DÜNYANIN GELECEĞİ ÜZERİNE
Gözümüzün önünde sanki yeni bir dünya kuruluyor. Ne yazık ki bu kez masa başında değil, savaş cephelerinde kan akıtarak, ateşle adeta insanlığı yakarak.
ABD başkanının hırçın ve değişken tavrı ve İsrail’in giderek artan hırçınlığı, saldırgan politikaları ve pervasız silah kullanımı sadece Filistin’e değil, insanlığın vicdanına yönelmiş bir tehdittir.
İsrail'in İran'a saldırısı gösteriyor ki dünya gerçek manada bir savaş tehdidi altındadır.
Mesele sadece savaşlar değil.
Dünya bir başka açıdan da sıkıntılı bir dönem yaşıyor. İklim değişiklikleri, artık teorik bir tartışma değil; hayatın tam ortasında yaşadığımız bir gerçek.
Su kaynakları tükeniyor, güneşteki patlamalar, sadece teknolojiyi değil, tarımı ve hatta insan sağlığını tehdit eder hale geldi. Bir zamanlar gelecek için yazılan film senaryoları, artık bugünün hakikatine dönüştü.
Ve işte bu karmaşanın tam ortasında Türkiye, yani aziz Anadolu toprakları, hem coğrafi hem tarihi hem de manevi olarak yeniden merkezde yer alıyor.
Unutmayalım, biz dünyanın en sıcak coğrafyasındayız: Ortadoğu’da. Etrafımız adeta bir ateş çemberi. Sınırlarımızın hemen ötesinde çatışmalar, kaoslar, belirsizlikler kol geziyor. Ancak bu durum sadece bir tehdit değil; aynı zamanda bir sorumluluk.
Çünkü Türkiye, sadece kendi için değil; bütün mazlum milletler için bir umut kapısıdır.
Türk milleti, tarih boyunca zulme uğrayanların sığınağı, çaresizlerin nefesi olmuştur. Bu ağır misyon, bizlere sadece askeri değil; ahlaki, ekonomik ve çevresel sorumluluklar da yüklüyor.
Ve en çok da birlik ve beraberlik gerektiriyor.
Bu topraklar, birlik olduğumuzda dirildi; ayrıldığımızda yara aldı.
Devletimizin yanında durmak, bu zorlu süreçlerde yalnızca bir tercih değil, bir vatan borcudur.
Farklı görüşlerimiz, farklı düşüncelerimiz olabilir; ama mesele vatan olduğunda, gerisi teferruat olmalıdır.
Bugün ihtiyacımız olan şey komplo teorileri değil, sağduyudur.
Şüpheyle değil, umutla bakma zamanıdır.
Eleştirmek kolay, taş atmak sıradan; ama birleştirici olmak, iyileştirici konuşmak hepimizin görevidir.
Bütün söylemlerimiz, birleştirici ve kenetleyici olmalıdır.
Çünkü bu ülke, hepimizindir.
Devletimizin ve hükümetimizin bu zorlu süreçte attığı her adımı dikkatle takip etmeli, arkasında dimdik durmalıyız.
Dış politika söylemlerimiz birlik beraberliğimizi korumalı, ayrılıktan uzak durmaliyiz.
Bu vesileyle, hükümetimize başarılar diliyor, her kademede görev yapan tüm yöneticilerimize, güvenlik güçlerimize ve aziz milletimize kolaylıklar temenni ediyorum.
Bugün; tüketimde tasarruf, üretimde atılım, dilde birleştirme, vicdanda dayanışma zamanıdır.
Çünkü bu kutsal Anadolu toprağını korumak sadece devletin değil; bizlerin, yani her bireyin ortak görevidir.
Ve şimdi yükselme vaktidir.
Tasarrufla, üretimle, bilinçle, birlikle...
Çünkü biz Anadolu’yuz. Çünkü biz, mazlumların umudu olan Milletiz.
Her şey bütünün hayrına olsun.
Yorum Yazın