İhtiyaçları, insanı terakki ettirmiştir. İnsanın terakkiyatının tedrici ve fıtratına uygun bir şekilde tekamül etmesi lazımdır. Yaşadığı tecrübeler ışığında her zaman akl-ı selim davranması gerektiğini bilmesine rağmen insan; nefsine ve bununla beraber, tul-i emel olan hayallerine bu dünyanın yet(e)meyeceğini unutup, mütmain ol(a)mamasındar ki: mutsuzdur. Mutsuzluğun esas sebebi olarak nefsinin manevi techizatının noksan olduğunu anlayamamanın sarhoşluğu ile de, şükürsüzlük, kanaatkarsizlik ve bunların tabii sonucu olarak ta hadsizlik yapıp herşeyi elde etmeyi istemekle, hayal kırıklığına düçar olması, kaçınılmaz hale gelmektedir.
İmtihan sırrını unutarak, kulluğuna da halel getirerek, nefsinin esiri olanlar günahını hatırlatan vicdanını rahatlatma adına, tevbe etmesi gerekirken, başını kuma gömen devekuşu misali, kimliği, inancı, örf ve adetleri ile insanlık adına sahip olduğu tüm değerlere sırtını dönüp, tezat içinde sıkıntılı bir şekilde yaşamaya devam eder. Daha kötüsü sınırlarını da aşarak hâşa; dinini ve yaratılmışlığını sorgulayarak küfre kapı açar.
Hülasa, İnsanoğlu; terakki edelim, gelişelim diye düşünüp, dünyanın zevklerini yaşamalıyım diye düşünüp, Allahın kâinata dercettiği kanunlara uygun hareket etmesi gerektiğini unutmamalıdır. Bununla beraber hayatını lezzetle devam ettirmesi ve sorumluluğunu bilmesi için verilen akıl sermayesinin, kim tarafından ve niçin verildiğinin farkında olarak yaşamalıdır. Yoksa bu zamanın keşmekeşi ve dağdağalı mes’elelerinin altında kalarak ezilip, kaybolur.
Ben kullarımı akıllı olarak, sorumluluk vererek ve ibret almanız için yaratttım diyen; İlahi mesajın muhatabı olduğumuzu unutmadan, şükür, fikir ve ibadet üzere yaşayan kullarında olalım, inşallah.






















































