KASIM İNDİRİMLERİNİN GERÇEK YÜZÜ
Kasım geldi mi, her yer ışıl ışıl olur.
Vitrinler parlar, ekranlar yanıp söner, telefonlara birbiri ardına bildirim gelir ısrarla.
“Yüzde 70 indirim!”, “Kaçıran üzülür!”, “Son fırsat!” diye devam eder bu hipnotik mesajlar...
Dayan dayanabilirsen!
O anda insanın içi kıpırdar, heyecanlanır;
çarşıdaysa mağazaya, evdeyse telefondaki sanal mağazaya girer bir adımda.
Belki ihtiyacı da yoktur ama “fırsat bu” deyip sepete bir şeyler ekler.
Sonra bir bakar ki, hesap kabarmış, cüzdan boşalmış, kart borcu katlanmış…
Esasında aldığı şeyler değil; aldığı kararlar yormuştur onu.
Bir düşünelim dostlar;
Gerçekten ihtiyacımız olanı mı alıyoruz,
yoksa eksikliğini hissettiğimiz bir duyguyu mu doyurmaya çalışıyoruz?
Atalarımız ne güzel demiş: “Ayağını yorganına göre uzat.”
Çünkü mutluluk, çok şeye sahip olmakta değil;
sahip olduklarının kıymetini bilmektedir.
Bir de şu gerçeği unutmayalım:
Kim satar malını zararına?
Eğer bir yerde indirim varsa, başka bir yerde mutlaka ince bir hesap vardır.
O hesap bazen cebimize, bazen de zihnimize zarar verir.
Bence bu Kasım’da farklı bir şey yapalım…
İndirim kovalamak yerine, kalbimizi biraz dinleyelim.
Gerçek ihtiyaçlarımızı, gerçekten neye sahip olmak istediğimizi düşünelim.
Tüketmek yerine üretelim; harcamak yerine paylaşalım.
Çünkü bizim tüketime değil, üretmeye;
gösterişe değil, kanaate;
gereksiz eşyaya değil, huzura ihtiyacımız var.
Unutmayalım; insanı zengin eden, sahip oldukları değil,
dokunduğu gönüllerden gelen dualardır.
Son olarak, “Tüketmek için değil, üretmek için yaşayalım” anlayışıyla,
Kasım indirimi tuzağına düşmemenizi dilerim.
Her şey bütünün hayrına olsun.
Yorum Yazın