kokina bitkisi özellikle Karadeniz bölgesinde “Sıçan dikeni” olarak adlandırılır. Çünkü fareler doğal ortamda düşmanlarından kaçıp bu dikenli bitkinin içine saklanırlarmış. Ülkemizde Sıçan dikeni, Tavşan memesi, Tavşan elması, tavşan kirazı, enir, olarak da bilinen bu bitkiye Avrupa kültüründe kasap fırçası (butcher’s-broom) denirmiş. Zira eskiden Avrupalı kasaplar bu bitkinin antibakteriyel olduğuna inandıkları için kokina (tavşan memesi) dallarından yaptıkları el süpürgeleriyle et kesme tezgâhlarını temizlerlermiş.
RUMDAN ROMAN’A, ROMAN’DAN “HEPİMİZİN YILBAŞI ÇİÇEĞİNE”
Kokina bitkisi, Osmanlı döneminden beri, Beyoğlu, Balat ve Samatya gibi bölgelerde yaşayan Rum ailelerin sürdürdüğü bir gelenektir.
İstanbul’un eski fotoğraflarına baktığınızda, 1930’larda Beyoğlu’nda sokak aralarında kokina satan erkekler görürsünüz. “Kokina çiçeği satan adam, Beyoğlu” diye not düşülmüş kareler, yılbaşının yaklaştığını haber veren birer şehir hafızası gibi.
Bugün ise hikâye biraz değişti ama öz aynı:
• İstanbul çevresindeki dağlık ve ormanlık alanlardan dikenli yeşil dallar toplanıyor.
• Kasım’dan itibaren kırmızı meyveler kesiliyor.
• Roman aileler haftalarca, elleri yara bere içinde bu demetleri bağlıyor.
• Hazırlanan kokinalar İstanbul’da tezgâhlara çıkıyor, oradan da TIR’lara yüklenip Türkiye’nin dört bir yanına dağıtılıyor.
Yani bugün İzmir’de, Kırklareli’nde, Antalya’da bir çiçekçi vitrininde gördüğünüz kokina büyük ihtimalle İstanbul’un bir Roman mahallesinde, Rumların öğrettiği bir gelenek üzerinden hazırlanmış oluyor.
Kısacası:
Rum kültüründen doğan sembol, Roman emeğiyle büyütülüyor, sonra “herkesin yılbaşı çiçeği”ne dönüşüyor.
Miladî yılbaşı: Bizim bayramımız mı, bize yapıştırılan tarih mi?
Tam bu noktada asıl soruya geliyoruz:
31 Aralık gecesi bizim “yeni yılımız” mı?
İslam dünyasında takvim, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicreti esas alınarak düzenlenen Hicrî takvim üzerinden yürür. Hicrî takvimin ilk günü, Muharrem ayının birinci günü; “Hicrî yılbaşı” olarak kabul edilir.
Bugün Diyanet takvimlerinde ve İslami kurumların açıklamalarında, “1 Muharrem Hicrî Yılbaşıdır” ifadeleri açıkça yer alıyor.
Buna rağmen, Miladî yıl dönümü olan 31 Aralık gecesi, özellikle son yüzyılda, Batı merkezli bir eğlence kültürüyle beraber “yılbaşı kutlaması” olarak paketlenip Müslüman toplumların gündelik hayatına sokuldu.
İslam hukukuna dair pek çok kaynak, Müslümanların gayrimüslimlere ait dinî nitelikli kutlamaların “ibadet ve ritüel” boyutlarına katılmasının caiz olmadığını, bu günlerin İslami açıdan bir bayram olmadığını açıkça hatırlatıyor.
Bu tartışmanın fetva boyutu ayrı; fakat tarihsel gerçek net:
Ne 31 Aralık ne de “yılbaşı gecesi” Müslüman toplumun kendi köklerinden gelen bir bayram değil. 31 Aralık’ın Mekke’nin fetih yıl dönümü olduğu, bunun dışında Müslümanlar için herhangi bir anlam taşımadığını unutmamak lazım.
Dolayısıyla kokina; sadece Rum kültürüne ait bir yeni yıl ritüelinin taşıyıcısı değil, aynı zamanda çam ağacı ayini ile beraber Miladî yılbaşı paketinin bir parçası hâline gelmiş bir sembol.
Kültürel Asimilasyon, hiçbir zaman gürültü kopararak gelmez.
Bazen bir demet çiçek kadar sessiz, bir dekor kadar masum görünür.
Bugün kokina satın almak, kendi başına yanlış bir davranış değildir. Ama sorgulamadan, kökenini bilmeden, neyi temsil ettiğini düşünmeden “bizim geleneğimizmiş” gibi evlerimize koymak; kültürel hafızanın kaygan zemine adım atmasıdır.
Çam ağacını süsleyerek küçük ampullerle aydınlatıp altına yeni yıl hediyeleri koymamız da kokina gibi bize ait olmayan bir ayindir. Her ne kadar bizlere benimsetmek için “çam ağacı süslemek bir eski Türk geleneğidir” diye sosyal medyada paylaşımlar yapılsa da, inanmamalıyız. Bütün bunlar bize ait olmayan sembollerdir. Ve her sembol, ardında bir dil, bir tarih ve bir ritüel taşır.
Biz “süs” zannederken, o kültürel zemin çoktan evlerimizin içinde yerini almış olur.
Bugün kokina, Türkiye’de tam da bu sürecin ortasında duruyor.
Bir zamanlar Eski İstanbul Rumlarının yeni yıl süslemesi olan kokina, şimdi “herkesin yılbaşı çiçeği” olarak satılıyor.
Sosyal medyada “yeni yıl ruhu”, “kış konsepti”, “yeni yıl köşem” gibi başlıklarla paylaşılan karelerin çoğunda, hiç düşünülmeden evin bir köşesine iliştirilmiş bir kokina demeti duruyor. Çoğu zaman:
• Ne kelimenin Rumca kökeni,
• Ne efsanelerin Rum ve Roman hafızasında nasıl yer ettiği,
• Ne de Miladî yılbaşının bize ait bir kutlama olmadığı hatırlanıyor. Estetik hoş, fotoğraf güzel, renkler uyumlu… Fakat perde arkasında başkasının ritüelini, kendimize aitmiş gibi sahnelemek var.
“Bereket” kimin elinde: Çiçeğin tanelerinde mi, duanın semasında mı?
Kokina efsaneleri aslında kültürel kopuşun bir başka işaretini taşıyor.
Şöyle düşünelim:
Bir Müslüman için bereket, ev sahibi olmak, dileklerin kabulü… Bütün bunların kaynağı neresidir?
-Dua,
-Tevekkül,
-Helal kazanç,
-Sadaka,
Namaz, niyaz, emek…
Yani “sebep” olarak tuttuğumuz şey, Allah’a yönelişimizdir. Kokina anlatısında ise şu cümleyi çok sık duyuyoruz:
“Bir yıl boyunca solmazsa ev sahibi olursun.”
Ev sahibi yapan, dileği kabul ettiren, yılı bereketli kılan; bir demetin üzerinde duran kırmızı tanelere bağlanıyor. Bu, sadece “masum bir batıl inanç” değil. İnce ve yumuşak bir kaymadır. Bereketin merkezini Allah’tan alıp, nesnelerin üzerine taşıyan bir dil.
Kokina bu anlamda, “şirin ve kırmızı” görüntüsünün arkasında, Müslüman zihin dünyasını yavaş yavaş başka bir algıya alıştıran bir sembole dönüşüyor.
Bizim elimizde, bizim sorumuz: Neyi sahipleniyoruz? Elbette kimseye “kokina alma” ya da “şunu evine koyma” demek bu haberin işi değil. Ama şu soruyu sormak zorundayız: Biz, Müslüman bir toplum olarak, hangi sembolü neden sahipleniyoruz?
• Rumca adı olan, Rum yeni yılı geleneğinden doğan,
• Roman ailelerin alın teriyle üretip tüm ülkeye yaydığı,
• Miladî yılbaşı paketinin bir parçası hâline gelen,
• Bereket ve ev sahibi olma gibi kavramları nesneye bağlayan bir ritüeli, kökenini hiç düşünmeden “bizim yılbaşı çiçeğimiz” gibi kullanmak, basit bir dekor tercihi değil. Bu, kültürel asimilasyonun sessiz bir zemini. Bugün kokinayı konuşuyoruz; dün başka bir sembol, yarın başka bir ritüel…
Her seferinde, “Ne var canım, süs sonuçta” dediğimiz noktada, kendi kültürümüze ait işaretleri geri plana itmiş oluyoruz.
Son söz: Bu sene kokina demetini almadan önce…
Belki de mesele kokinada değil; kokinayı sorgulamadan alan bizde.
Bu sene Aralık ayı geldiğinde, çiçekçinin önünden geçerken o kırmızı-yeşil demete uzanmadan önce, kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor:
“Ben şu anda sadece bir çiçek mi alıyorum, yoksa başkasının hikâyesini, başkasının ritüelini, başkasının takvimini kendi hayatımın merkezine mi yerleştiriyorum?”
Cevap içimizi rahatsız ediyorsa, belki de en büyük şans, o rahatsızlığın kendisidir.
Çünkü kültürel hafıza, önce fark etmekle; sonra da “Ben kimim, neyi niçin yapıyorum?” sorusuna dürüstçe cevap vermekle korunur. Kokina demeti, tam da bu soruyu sormamız için önümüzde duruyor.
Kaynaklar
- https://azbitki.com/kokina (Erişim Tarihi: 9.12.2025)
https://iletim.istanbul.edu.tr/index.php/2019/12/16/yeni-yilin-sans-cicegi-kokina/ (Erişim Tarihi: 9.12.2025, Merve Dağlı, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi – “Yeni Yılın Şans Çiçeği Kokina”)
- https://www.cumhuriyet.com.tr/yasam/yeni-yilin-en-eski-ritueli-kokina-almak-nereden-geliyor-2459202 (Erişim Tarihi: 9.12.2025-)
- https://www.gazetekadikoy.com.tr/yasam/yilbasi-iegi-kokinanin-mesakkatli-yolculugu (Erişim Tarihi: 9.12.2025- Yılbaşı çiçeği kokinanın meşakkatli yolculuğu)
- A. Necati Akgür, “Takvim”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: 2010, c.39, s. 487-490.
- Bülent Şenay, “Noel”,TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: 2007, c. 33, s. 201-202.
- https://www.instagram.com/p/DDeHlqUopzD/?img_index=1
- https://www.facebook.com/share/p/1878CG5EfY/?mibextid=wwXIfr (Erişim Tarihi: 9.12.2025)

























































Yorum Yazın