GİDENLERİN ARDINDAN
 
Dün akşam değerli dostum Ali Ceren'in attığı manidar mesaj sonrası hâsıl oldu bu yazı. Yoksa yazılası yoktu, yazası yoktu kalem sahibinin.
 
Bu köşede yazdığım son yazının üstünden tam yedi ay geçmiş. Yani rehavet öylesine  kuşatmış ki, uyarıcı mesaj gelmese tembel tembel uyumaya devam edecek. Uyanmama vesile olduğu için değerli dostuma hassaten teşekkür ediyorum.
 
Başlığa gelince, yazmayalı yedi ay olmuş dedim ya; kimler ayrılmış aramızdan, kimleri uğurlamışız fani alemden baki aleme?
Kaç değerimizi yitirmişiz? Sağlığında değerini bilemediğimiz kaç değerimizi?
 
Sezai Karakoç'tan başlayalım; düşünce, sanat, edebiyat dünyamızın ulu çınarı.
Hac vazifesini ifa edecek kadar parası olmayan " Diyanetin,biz gönderelim." teklifini kabul etmeyen; inandığı gibi yaşamayı, yaşadığı gibi inanmayı başaran,dünyalık ödülleri elinin tersiyle iten bir has adam.  
 
Başka bir değerimiz, Prof. Dr. Teoman Duralı; felsefenin müslüman bir akılla yapılamayacağını iddia edenlere inat, bize müslüman bir aklın felsefi temayüllerini ortaya koyan, insanlığın sürüklendiği manevî krizlere karşı "merhamet medeniyeti " kurmayı arzulayan bir bilge insan.
 
Sonra, Elazığlı hemşehrisi İrfan Sönmez hocamın tanımıyla "bir derviş gazi Ahmet Tevfik OZAN."
 
Ve Hataylı olan değerlerimiz:
Yayladağılı şair, TRT repertuvar ında yüzlerce bestelenmiş şiiri bulunan Mehmet Turan Yarar,
Antakya'nın kanaat önderlerinden değerli ilim adamı Abdurrahman Yavuz, Türk Diyanet Vakıf Sen başkanı, değerli dostum Bekir Sağlam,
Emekli öğretmenlerimizden Ali Güngör,  genç yaşta aramızdan ayrılan şair Murathan Çarboğa, yine genç eğitimci Mehmet Akçimen ve usta gazeteci Numan Dingil...
Unuttuklarımız da olmuştur mutlaka.
Hepsinin
mekanı cennet olsun inşallah.
 
Yazımı hemşehrimiz Mehmet Turan Yarar'ın mısralarıyla tamamlamak istiyorum:
 
Bu son karanlığa gövdem dalınca tek başına
Gömün yeter, hevesim yok benim mezar taşına
Yanıp yıkılmadan ölmek, yiğitçe ölmektir
Ne bir sıcak dize var minnetim, ne göz yaşına.
 
Ali Parlak
Yorum Yazın